Sakarya Üniversitesi Atatürkçü Düşünce Topluluğu (SAÜ ADT), İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından Türkiye genelinde yükselen protesto dalgasında yerini aldı, ardından da dikkat çeken bir kararla eylemlerden çekildiğini duyurdu. Ancak bu karar, hem açıklamanın dili hem de zamanlaması açısından ciddi bir sorgulamayı hak ediyor.
Topluluk, 24 Mart akşamı yaptığı açıklamada provokatif grupların artması ve güvenlik endişeleri gerekçesiyle eylemlere katılmayacaklarını belirtti. Bu türden bir geri çekilme, dışarıdan bakıldığında bir güvenlik önlemi olarak görülebilir. Fakat mesele sadece "çekilmek" değil, neden çekilindiği ve bunun ne zaman gerçekleştiğidir. zira bu karar, protesto dalgasının ivme kazandığı bir dönemde geldi. Haliyle akıllarda şu sorular belirdi:
Üniversite yönetiminden mi baskı geldi? Siyasi ya da idari bir yönlendirme mi yapıldı? Yoksa topluluk içinde bu kararı aldıran daha derin çatlaklar mı vardı?
SAÜ ADT'nin açıklamasındaki öfke ve kırgınlık tonları da dikkat çekiciydi. “eylemi konsere ve mitinge çevirdiler” gibi ifadelerle farklı kesimler suçlanırken, aynı zamanda mücadeleye farklı yollarla katkı sunmaya çalışan gruplar da hedef haline getirildi. Bu, sadece söylemsel bir bölünmeye değil, aynı zamanda toplumsal bir dayanışma zemininde yaşanan çatlağa da işaret ediyor.
Bir yandan “alanın sahibiydik” denilirken, diğer yandan sahadan çekilmek, inandırıcılığı zedeleyen ciddi bir tutarsızlık doğuruyor. Çünkü gerçekten öncülük iddiasında olan bir yapı, bozulan düzeni düzeltmekle sorumludur. Mücadeleyi bırakmakla değil, yön vermekle tanımlanır.
Açıklamanın sonunda imza kampanyası başlatıldığından söz edilse de, bu öneri sahadaki fiziksel varlığın yerini tutmaz. toplumsal muhalefet, yalnızca dijital kampanyalarla değil, gerektiğinde bedel ödeyerek sürdürülen alan mücadelesiyle güç kazanır. Özellikle üniversite gençliğinden, hele ki Atatürkçü çizgide bir topluluktan beklenen de tam olarak budur.
Bu geri çekilme, sadece fiziksel değil; simgesel bir anlam da taşımaktadır. Türkiye’nin gençliğe her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğu bu dönemde, SAÜ ADT'nin bu kararı, büyük bir boşluk yaratmış ve mücadele ruhuna gölge düşürmüştür.
Gerçek Atatürkçülük, yalnızca ideal anlatılarla değil; zor zamanlarda gösterilen kararlılıkla ölçülür. Ve bazen meydanı terk etmek, sadece alanı değil; temsil ettiğiniz değerleri de geride bırakmaktır.