Sıradan, alışılageldik bir hayatım vardı. Bir gün bir derginin köşe yazısında okudum bu sıradanlığın iyi olmadığını. İlk okuduğumda çok yadırgadım. Halbuki o kadar normal geliyordu ki bu yaşam bana, bunun haricinde bir şey yapmayı düşünmeyi bırakın hayal bile edemiyordum. İster istemez bunun üstüne kafa yormaya başladım. Ne yaparsam, ne okursam, ne izlersem, ne düşünürsem ya da şu anda yaptığım işleri nasıl farklı yaparsam bu sıradanlaşmış hayatımı değiştiririm diye düşündüm. Açıkçası aklıma bir sürü fikir geldi. Zamanla kendimi bu düşüncelerin içerisinde kaybettiğimi fark ettim. Aslında düşünceler içerisinde hapis kalmam bile yaşadığım sıradanlaşmış hayattan kendimi uzaklaştırdığımı gösteriyordu. Diğer yandan ise bu fikirleri düşünmek, sürekli onlara bir anlamlar yüklemek beni gerçek hayattan koparıyordu. Bundan da o kadar şikâyetçi değildim. 
    Eskiden uykum gelince yatağa yatar ve hemen uyurdum. Şimdi ise, uyumadan birkaç dakika önce yatağa yatıyor ve olmadık şeyler düşünüyorum. Bu düşüncelerim o kadar imkânsız ki ben bile olmayacağını biliyorum ama düşünmek bana keyif veriyor. Eskiden rüya görmezdim. Bu düşünceleri düşünmenin etkisi olarak artık rüyalar görmeye başladım. Sadece rüya görmüyor onları hatırlıyor aynı zamanda gördüğüm rüyanın da etkisinde kalıyorum. Bunun iyi bir gidişat olmadığının farkındaydım ama tehlikeli olan ve riskli olan her şey gibi bu da son derece çekici geliyor. Rüyalardan keyif almaya başladım. Bunun sonucunda da daha fazla uyku uyumak istedim ve uyudum.
    İlk zamanlar bu düşüncelerimin oluşturduğu rüyalar o kadar korkunç ve garipti ki; uyandığım yerden sıçramama ve gecenin herhangi bir saatinde uyanmama sebep oluyordu. Aradan vakit geçtikçe her insanın yaptığı gibi ben de bu duruma alıştım. Öncelikle tepkilerim azaldı ve daha sonrasında da gördüğüm bu anlamsız rüyalar son bulmaya başladı. Bu garip rüyaların yerini korkutucu olmayan, birden fazla kişiyi gördüğüm, olayların genellikle benim daha önce gitmediğim, görmediğim hatta gerçekliğinden bile emin olmadığım yerlerde geçmesi gibi anlamlandıramadığım kurgular başladı. Bu biraz daha hoşuma gitti. Artık tehlikenin en derinindeydim, rüyalarda yaşıyordum. 
   Rüyalarda yaşamaya başladığımdan beri rüyalarımın içerisinde geçen kişileri, olayları bile değiştirebiliyordum. İlk zamanlarda böyle bir özelliğe sahip değildim. Artık istediğim kişiyi istediğim yerde görmek mümkün oluyor. Sıradan, alışılageldik hayatımdan artık sıyrılmıştım. Rüyalar benim için bu hayattan kendimi soyutladığım bir liman olmuştu. Bu durum benim gerçek hayatıma olumlu ya da olumsuz etki etmişti. Bunu düşünmek istemiyordum. Ben sadece rüya anlarının keyfini sürmek ile meşguldüm ve onu yapıyordum. Benim için bu güzel anlarımın bir de kötü tarafı vardı, tıpkı her şeyin sonu gibi; O da en kötü rüyayı görmekti yani uyanıp gerçek hayata dönmek.