Hayatın karmaşıklıkları ve insanoğlunun çelişkileri üzerine konuşurken, konu bir şekilde sorumluluk ve sorumsuzluk meselesine gelir. Çünkü bu iki kavram, hayatlarımızı şekillendiren en temel yapı taşlarındandır. Bizde bugün sorumluluk ve sorumsuzluk kavramlarından söz edelim mi biraz?

 Bildiğimiz üzere bireyin yaşamında büyük etkilere sahip, iki zıt çok önemli kavramlardır bunlar. Yaşam boyunca, sorumluluk sahibi olanların hem kendine hem de çevresine karşı duyarlı oldukları gözlenir. Bu duyarlılığın kişinin kendi hayatına da, etrafındakilerin hayatına da güzellik ve konfor kattığı, sorumsuzluğun ise hem kişisel hem de toplumsal düzeyde olumsuzluklarla dolu olduğu bilinen ve görünen somut bir şeydir.

AMA NEDEN?

Günümüzde, ne yazık ki sorumsuz insanları, içlerinde sevdiklerimiz varsa birde, türlü bahanelerle kanıksar ve kabulleniriz. Ama neden? Hayatın her alanında karşımıza çıkabilecek sorumsuz insanlar, kadın, erkek, çocuk fark etmeksizin sorumluluklarını bilmeyen ve sürekli başkalarından bir şeyler bekleyen bu kişiler, hayatımızı zorlaştırırlar. Ve neden biz bu durumda sessiz kalırız, bu sessizlik kime ve nasıl fayda sağlar düşündünüz mü hiç?

Kanımca şöyle oluyor; İnsanlar çoğu zaman bildikleri ve alıştıkları durumlardan uzaklaşmak istemiyorlar. Değişim, belirsizlik getirir ve bu da insanların sorumsuz davranışları kabullenmesine yol açıyor. Ayrıca sevdiklerimiz söz konusu olduğunda, onların kusurlarını görmezden gelebiliyoruz. Bağlılık duygusu, eleştirel olmamızı engelleyebiliyor.

Bir şey daha var ki bazılarımızda, çatışma ve tartışmalardan kaçınmayı tercih ediyoruz bu nedenle de sorumsuz davranışları görmezden gelerek huzuru korumak istiyoruz. Ayrıca bazı toplumlarda, hoşgörü ve sabır gibi değerler ön planda oluyor, bu da sorumsuz davranışların kabullenilmesine zemin hazırlıyor. Ama ne yazık ki bu duruma sessiz kalınması ise genellikle sorunun çözümüne katkıda bulunmuyor. Aksine, sorumsuz davranışların devam etmesine ve hatta artmasına yol açabiliyor. Yani bu anlamda sesiz kalmak, kısa vadede huzur sağlayabilir ancak uzun vadede zarar verici olabilir.

EMPATİ ŞART!

Başkalarından sürekli olarak yararlanan biri, belki de diğer insanların neler hissettiğini tam olarak anlamamış olabilir. Durumları karşındakinin bakış açısından görmeye çalışmak, kendi davranışlarının başkalarını nasıl etkilediğini anlamalarına yardımcı olabilir aslında. Bu anlamda empati yeteneği ise sorumluluğun temel taşlarından biri olarak çıkıyor karşımıza…

Bağımsız olmanın ve kendi sorumluluklarını üstlenmenin, kişinin özgüvenini artıracağını ve daha güçlü bir karakter geliştirmesine katkıda bulunacağını da vurgulamam gerek. Hayatta karşılaşılan zorluklarla başa çıkmak, kişisel büyüme ve gelişim için mutlak gereklidir.

 

 

"Sorumluluk, büyük adamın erdemidir."

                                      - Winston Churchill-

Aslında sorumluluk bilinci fazlaca gelişmiş olanların da belki kendilerini başkalarına yardım etme konusunda sınırlı tutmaları, onların sorumluluk almasını teşvik edebilir. Sürekli olarak başkalarının yükünü taşıyan biri, aslında onların bağımsızlıklarını ve yeteneklerini geliştirmesini engelleyebilir gibi düşünüyorum.

Bir toplumun sağlıklı işleyebilmesi için bireylerin sorumluluk bilinciyle hareket etmesi şarttır. Sorumsuzluk sadece bireysel bir zafiyet değildir, toplumu da içten içe bozan bir virüs gibidir .İşte bu yüzden, sorumsuz insanlara karşı tavizsiz durmalı, onları kendi sorumsuzluklarıyla yüzleşmeye zorlamalıyız. Aksi takdirde, kendimizi de bir çürümenin ortasında bulabiliriz.

