Yıllardır bu işi yapıyordu. Gözü pek, cesaretli, işinde son derece titiz ve başarılı biriydi. Bu zamana kadar onu kiralayan, ona iş veren müşterilerini hiçbir zaman zor durumda bırakmamıştı. Bütün kirli işleri, son derece temiz, tereyağından kıl çeker gibi başarıyla bitirmişti. Kendi alanında ondan daha iyisi yoktu. Bunun sonucunda fiyatı da doğal olarak diğerlerinden daha fazlaydı. İşi bitirme olasılığı ise yüzde yüzdü.

   Farklı coğrafyalarda, farklı kişilerin işini bitirmişti. Birden fazla silah kullanma yeteneğine sahipti. Öldürülecek olan kişinin nasıl, nerede ve ne şekilde öldüreceğini bile soracak kadar profesyonel biriydi. Ayrıca yüzünü çok fazla kişi görmediğinden ona ‘Hayalet’ lakabıyla seslenenler vardı. Gerçekten o tam anlamıyla bir hayaletti. Girdiği farklı rollerden ve yaptığı farklı işlerden dolayı kendi kendini bile tanımıyordu.

   Birgün iş telefonu çaldı. Birkaç çalma sesinden sonra telefonu büyük bir soğukkanlılıkla açıp kimi, nasıl, nerede ve ne şekilde öldüreceği konusunda talimatları bekledi. Telefonun karşısındaki ses ona bir orman arazisinde, dürbünlü bir tüfekle kurbanın öldürmesini istedi. Onun için bu istek gayet sıradan bir istekti. Kurbanın bilgilerini, fotoğrafını ise telefonu kapattıktan sonra yollanmasını talep etti. İki tarafta telefonları karşılıklı olarak kapattı. Birkaç dakika sonra telefonuna kurbanın bilgileri ve fotoğrafları geldi. İlk bakışta olayı anlamadı. Tekrar baktı ve hiç yapmadığı bir şeyi yaparak ona işi veren kişiyi aradı.

   Daha önce telefonda konuştuğu kişiye kendisiyle dalga geçmemesini sert bir dille söyledi, fakat telefonun karşısında kişi gayet net ve ciddi bir şekilde kurbanın o olduğunu, onu öldürmesi gerektiğini söyledi. Ne söyleyeceğini bilemedi. İşi kabul etmemek de kendi şanına yakışmayacaktı ve sessiz bir şekilde telefonu kapatırken, bu fotoğrafların yetersiz olduğunu kurbanı nasıl tanıyacağını tekrar sordu. İnce ve ciddi bir sesle karşılık aldı: ‘’Oraya gittiğinde anlarsın!’’

   Telefon kapandıktan sonra düşünmeye başladı. Yerinde duramıyordu. Evin içerisinde bir sağa bir de sola gidiyordu. Bu iş gerçek miydi yoksa ona tuzak mı kuruyorlardı? O sırada banka hesabına paranın yattığını fark etti. Bu iş ciddi olmasa ya da onu yakalamak için bir tuzak olsa bu para iş öncesinde yatmazdı. Bu iş için istekli değildi, fakat iş işti. Paradan çok ortada onun namı ve şöhreti vardı. Bu işi yapamadığı duyulursa şöhretini kaybedeceğini düşündü. Bu düşünceler arasında hazırlıklarına başladı. O gece hazırlandı ve uyumadı. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte ona verilen adrese gitti. Hazırlığını yaptı ve dürbünlü tüfeğinin pozisyonunu alarak beklemeye başladı. Beklerken birçok hedef dürbünün önünden geçti. Hiçbiri ona fotoğrafta gönderilen değildi. Ayrıca fotoğrafta gördüğünü de tam anlayamamıştı ama telefondaki ses ona anlayacaksın demişti. Bu düşünceler içerisinde birkaç saat geçti. Tam kısa bir mola verecekti ki karşısında hedefi gördü.

   Hedefi bir ceylandı. Ceylanın üstüne kırmızı sprey boya ile ‘Hedef’ yazısı yazılmıştı. Bir an duraksadı, sonra içinden bir ses hedefin o olduğundan emin oldu ve tetiği çekti. Ceylan anında olduğu yere yığıldı kaldı. Bir süre yerde yatan ceylanı izledi ve öldüğünden emin olduktan sonra teçhizatını toplayarak o alandan uzaklaştı. Eve geldiğinde televizyonu açtı ve karşısına oturdu. O sırada haberleri sunan spikerin sesi oda da yankılanıyordu: ‘’Zengin iş adamının eşine hediye ettiği kulağında mücevher olan ceylan bugün öğle saatlerinde kimliği belirsiz avcılar tarafından öldürüldü. Ceylanın kulağında bulunan mücevherden ise iz yok. Soruşturma devam ediyor.’’