Türban sadece baş örtmüyor ülkemizde, başarılı bir algı operasyonuyla gündemi de örtüyor…

Sihirbaz pelerini gibi maşallah…

Sihirbaz açlığın, yokluğun, yoksulluğun, hukuksuzluğun, yolsuzlukların dizildiği masanın önüne geliyor, hokus pokus diyerek pelerinini örtüp çekiyor, bir bakıyorsunuz ki masada ne yolsuzluk, ne yoksulluk ne de hukuksuzluk kalmış…

Eğer bu sihre kapılmıyorsanız, büyülenmiyorsanız ve hala masadaki üstü örtülmek istenenleri görmeye devam ediyorsanız, size kızıyorlar ve hemen türban düşmanı yaftasını yapıştırıyorlar.

Böyle zamanlarda iktidarın gündemine kapılıp gitmemek lazım elbette, cambaza bak oyunun figüranı da olmamak lazım.

Benim ki öyle değil…

Nitekim, konuya değinmekte ki maksadım iktidarın gündemine kapılmak ve iktidarın değirmenine su taşımak değil, aksine bunu bile beceremediklerini ve halkın artık bunları yemediğini ortaya koymak ve yiyenleri de uyarmak…

Fikri Sağlar'ın CHP'de bile artık taraftar bulmayan türban hakkındaki açıklamasına yine balıklama atladılar. Kısmen haklıydılar da ama tepki koyma biçimleriyle, CHP’yi hedef gösterecekken kendileri hedef oldular.

Fikri Sağlar’ın ki nevi şahsına münhasırdı, onu bağlardı.

Ama Sayın Erdoğan, bunu genelleştirmeye ve CHP’ye mal etmeye kalkınca olay ters tepti.

Birkaç gündür bakıyorum da kamuoyu Fikri Sağlar’ın sözlerini çoktan unutmuş, Sayın Erdoğan’ın; “Bay Kemal yanına iki tane başörtülü alıp milleti aldatma sürecini de bıraksın. Yanına 20 tane başörtülü koysan, artık senin kim olduğunu, ne olduğunu gayet iyi biliyorlar. Oy almak için bazı yerlerde başörtülü birkaç kişiyi adeta vitrin mankeni getirip gibi koymak kimseyi aldatmıyor, geçti o işler” demesini tartışıyor.

Haliyle Sayın Cumhurbaşkanının, Sağlar’ı eleştirdiği halde Kılıçdaroğlu’nu hedef alması, Kılıçdaroğlu’na vurma adına neredeyse bütün türbanlıları rencide etmesi, CHP’deki türbanlılara ‘Vitrin Mankeni’ yakıştırması kendileri namına hiç de hoş olmadı.

Bu çıkış kısmen gündemi örttüyse de AKP’nin hata hanesine yazılarak, oy ve destek kaybına bile sebep oldu.

Bir de şu var…

Tamam, bu milletin çoğunluğu balık hafızalı ve siyasetçiler de buna güvenip bol keseden sıkıyorlar. Sıkmayı bırakın dün beyaz dediklerine bugün siyah bile diyorlar.

Ama unuttukları bir şey var; Arşiv…

Toplumun zihnine olmasa da teknolojik ürünlerin hardisklerine kazınan ve en basit bir arama ile bulunup gün yüzüne çıkan gerçekler var.

Nitekim köşe yazarı Mehmet Y Yılmaz arşive bakmış, hatırlatıyor;

“12 yıl önce CHP'nin başı örtülü kadınları üye yapmasını alkışlayan Erdoğan, ne değişti de bugün türbanlı bir kadının CHP fotoğrafında yer almasını bu şiddette eleştiriyor?

27 Kasım 2008 günü, Hürriyet'te yayımlanan yazımın birinci cümlesi şöyleydi:

"CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın çarşaflı kadınlara rozet takmasından sonra dün de gazetelerde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, başı açık tayyörlü kadınlara rozet takarken çekilmiş fotoğrafları yayımlandı."

29 Mart 2009 yerel seçimlerinin yapılmasına 4 ay kalmıştı.

Bazı CHP'liler, çarşaflı bir kadına CHP rozeti takılmasını eleştirince Baykal, "önemli olan insanın kafasının içidir, dışı değil" yanıtını vermişti.

Bunun üzerine Erdoğan da başı açık, tayyörler içindeki kadınlara AKP rozetini takarken şunu söylemişti:

"Temennim odur ki bunun arkası gelsin, kesilmesin. Tabii, olumsuz çıkışlar olacaktır. Sayın Genel Başkan buna karşı dik durmalı. Bu güzel bir gelişmedir."

Hatırlar mısınız bilmem, o seçimde AKP'nin kullandığı propaganda afişlerinden birinde iki erkek, iki kadın ve iki çocuktan oluşan bir görsel kullanılmıştı.

Kadınlardan birinin başı açıktı, diğeri bugün yaygın olarak kullanılmakta olan "türban" ile değil, geleneksel diye tanımlayabileceğimiz bir yazmayla başını örtmüştü.

O yıllarda AKP afişlerinde türbanlı kadınlar ön planda olmazlardı, Erdoğan değilse bile ben hatırlıyorum.

12 yıl önce CHP'nin başı örtülü kadınları üye yapmasını alkışlayan Erdoğan, ne değişti de bugün türbanlı bir kadının CHP fotoğrafında yer almasını bu şiddette eleştiriyor?

Ne değişti de, kimsenin okumadığı ve kimsenin seyretmediği medyası ve trolleriyle, Fikri Sağlar'ın, CHP lideri tarafından da eleştirilen sözlerinin üzerinde tepiniyor?

Bunun yanıtı açık: Koltuk şiddetle sallanıyor ve o koltuğun sallanmasını önlemek de elinde değil.

Ne işsizlere iş bulabilir, ne de bitmiş, tükenmiş esnafı, memuru, işçiyi mutlu edecek adımları atabilir.

Geriye kalıyor, denenmiş eski formül.

Sanki çok önemsiyormuş gibi görünmeye çalıştığı başörtülü kadınları korkutmak.

Ama ah o dili yok mu?

Bilinçaltını ele veren, hakim olamadığı dili!

CHP'li türbanlı kadına "vitrin süsü" derken, aslında kendisinin çalışma hayatındaki kadını nasıl gördüğünü de ele veriyor.”

Aynı şekilde İsmail Saymaz da, biraz geriye gidip Erdoğanlı Refah Partisi’nin vitrin mankenlerini hatırlatmış.

Bunlardan biri de 1990’da Miss Globe Türkiye Güzeli seçilen ünlü manken Gülay Pınarbaşı’nın Refah Partisi’ne katılması töreni mesela…

Dediğim gibi vatandaş balık hafızalı ve buna güveniyorlar ama ah şu arşiv olmasa…