 Kimileri ekonomik sebeplerle, kimileri duygusal güvence arayışıyla, kimileri ise sadece sorumluluk almaktan kaçındığı için bir başkasının omuzlarına yük olurlar. Kendi ayakları üzerinde duramayan bireyler, zamanla gelişimlerini durdurur ve çevrelerindeki insanların da ilerlemesini engellerler. Hal böyle olunca da toplumda üretkenlik, dayanışma yerini sömürüye ve tembelliğe bırakır.

BU KİŞİLER NE YAPMALI?

Peki, bu kişiler ne yapmalı? Öncelikle, kendilerini tanıyıp güçlü ve zayıf yönlerini keşfetmeliler. Kendi hayatlarının sorumluluğunu almak, küçük adımlarla bile olsa bağımsız hareket etmeye çalışmak son derece önemlidir. Eğitime, beceri geliştirmeye ve kendini geliştirmeye açık olmak, bireyin ayakta kalmasını sağlar. Ayrıca, dayanışma ve yardımlaşma ile bağımlılığı birbirine karıştırmamak gerekir. Destek almak başka, birine yük olmak başka bir şeydir. Özgüven geliştirmek, cesur kararlar almak ve kendi ayakları üzerinde durabilmek için çaba göstermek, bireyin hem kendisini hem de toplumu daha sağlıklı yapar.

Sonuç olarak, sorumluluk ve sorumsuzluk, bireyin ve toplumun geleceğini şekillendiren iki temel unsurdur. Sorumluluk sahibi bireyler hem kendi hayatlarını hem de çevrelerindeki insanların yaşamlarını olumlu yönde etkilerken, sorumsuz bireyler, bu dengeyi bozar ve olumsuz sonuçlar doğurur. Bu nedenle, her bireyin sorumluluk bilinciyle hareket etmesi, daha sağlıklı ve dengeli bir toplumun oluşmasına katkı sağlayacaktır.

Sorumsuz çalışanlar ise iş yerinde verimliliği düşürebilir ve iş arkadaşlarının motivasyonunu olumsuz etkileyebilirler. Örneğin, projelerini zamanında tamamlamayan bir çalışan, takımın genel performansını düşürebilir ve iş yerinde gerginliklere yol açabilir.

Sorumluluk hayatın sunduğu fırsatları yakalayabilmenin anahtarıdır…

Oysa ki, sorumluluk, aslında insanın kendine ve çevresine duyduğu saygının bir ifadesidir. Küçük yaşlarda ailemizden öğrendiğimiz bu değer, büyüdükçe daha da anlam kazanır. Örneğin, bir iş yerinde çalışırken verilen görevleri zamanında ve eksiksiz yerine getirmek, bir nevi o iş yerindeki güvenin ve değerlerin bir parçası olmaktır. Aynı şekilde, bir arkadaşımıza verdiğimiz sözü tutmak, o kişiye olan saygımızın bir göstergesidir. Sorumluluk, bazen zorluklarla dolu bir yolculuk gibi gelse de aslında bizi daha güçlü ve güvenilir kılar.

Diğer yandan, sorumsuzluk, hayatı kısa vadeli çıkarlar doğrultusunda yaşamak anlamına gelir. Bu durum, belki başlangıçta özgürlük ve rahatlık gibi algılanabilir. Ancak uzun vadede, sorumsuzluk, beraberinde güven kaybı ve ilişkilerin zedelenmesi gibi olumsuz sonuçlar getirir. İşte tam da bu noktada, sorumsuz insanlar, kaçtıkları sorumlulukların bedelini ödemek zorunda kalırlar. Örneğin, işlerini savsaklayan biri, kariyerinde ilerleyememe veya işini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabilir. Ya da verdiği sözleri tutmayan bir arkadaş, zamanla yalnızlaşabilir.

Bir dostumla bu konuyu konuşurken, bana şöyle demişti:

"Sorumluluk almak maymuncuk gibidir, sorumluluk hayatın sunduğu fırsatları yakalayabilmenin anahtarıdır." Gerçekten de öyle. Sorumluluk almak, bazen zorlayıcı olabilir ama sonunda kazandırdığı güven ve saygı, değeri ölçülemez bir kazançtır ve sorumluluğunu bilen bir insanın açamayacağı kapı yoktur.

.