Herkesin aklında aynı soru; Öz evlatlarına kıyan bu psikopat katil, öz kızlarına bile istismarda bulunan iflah olmaz sapık neden dışarıdaydı?
Adalet Bakanı Tunç şöyle açıkladı; 2004 yılında iki çocuğunu kasten öldürmek ve diğer iki çocuğunu ağır yaralamaktan dolayı iki kez müebbet hapis ve ek süreli hapis cezalarına çarptırılmış, infazında yani tahliye edilmesinde olayın yaşandığı dönemde yürürlükte olan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 647 sayılı Ceza İnfaz Kanunu hükümlerinin esas alınmış.
Kutsal iktidarımız, 2005 yılında AK Parti hükümetleri döneminde ceza adalet sisteminde köklü reformlar yapmış, yeni Türk Ceza Kanunu ve Ceza İnfaz Kanunu ile hem suçlara verilen cezalar artırılmış hem de infaz sürelerinin uzatılmış ancak bu reformların geriye dönük uygulanamadığı için bu psikopat katil 2020 yılında serbest kalmış.
AKP 2002 yılında iktidara geldi. 23 yıldır tek başına bu ülkeyi yönetiyor. Bu süreçte defalarca anayasa ve ilgili maddeler değişti, infaz kanunu delik deşik edildi.
Yani isteseydi çözüm bulurdu.
Bu soruya eklentili bir soru da soruluyor; Bu sapık katil aramızda dolaşırken siyasi suçlular örneğin Osman Kavala, Can Atalay ve diğerleri neden yıllardır hapiste? Üstelik çoğunun hakkında bir hüküm yokken, tutuksuz yargılanmaları gerekirken, neden?
Ümit Özdağ ne yaptı ki aylardır tutuklu?
Yoksa, tecavüzcü sapık katil babalardan daha mı ağır suç işlediler?
Galiba öyle…
Görünen o ki yargının yani muhalefetin iddialarına göre güdümlü yargının, düşünceye hele hele iktidara muhalif eylem, düşünce ve söyleme hiç tahammülü yok.
Sanki bu ülkede en büyük suç düşünmek, konuşmak, eleştirmek…
Hatta bir kulp takıldıysa düşünmenize, konuşmanıza, eleştirmenize bile gerek yok.
Ayşe Barım mesela…
Kadıncağızın hiçbir siyasi, ideolojik ve düşünsel suçu yok. Apolitik biri ama içerde ve 30 yılla yargılanıyor.
Siyasetle alakası olmadığına göre rantsal bir beklenti var.
Ha, bir de iktidarın en kullanışla aparatı olan Gezi Olaylarını ısrarla gündemde tutmak gibi bir heves…
Maalesef, geçmişte Ergenekon ve Balyoz davalarında olduğu gibi Gezi Davası, iktidarın hedef aldığı herkesi içine atacağı bir çuvala dönüştürüldü.
Ayşe Barım ile ilgili ‘sektörde tekel oluşturma’ iddiaları tutmayınca olayı hemen Gezi’ye bağladılar, Gezi eylemlerini organize etmekten tutuklu yargılanıyor.
Suçu büyük; Menajerliğini yaptığı oyunculara Gezi eylemlerine katılmaları için talimat vermiş.
Yani bu oyuncuların iradeleri yok ve menajerleri ne derse onu yapan robot oldukları için koşa koşa eylemlere gitmişler!
Savcılık bu iddia ile Türkiye’nin en ünlü oyuncularını adliyeye çağırarak ifadelerini aldı.
Oyuncuların tamamı kendilerine bir talimat verilmediğini kendi özgür iradeleriyle Gezi Parkı’na gittiklerini söylediler.
Bu kez de bazıları hakkında yalancı tanıklıktan soruşturma açıldı, yargılanıyorlar.
Her olayda olduğu gibi Ayşe Barım da önce yandaş basın tarafından linç edildi. Belçika’da darbe toplantısına katıldı falan denildi.
İddianameye bile giremeyen bu suçlama ile kadıncağız aylarca yargısız infaz edildi.
Hakkındaki asıl iddianameye gelince, Timur Soykan aktardı; “171 sayfalık iddianamenin ilk 100 sayfasında Ayşe Barım’a yönelik bir suçlama yok. Yani iddianame 30 yıl hapis istenecek suçlamaya yakışacak kadar kalın olması için şişirilmiş. Uzun uzun Gezi olaylarının dış güçlere, etki ajanlarına, nüfuz casuslarına bağlandığı, delilsiz, saçma sapan komplo teorileri ile sayfalar doldurulmuş. Kısaca özetlemek gerekirse; savcı, ajanların düğmeye bastığına ve milyonlarca insanın 80 şehirde sokağa çıktığına inanmamızı istiyor. Savcı hızını alamıyor, Mi Minör isimli bir tiyatro oyununun Gezi Direnişi’ni yarattığını iddia ediyor.
Savcı, suç uydurmak için hafıza kaybı rolünü oynamak zorunda. Bunun için toplum hafızasını silecek kudrette senaryoyu yazıyor.
Böylesi bir saçmalıkta devam ediyor iddianame.
Onlarca sayfa ipe sapa gelmez, delilsiz, saçma iddialar anlatılıyor. Maksat; iddianame kalın görünsün.
İddianamenin geri kalan 71 sayfası da sürekli tekrarlar, geçmiş Gezi Davası’nın alakasız alıntıları, suçlamayla ilgisiz sosyal medya paylaşımları, gereksiz bilgilerle doldurulmuş. Aslında 30 yıl istenen iddianamede 30 sayfalık suç delili iddiası bile yok.
Üstelik…
İddianame Google aramalarıyla yazılmış, bol bol yandaş sitelerin ekran görüntüleri serpiştirilmiş, bir tutam suç çıkartılamayan HTS kayıtları katılmış. Bolca niyet okumayla pişirilmiş.
İşte böyle bir iddianame ile tutuklu yargılanıyor Ayşe Barım.
Hasılı bu ülkede bir Adalet Bakanı var, adalet sarayları var.
Peki adalet?