1915 Çanakkale Köprüsü, bayram tatili boyunca, halk nezdinde yenilen büyük kazık ve verilen absürt garantileriyle gündeme geldi.

İktidar da karşılığında “eser siyaseti” propagandası ve bayram yoğunluğu sebebiyle garantili geçişlerin biraz artması üzerinden savunma yaptı.

Biraz dediğim de üçte bir oranında…

Bunu bile büyük bir başarı ve rekor olarak değerlendirdi Ulaştırma Bakanı…

Ya arkadaş! Günlük garantinin üçte birinin karşılanması mıdır rekor, yoksa bize giren üçte ikilik kazığın büyüklüğü mü?

Neyse, allayıp pullamayı seven ve ülkeyi bırakıp ülke insanlarının algısını yönetmeyi alışkanlık haline getiren iktidar kanadının, bu köprü üzerinden şu ‘eser siyaseti’ne bir bakalım mı bugün?

Karar Gazetesi’nden Uğur Emek, bu mühendislik harikasını(!) çok yazdı. Ondan alıntılarla aktaralım.

Köprünün, Çanakkale’nin en sert rüzgârlarına karşı dayanıklı olarak hazırlanan projesinin orta uzun açıklığının 1.510 metre olacaktı, öyle de olmalıydı.

Ama her konuyu büyütmeyi ve her konuda ‘büyük’ olanı seven iktidar, mühendislik bilimi yerine siyasi mühendislik harikası icat etmeyi sevdiği için, köprünün orta boy uzunluğu 2.023 metre olarak inşa edildi.

Amaç, dünyanın en uzun köprüsünü yaptık diyebilmekti.

Uğur Emek’e göre sistem şu şekilde işliyor;

Siyasetçi: Çanakkale Boğazına Köprü yapalım.

Partili memur: Tabii ki efendim. Nasıl olsun?

Siyasetçi: Dünyanın en büyüğü olsun.

Partili memur: Mevcut durumda dünyanın en uzun köprüsü 1.991 metreyle Japonya’daki Akashi Kaikyō Köprüsü.

Siyasetçi: O zaman bu köprüden daha uzun olsun.

Partili memur: Ne kadar uzun olsun? 2023 Cumhuriyetin yüzüncü yılı. Köprünün orta açıklık uzunluğunu 2.023 metre yaparsak hem cumhuriyetin yüzüncü yılını temsil ediyor, hem de dünyanın en uzunu diye pazarlarız. Ayrıca Köprünün yüksekliğini 318 metre yaparsak, üçüncü ayın on sekizine imada bulunarak 18 Mart Çanakkale Zaferi sosunu da kullanmış oluruz. Temel atma ve açılış günlerini de 18 Mart’a denk getirirsek yeteri kadar sembolümüz olur. Böylece Cumhuriyet tarihinde kimsenin yapamadığını yaptık diye de “eser siyaseti” yaparız.

İşte böyle yaparak “bu köprünün ihtiyaç analizi, fizibilitesi, maliyeti, ücreti/ ödenebilirliği ve kamuya yükü ne durumdadır? Köprüyü yapmak için başka önceliklerimize yönelemez miydik?” diye sormamızı istemiyorlar.

Sorsak da bu köprü bir mühendislik harikası diye geçiştiriyorlar.

Hükümetin yaptığı mega projeler ihtiyaçtan yapılmıyor. Sadece zaman içerisinde kimselerin yapamadığını yapan iktidar olarak anılmak istiyorlar. Bu nedenle de ne ihtiyaç analizinin ne yatırım maliyetinin ne de talep tahmininin önemi kalıyor.

Bakıyorlar yapılan tesis kullanılmıyor. Mevcutlar yerle yeksan ediyorlar.

Şehir hastanelerinin müşterisi artsın diye, var olan devlet hastanelerini kapatıyorlar, hatta bir kısmını yıkıyorlar.

İstanbul Havalimanı kullanılsın diye dünyanın üçüncü en iyisi olan Atatürk Havalimanı’nın pistlerine dozerlerle dalındı.

Siz nankörler alay-ı valayla açılan mühendislik harikası 1915 Çanakkale Köprüsünü de kullanmıyorsunuz.

Ne yani siz kullanmıyorsunuz diye yetkililerin eli kolu bağlı mı kalacak.

Önce Avrupa ile Asya arasındaki ulaşımı sağlayan gemilerin ücretlerine zam yaptılar. Olmadı!

Çanakkale Boğazı ile adalar hattındaki deniz ulaşımını sağlayan Gestaş AŞ’den yapılan açılamaya göre, Çardak Feribot İskelesi’nin kullanım izni sona erdi. İskele, Çanakkale Liman Başkanlığı tarafından kullanıma kapatıldı.

Gestaş AŞ valinin başkanı olduğu il özel idaresine ait. Çanakkale liman Başkanlığı da Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına bağlı.

Bakanlık yıkmadan yapamıyor anlaşılan.

İddia o ki, yol yapıyoruz köprü yapıyoruz Almanlar kıskanıyor. Havalimanı yapıyoruz Almanlar yine kıskanıyor. Köprü yapıyoruz Almanlar daha daha kıskanıyor.

İşin ilginç tarafı köprünün ÇED raporunu hazırlayanlar da o bizi kıskanan Almanlar…

Bu kadar Türk mühendisi varken, neden ÇED Raporu Alman bir şirket tarafından hazırlanıyor diye sakın sormayın!

Değerli okur mühendislik harikası olarak nitelendirilen 1915 Çanakkale Köprüsünün inşaatında ileri teknoloji ürünü iş makineleri kullanılmış.

Münafık Almanlar hazırladıkları ÇED Raporunda bu makinelerin listesini de yayımlamışlar.
Yahu bunlara bir Allah'ın kulu bu topraklarda bu kadar şeffaflığın iyi bir şey olmadığını söylememişler mi?

Uğur hoca, son notunu şöyle düşüyor;

“Toprak işleri, taş ocağı, asfalt işleri ve beton işlerinde kullanılan iş makineleri şu şirketlerden temin edilmiş.

Almanya merkezli MERCEDES (194 adet), VOGELE AG (5 adet), BENNINGHOVEN ECO (2 adet) ve HAMM AG (9 adet).

Tövbe tövbe. Projede kullanılan 295 adet iş makinesinin 210’u Alman…

Neyse ki ÇOK AŞ sırtını sadece Almanya’ya dayamamış.

ABD merkezli CATERPILLAR (68 adet), İsveç merkezli ATLAS COPCO (5 adet) ve İtalya merkezli IVECO’dan da (2 adet) iş makinesi temin etmiş.

Durun hemen karamsarlığa kapılmayın.

Projede Türk iş makineleri de kullanılmış.

SEMIX TURKMOBIL’den 4 adet beton santrali ve GELEN MAKİNE’den de 4 adet mekanik tesis temin edilmiş.

Sonra da Türk mühendisleri destan yazmışmış.

Oldu nur yüzlüm.

Çanakkale’den selamlar!”