Suçum Yok!

Cennetim, Cehennemimin tam ortasında.

Güzele ulaşmak için yanmayı göze aldım.

Yanmazsam ,nasıl ışık saçabilirim?

Suçum yok!

Gül bahçesine koşarken heyecanla,

En kötü yolları görmekten çekinmedim.

Sokaklar; kleptomanik bilgilerle ahkam kesen mübağalağa alimlerinin kişisel gelişim kitaplarından çok daha gerçekçiydi, deneyimlemeyi kendim seçtim.

Suçum yok!

Kendi düşen ağlamaz dediğimden kahkahalarım hep yüzümde;

Yoksa dünya denen bu acılar vadisinde hiçbirşeyin komik olmadığının gayet bilincindeyim.

Suçum yok!

Sağ elim göğsumde; “sadakatim, şerefimdir!” dedim.

Sözüne sadık kalmayana çatallı dilim zehirli, elimin kılıcı keskin.

Suçum yok!

Unutmayı öğrendim yürüdüğüm yolda,

unutmayı unuttum sonra.

Unutmaya giden unutmayı da öğrettiler zamanla..

Bir yalan hazırladım, ilk başkasından duydum.

Yüzüme susanlardan konuşmayı, soranlardan da susmayı buldum. ..

Suçum yok!

En güzele giden yollara, en kötüden geçerek ulaşsamda, “zamanla” dayandığım fırtınalarla  güvertemi temiz tutsamda,

Her an yeryüzünün yansımasına dönüp, kendimi bilmeye, tanımaya çalışıyorum...

Dönüp bakıyorum sonra dışarıma; geçmiş yaşanmışlıklarım ve izlediğim yaşanmışlıklardaki kimi kör topal

hatıralar şekillendirip süslüyor us dediğim kavramımı ve anlamlandırmalarımı zamanla...

Bir başkasıyken kendim, kendimken bir başkası olduğum sürece anlıyorum çoğu zaman karşımdakinin gözünden kendime bakmayı.

Sonra Kendi aklımdan çok karşımdakinin aklıyla düşünmeye çalışıyorum ki; anlattıklarını anlamlandırırken yanlışım olmasın;

kimin için neyim, ne kadarım; ve ne yaparım bileyim gözüm göre göre aptal olmayı seçtiğim zamanlarda…

Karşılaştığım her şeyin bir parçasıyım ben, beni tek benlikte arama…

İkincil aklına hükmedendir ki; benlik sınırının dengesiyle Kendini tanıyıp, farklı kimliklere bürünenler;

Öz benliklerine dönerler “her istedikleri” zamanda…

Akl-ı hikmet, Faal aklın ışığıdır; kendimi tanıyıp , kendi ışığımın takibindeyim aynadaki özümün gölgesi arkasında..

Bir enbesilin gözünde aptal

Bir aptalın gözünde deli

Bir vicdansızın gözünde salak

Bir salağın gözünde ahmak

Olmak, o anda;

Var olan en güzel zevktir bana

toplum denilen bu kanlı aynalar pazarında…

“Nasılsın?” Samimiyetsizliği ile

“İyiyim.” sahtekarlığı arasında;

İyi niyetlerimle, görmezden geldiklerim ortasında;

Akındaki kırk tilkiyle, kafamdaki tek topal tavşana yetişemeyeceklerin distopik eylemli varoluşlarını  eyliyorum şimdilik,

Etrafımı saran cehennemlerin içinde cennetimi ararken, adaletin Araf yollarında.

Totaliter sevgi sahiplerinin elinde tuttuğu uzunca bir iple, saçma sapan deterministik ilizyonlar yaşamaktansa;

Gerçekçi bir Oblomov kabullenişin huzurunda, metaforik bir son için, hayat anaforumun ortasındaki karanlığıma çekiyorum kendimi hızla!

Şimdilerde Genetik öfkelerimle diyalektik kavgalar ediyorsam;

Tek derdim Arkamda didaktik bir yasanmışlık bırakmak.

Siyatik ağrılar ise cabası kaldı bedenime; anlamı kaotik varoluşumu ölüme götürmeye yeminli, kendi yaşam gücümü kışkırtan karanlık bilinçaltımın huzurunda…

Amin Maalof’ın eşsiz tarifi ile:

“Duygularım anestezi altında.

Her şeyi görüyorum, her şeyi işitiyorum,

ama artık hiçbir şey hissetmiyorum.”