Sakarya Üniversitesi, “ Sakarya Şehir Hafızası “ diye, şehrin önemli bir eksiğini hayata geçiriyor. Yazmaya ara verdiğimde internetten okumaya çalıştım.                                   

    Şöyle bir okumak yetmiyor. İyi zaman ayırmak gerekir, özenle izliyorum.

    Son 20-40 yıldır ülkemdeki siyasi süreçler, yazdıklarıma, söylediklerime karşı çok sorumluluklar yükledi.

    Ülkeyi Yöneten kime-kimlere, şehrime, gençlik arkadaşlarıma, hayırsever görünenlere, meslek önderlerine; herkese sorumluluk hatırlatmalı.

    Yazıp-söylediklerimi bile şüpheyle bakıyorum. Septiklik iyi bir kimlik mi, yoksa ülkemin yaşadıkları mı beni septik yaptı bilemiyorum?

    Yaratılmış dünya, yaşam ve doğa yok ediliyor. Sadece dünyayı perişan eden şu salgın bile bize yeterince ders olamıyor.

    Kış mevsiminin yarısı geçti. Hala yağmur yok; toprağın en büyük ihtiyacı kar hiç yok.

     Bilim insanları yarım yüzyıldır,” Ozon tabakası deliniyor. Hava kirliliği iklimleri  değiştiriyor. Susuzluk, havasızlık yaşamı yok ediyor.” diye yalvardı, ipleyen yok.

     Coronavirüs ( Covit-19 ) diye bir virüs insanlığa dehşeti yaşatıyor, ama? Doğanın Ozon Tabakası’nın deliği kapanıyor, hava kirliliği biraz düzeliyor.   

     Yaşanan geçmiş her canlı için eşsiz dersler verir. Şehrin, ülkenin, hayatın geçmişi derli toplu ve doğru biriktirilir, korunursa O dersler zenginliktir.

    Sakarya’nın çağdaş bir müzesi, kütüphanesi bile yok. Yapılan var gibi reklamı olsa da, siyasi yol haritalarına eleman hazırlamaktan öte geçemiyor.

     Gözü kapalı güvenmek istediğim kurumlar, bireyler, çevre-doğa olayları artık rüyalarıma girer oldu. Ülkemde de, dünyada da bu anlayış zirvede gibi?

    Sakarya Üniversitesi’nin yaptığı, “ Şehir Hafızası “ doğru, çağdaş, ayrımsız bir sürekliliği yakalayabilirse, o nedenle çok önemlidir.

    Sakarya Valisi Sayın Nuri Okutan yıllar önce benzer bir çalışma yapmıştı. Bursa İlinin yaptığı Kent Belleği bizlere esin kaynağı olmuştu. Biz kotaramadık!

    Ama, SAÜ’de var olan akademik eleman, mekan, imkan, süreklilik sunulmadı, çalışma yarım kaldı. Yine de;

     Bir dolu yazılı tarihi anılar, belgeler, fotoğraflar toplanmıştı. SAÜ Hafıza’ya belki almıştır. O bilgi, belgeler İl Kütüphanesi’nde veya İl Kültür Müdürlüğü’nde.

     İrfan Nişancık, Sakaryalı araştırmacı bir yazardır. Şehir Hafızası Nişancık’ın gazete, dergi, kitaplarına da ulaşmıştır. Bunu niye hatırlattım?

   Vali Okutan dönemindeki ana araştırma gurubunun kamu görevlisi Nişancık’tı.    SAÜ Hafızası’na katkı veren Sakaryalılar içinde İrfan Nişancık’ı  göremedim?  

    Sakarya Üniversitesi’nin Şehir Hafızası çalışmasına katkısı olabilecek, bilgisi, belgesi, söyleyeceği olan bir çok insanımız var.

    SAÜ’de, ayrım(!) vardır, dikkate alınmazlar diye düşünmek istemem. Yeterli görülmeyebilir(?) şehir vazgeçmemeli. Her bilgi belge şehir hafızası olabilir.

    Ekrem Alican’ın yazılı anılarını, görsel arşivini çok önemserim. Gazeteciler Cezmi-Ayhan Hakman’ın yazılı görsel anıları, gazete arşivlerini de.

   SAGÜSAD’ kuran ve yaşatan bir dolu ismi görmek sevindirici. Semih Saner ve benzeri bireylerin bilgi, belgeleri, şehir-çarşı-eşraf anıları çok değerlidir.

    Necati Mert’in ismini ben mi göremedim? Adapazarılılar Gurubu’ndan Erhamza’nın, Mustafa Raşit Abasıyanık, Eczacı Mehmet Toplar arşivleri?

    SATSO’nun efsane genel sekreteri Osman Erkaya’nın yazılı ve görsel arşivi.

    Ayrımcılık virüsü ülke-şehir halkımın içine ne yazık ki sokuldu. Dünya tarihinin her zaman odak noktası olmuş bir coğrafyasındayız.

     Anadolu ve Trakya’nın hangi toprağını, taşını ucundan ellesen, kurulmuş medeniyetlere ait etnik eserler fışkırır.

    Biz bu coğrafyanın Antik Belleğini-yazık ki- nerdeyse dipten kazımışız.

    Demokrasi Umudu, insanlığa nimet olarak yaratılmış bu coğrafyayı koruyacak tek çözümdür. Umutsuzluk tuzağına esir olma; Coğrafya Doğru Yöneteni bulur.