İmamoğlu tutuklandı…
Başınız göğe erdi mi?
Bence çok fazla sevinmeyin.
Bunu sadece ben değil kendi geçmişiniz, yaşadıklarınız söylüyor.
Bu ülkede muktedirlerin ‘artık muhtar bile olamaz’ dedikleri, cumhurbaşkanı oluyor ki bunu en iyi sizin bilmeniz lazım.
Bu ülkede ‘toplum vicdanı’ denilen bir olgunun varlığını, bütün değer ve değerlendirmelerin, bütün kararların üzerinde olduğunu en çok da sizin bilmeniz lazım.
Anlaşılan bilmemişsiniz, anlamamışsınız ki İmamoğlu’nu seçildiği günden bu yana engelliyor, mağdur ediyor, çiğniyorsunuz.
Çiğnenen çim misali daha gür çıktığını, dövülen kilim misali temizlendiğini anlamıyorsunuz.
Hadi ilkinde anlamadınız, sonraki seçim sonuçları da mı aklınızı başınıza getirmedi?
Üçüncüsü de mi size ders olmadı?
İlk seçildiğinde ayak oyunlarıyla seçimi iptal ettirdiniz, aynı zarftan çıkan dört oydan birini iptal ettirerek hem de…
İkinci seçimde 800 bin fark yediniz.
‘Olsun, meclis çoğunluğu nasılsa bizde, hiçbir şey yapamaz, yaptırmayız, o artık topal ördek’ dediniz.
Aynı zarftan çıkan, meclis çoğunluğunu sağladığınız oyları geçerli sayıp, sadece başkanlık oyunu iptal ettirerek adamı topal ördek durumuna düşüren sonra bundan gurur duyan yine sizsiniz.
Adamın halka hizmet adına yapacağı ne varsa meclis çoğunluğunuz sayesinde engellediniz.
Yetmedi bakanlıkları ve bürokrasiyi kullanarak elini kolunu bağlamaya çalıştınız.
Halk için yapacağı projelere onay vermediniz.
Projeleri hayata geçmesin diye talimat verip kredi musluklarını kapattırdınız.
İstanbul’u bok götürüyor dedirtmek için belediye otobüsüne köpek boku bile koydurdunuz yahu daha ne diyeyim?
Topal Ördek, bütün bunlara rağmen hizmetleriyle büyüdü, sayıldı, sevildi.
Yeni yöntemler soktunuz devreye, abuk subuk suçlamalar…
Yok elini arkadan bağladın, Fatih’e saygısızlık ettin.
Yok İstanbul karlar altındayken balık yemeğe çıktın.
Yok halka ucuz ekmek dağıttın, kent lokantalarıyla milletin karnını doyurdun.
Yok deprem yardımı yaptın.
Yok metro için kendi imkanlarınla kredi sağladın.
Vay ‘ahmak’ dedin. Vay bilirkişiyi ifşa ettin!
Sondan bir önceki hamleniz adamın diplomasını iptal ettirmek oldu.
İmamoğlu’nun hak etmediği bir yatay geçişle üniversiteye girmiş dolayısıyla diploması geçersizmiş!
En azından YÖK’ten o da olmadıysa üniversiteden çıkaramadığını kararı fakülte yönetiminden ancak çıkarabildiniz, kim bilir hangi baskılarla…
Lakin halk pek umursamadı.
Halk aksine, tut ki İmamoğlu ile birlikte aynı anda yatay geçiş yapan 50 kişi yolsuzluk yaptı ama hani Hizbullahçı kafa kesicilerin bile yararlandığı zaman aşımı, diye sordu.
Halk, tut ki organize bir sahtekarlık yapılmış madem, buna izin veren dönemin memurları, bürokratları neden cezalandırılmıyor diye sordu.
Ha, onlara gelince zaman aşımı var ama İmamoğlu’na gelince yok, öyle mi?
Üstelik ortada emsal teşkil eden bir içtihat kararı da var.
Hulusi Akar’ın kızı Serra Akar. 2003 yılında ABD’de biyoloji okurken, Ankara Hacettepe Tıp Fakültesi’ne yatay geçiş yapıyor.
Evet, usulsüz bir uygulama ama kimse üzerine gitmiyor, suç zaman aşımına giriyor,
YÖK, 2014 yılında yapılan bir şikayet üzerine, ‘devletinin temel ilkelerinden olan idarede istikrar ve devamlılık ilkesi uyarınca yatay geçiş işleminin geri alınamayacağı birey aleyhinde işlemlere tabii tutulamayacağı’ sonucuna varıyor.
Yani Akar’a gelince öyle, İmamoğlu’na gelince böyle mi?
Ve final; İmamoğlu’nun yolsuzluk ve terör gerekçesiyle tutuklanması…
Şimdi diyecekler ki ‘yargı kararlarına saygı duyun!’
Daha önce sormuştum, tekrar sorayım;
İktidar ortağı iki partinin hukuk siciline bakıldığında, daha Sinan Ateş Davasının mürekkebi kurumadan MHP liderine, Ergenekon ve benzeri davaların sürecince iktidar partisinin yaklaşımına ve dahası ardından pişmanlığına bakıp, her ikisinin ‘yargı bağımsız, tarafsız, sürece saygı duyun’ sözlerine inanmak ve bu ülkede mevcut yargıya de güvenmek mümkün müdür?