Görünen o ki bu ülkede muhalefet etmek yani iktidarı eleştirmek bundan böyle halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek anlamına geliyor.
Bu benim iddiam değil, pek çok muhalif için hazırlanan iddianamelerin iddiası…
Mesela Ümit Özdağ iddianamesi.
İddianameye göre Ümit Özdağ, çeşitli zamanlarda yaptığı sosyal medya paylaşımlarıyla; ‘Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama suçu’ işlemiş.
Farklı zamanlarda yapmış bunu yani yıllara sair.
5-6 yıllık sosyal medya paylaşımları toplanmış, delil olarak sunuluyor.
Haliyle insanın aklına da şu soru takılıyor; Bu paylaşımlar suçsa neden bugüne kadar beklendi?
Neden suç işlendiği anda soruşturma açılıp gereği yapılmadı?
Haliyle kendisi ve kendisini savunan hukukçular da bu paylaşımların hem eski hem de suç teşkil etmediği yönünden savunma yapıyorlar.
Paylaşımların ‘Haber Verme, Toplumu Bilgilendirme’ kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini savunuyorlar.
Doğru da söylüyorlar çünkü Yargıtay emsal kararlarına göre; sadece şiddet içeren ya da şiddet tavsiye eden tahrikler suç kapsamında değerlendirilebilir.
Burada da Ümit Özdağ'ın şiddet içeren yahut tavsiye eden bir paylaşımı yoktur. Tamamı halkı bilgilendirme veya bir siyasi parti genel başkanı olarak ilgili konularda iktidarı uyarı amaçlıdır.
İşte asıl suçu da bu zaten, muhalefet etmek…
Ümit Özdağ'ın paylaşımlarında kimseye karşı düşmanca bir tavır ve o kimseye karşı kin ve düşmanlığa tahrik olayı yoktur.
Özdağ, konumu ve sıfatı gereği sadece durum tespitleri yaparak, sığınmacılar, ülke güvenliği gibi uzman olduğu konularda halkı potansiyel tehlikelere karşı uyarmıştır.
Ümit Özdağ haber verme hakkını kullanmıştır.
Anayasamızın 28. Maddesine göre her vatandaş, kamuoyunu bilgilendirme hakkına sahiptir.
Tamam bu maddenin 2. fıkrasına göre; "Devletin iç ve dış güvenliğini, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü tehdit eden" haberler, bilgilendirmeler bu hak kapsamında değildir amenna.
Ama bir tarafta bölücü terör örgütü PKK'nın savunuculuğunu yapanlar serbest kalıyorken, öbür tarafta Fatih Altaylı’nın deyimiyle; “ülkenin bölünmez bütünlüğünü, demografik yapısını, ekonomisini savunmak maksadıyla açıklamalar yapan, siyasi bir partinin, Zafer Partisi'nin genel başkanı sıfatıyla kamuoyunu bilgilendirme görevi olan, bu görevi de kamuoyunu ilgilendiren, kamuoyunun yüksek menfaati olan hususları gündeme taşıyarak icra eden Ümit Özdağ tutuklu ve yaklaşan tehlikelere karşı halkı bilinçlendirdiği için yargılanıyor.
Milyonlarca kontrolsüz göç alan bir ülkede bulunan siyasi parti genel başkanı ne yapmalıydı? Susmalı mıydı? İnsanları uyarmamalı mıydı?
Gençlerimizin istihdam sahası azalırken, ekonomiden her sene milyarlarca dolar kaçak ve sığınmacılar için harcanırken, doğum oranı 5,6 olan yabancıların sayısı her geçen gün hızla artarken ve demografik yapımızı tehdit ederken gözlerini kapatıp, susmalı mıydı?
Bu şartlar altında sayın Ümit Özdağ'ın yaptığı açıklamalar Haber Verme Hakkı kapsamında değilse, hangi açıklama bu kapsamda olabilir?
Adil Yargılanma Hakkı'nı ihlal ederek, sürüncemede bırakılan iddianame; sayın Ümit Özdağ'ın Türk milletini bilgilendirmek, bilinçlendirmek için vermiş olduğu mücadelenin bir ispatından başka bir şey değildir."
İddianamede yer alan diğer büyük suç da Cumhurbaşkanına hakaret…
Mevcut yasalara ve emsal kararlara göre yönetici ve sorumluluk makamında olanlar için yapılan eleştiri ve uyarılarla, öyle hoşa gitmeyen, sert ve hatta rahatsız edici her ifade Cumhurbaşkanına hakaret suçu değildir.
Kaldı ki bu iddianın arkasında duramadıkları yani buradan bir suç çıkaramadıkları için hakaret bahanesiyle gözaltına alıp alelacele ikinci suçlama üzerinden yürüdükleri de bir gerçek.
Peki bütün bu iddiaların içi dolu olsa bile, bu görevde birinin, kaçma ve/veya delil karartma şüphesi bulunmadığı halde tutuklanması, hakka ve hukuka uygun mu?
Pardon. Tutuklu yargılamanın adeta burun sürtme amaçlı kullanıldığını ve bu sorunun artık komik kaçtığını bir an unutmuşum. Geri alıyorum!
Ümit Özdağ büyük suç işlemiş meğer!!!
Erol Afşar
Bu içeriğe tepkiniz
Yorumlar