Satıcının ‘abi uçuyor bu araç, çok temiz, bu arabayla herkes seni kıskanacak’ babından öve öve bitiremediği araca biniyorsunuz, bismillah kontağı açıyor ve bir bakıyorsunuz ki bütün göstergeler arıza veriyor.

Alır mısınız böyle bir aracı? Satıcının sözlerine güvenir misiniz?

İyi de size Türkiye’yi pazarlayan arkadaşların her sözüne inanıyor ve güveniyorsunuz ama…

Yerel/ulusal bütün göstergeleri bozuk bir ülkenin uçurulduğuna da inanıyorsunuz.

Nedir o göstergeler?

Demokrasi, hukuk, ekonomi, sağlık, eğitim, asayiş…

Dünya Demokrasi Endeksinde 102’inci sıradayız.

Hukuk Devleti Endeksinde 142 ülke arasında 117’inci sıradayız. Gürcistan 49, Tunus 76, Tanzanya 96, Kenya 102. Sırada…

Ekonomik Özgürlük Endeksinde 102’inci sıradayız.

Sefalet Endeksinde dünyada ilk 10’da, Yolsuzluk Endeksinde 115’inciyiz.

Basın Özgürlüğünde 165’inciyiz.

Organize Suç Örgütleri konusunda Avrupa 1’inci, dünya 12’cisiyiz.

Ev genci oranında da Avrupa lideriyiz mesela…

Türkiye'de 15-24 yaş arasındaki gençlerin yüzde 26, 8'i ne eğitimde ne istihdamda yani Türkiye'de 3 milyon 70 bin genç ne okuyor ne çalışıyor.

Niye çalışmıyor bu eşek herifler diyeceksiniz. Şundan; Çalışma saatleri ve maaşlar karşılaştırmasında Türkiye, OECD ülkeleri arasında en kötü ülke…

Ayrıca çalışma/sendikal haklar endeksinde dünyada 134’üncü sırada olduğumuzdan olabilir mi?

Yahu bir beyin cerrahı ülkesini terk ediyor, gittiği yerde mesleğini değil ha bildiğiniz bulaşıkçılık yapıyor ve hem ekonomik hem sosyal anlamda çok mutlu olabiliyor.

Yine OECD’nin son raporlarına göre, emekli maaşlarında dünya sıralamasında 1.4 milyar nüfuslu Hindistan’ın bir sıra önünde yani sondan ikinci olan bir ülkede çalışsan ne olacak diyenler haksız mı?

Haliyle en zeki beyinlerimiz Türkiye'yi terk ediyor; Geçtiğimiz yıl, Robert Kolej'den bu yıl mezun olan 218 gençten 159'u, Alman Lisesi'nin 114 mezunundan 113'ü, İstanbul Erkek Lisesi'nin 155 mezunundan 146'sı, Saint Benoit Lisesi mezunu 132 öğrencinin tamamı üniversite eğitimi için yurtdışına gitmeyi tercih etti.

Evet 15-20 yıl önce de beyin göçü vardı ama oran yalnızca yüzde 1 seviyesindeydi.

Bakın kısa bir süre önce, Bloomberg analistleri “ülkelerin yönetim biçimlerini” yani demokrasi mi, yarı demokrasi mi yoksa otokrasi mi olduğunu ve bunun “kurumsal ve toplumsal farklılıklarla etkileşimini” incelemişler. 

“Siyasi ortamın giderek daha kutuplaşmış hale gelmesi, kurumlar arası uyumsuzluklar ve toplumsal gruplar arasındaki derinleşen ayrışmalar” açısından Türkiye’nin riskli ülkelerin başında geldiği sonucuna varmışlar.

Ekonomi açısından söyledikleri de şöyle:

“Türkiye’deki siyasi çalkantı riskini artıran unsurların başında, ülkenin maruz kaldığı yüksek borçlanma maliyetleri ve düşük yatırımlar geliyor. Bu ekonomik sorunlar, genel büyüme hızını yavaşlatarak, istikrarsızlık riskini daha da artırıyor.”

Moody’s adlı derecelendirme kuruluşunun, Türkiye'nin kredi notunu düşürmesinde en önemli etken ne biliyor musunuz?

Kesinlikle ekonomik değil, hukuki…

Mesela 2018 yılındaki gerekçeleri, yerel mahkemelerin Anayasa Mahkemesi kararını uygulamamasıydı.

Diyeceksiniz ki ne alaka? Hukukun ve demokrasinin eksik uygulandığı ülkelere sermaye gelmez, para akışı olmaz da ondan…

Sadece bu mu?

IMF ve Dünya Bankası’nın, banka ve şirket uzmanlarının değerlendirmeleri, Venedik Komisyon’un hukuki raporları, AİHM kararları hep aynı yönde…

Bütün göstergeler bize hangi çağda, nasıl bir ülkede yaşadığımızı gösteriyor.

Ama pazarlamacı ne diyor size?

Hepsi yalan, bizi kıskanıyorlar, Türkiye’ye diz çöktürmek istiyorlar, bizim için Hans ve Con’un değil, Ahmet ve Mehmet’in notu önemlidir.

Neyse ‘eleştirdiler’ diye TÜSİAD yöneticilerine bile ‘halkı yanlış bilgilendirme, halk üzerinde karamsarlık yaratma’ gibi gerekçelerle dava açılan ülkede çok konuşmamak lazım.

Ne olur ne olmaz!