‘Ben de bana taahhüt edilen maskelere ulaşmak için hükümetin yardım elini uzattığı şu 45 ülkeden birine mi gitsem’ diye düşünürken dün (Pazartesi) itibariyle maskem geldi.

Maskem diyorum çünkü o da tek kullanımlık olmak üzere 5 adet maske geldi, evdekilere yine yok.

Neden, diye sorduk, bekleyeceksiniz dediler.

Bir buçuk aydır bekliyoruz, şunun şurasında virüsü yenmemize de az kaldı zaten, dedik, dün akşam da artık parayla alınabileceği de açıklanınca pes ettik anlayacağınız.

Eve gelir gelmez testini yaptık tabi, çakmak sönmedi ama üst kısımda bulunması gereken tel veya gerginleştirici bir madde de yoktu, tek katlı ve lastikleri kısa ve zayıftı. Hükümetin kendi Sağlık Bakanlığı’nın standartlarına bile uymuyordu yani…

Önemli mi? O kadar da değil aslında ama işin içine devlet sözü ve bir de devlet yasağı girdiği için bu kadar önem addettik.

Devlet; Maskesiz dışarı çıkmak yasak dedikten sonra, maske almak/satmak da yasak, ben size bedava dağıtacağım dediği ve dağıtamadığı ve yasak sebebiyle çoğu insanın da parasıyla bile temin edemediği için önemliydi.

Alt tarafı bir bez parçası ki bizim hanım evde kralını dikiyor ama bir anda ve virüsle mücadele seviyemizin yegane göstergesi ve iktidar icraatlarının turnusolü haline geldi.

Bir şeyleri örtmek için icat edilen maske, bizim ülkemizde aksine bir şeyleri ortaya çıkardı.

Nitekim, maske üzerinden yaşadıklarımız, iktidarın salgın hastalık ve sebep olduğu sorunlarla mücadele için yeterli çapa sahip olmadığını gösteren bir örnek oldu.

Hatırlarsınız, Cumhurbaşkanımız bedava maske ve kolonya sözünü 18 Mart’ta verdi. 3Nisan’da alımını/satımını yasakladılar, biz vereceğiz dediler.

Maskeleri önce PTT’nin dağıtacağını açıklamışlardı ki PTT’nin böyle bir işin altından kalkabilecek organizasyona sahip değildi, haliyle olmadı.

Daha ilk gün yoğun talep oluştuğu için https://maske.epttavm.com/ sitesi çöktü.

PTT, “Ücretsiz maske taleplerinize ilişkin başvurularınızı e-Devlet Kapısı üzerinden yapabilirsiniz” dedi. Ancak henüz e-Devlet sitesinde de maske dağıtımıyla ilgili herhangi bir sayfa oluşturulmuş değildi.

Her şeye maydanoz olan şu pis muhalefet “23 milyon haneye 15 bin PTT kuryesi dağıtamaz, bunu ancak muhtarlar, belediyeler ve eczaneler aracılığı ile gerçekleştirebilirsiniz” dediyse de ‘aklınızı kendinize saklayın’ tepkisiyle karşılaştılar.

Çok sonra bu öneriye kulak vermek zorunda kaldılar, eczaneleri devreye soktular.

Çoğuna şifre gelmedi, şifresi gelenler de alabilmek için epey mücadele etmek zorunda kaldılar.

10 günde bir 5’er adet verilecekti, ilki ancak gelebildi, o da dediğim gibi sadece bana, haneden üç yetişkin hesaba bile katılmadı.

Hükümet’in “şu kadar zamanda şu kadar dağıttık’ demesinin afaki olduğunu yakın çevremizden gördük, çoğuna benim gibi ilk posta yeni geldi ki halen hükümetten şahsım olarak 10 maske alacağım var.

Bu arada, pek az vatandaşa ikinci hatta üçüncü posta dağıtıldığını gördük, henüz çoğuna ilk posta bile gelmemişken…

Bütün bunlar olurken maske meselesi hükümetin kendi insanına verdiği değerin de turnusolü oldu. Bir baktık ki 45 ülkeye maske ve tıbbi yardımlar göndermeye başlamışız. Hasan’a bir türlü ulaşamayan maske önce Hans’a ulaşmıştı.

Bütün uyarılara rağmen salgın başladığında, Türkiye’nin kaç adet maskeye ihtiyaç duyabileceğini hesaplayıp, maske üretimini arttırmayı ve en azından maske ihracatını durdurmayı da akıl edemedikleri gibi, elin vatandaşına bağışlayarak hepimizle adeta dalga geçtiler.

Vatandaşlarının ihtiyaçlarını karşılamaktan aciz iktidar, kendi deyimleriyle “Kendimizin tıbbi ekipman ihtiyacı olmasına rağmen İngiltere, İtalya ve İspanya gibi önemli müttefiklerimizin de aralarında bulunduğu 34 ülkeye yardım elimizi uzattık” larını açıkladı.

Bu sayı sonrasında dost ve müttefik ABD dahil 45’i buldu.

Bizim vatandaş, telefonuna gelecek mesajla alacağı maskeleri bekleye dursun, bizim maskeler ABD eliyle PYD/YPG militanlarına bile ulaşmıştı.

Evet, altı üstü bir maske. Yerli uçak, tank, helikopter ya da otomobil değil, maske.

Beceremediler.

Neden beceremediklerinin tek izahı ekonomik çöküşümüzdür. Biz coranadan önce çöktük çünkü.

Para yok çünkü…

CHP Sözcüsü Faik Öztrak hesaplamış;

“Saray hükümeti geçtiğimiz yılsonundan bu güne kadar, 176 milyar 100 milyon lira vergi topladı. 22 milyar 883 milyon lira yurt dışından borçlandı. 43 milyar 512 milyon lira yurt içinden borçlandı, 40 milyar 549 milyon lira Merkez Bankası’nın karını erken tahsil etti. Yetmedi Merkez Bankası’na 56 milyar 334 milyon lira da para bastırdı. O da yetmedi Merkez Bankası’nın kasasındaki, 30 milyar 250 milyon dolar yani 197 milyar 230 milyon liralık net döviz rezervini sattı. Sadece yılbaşından bu yana hükümetin elinden geçip giden finansal kaynak 536 milyar 608 milyon lira oldu. Ayrıca işsizlik sigortası fonunun kasasında da yılbaşında 131 milyar 542 milyon para vardı.”

Hepsi çarçur edildiği gibi, elin ülkesi vatandaşlarından yardım etmek üzere İBAN numarası isterken, biz devletin İBAN numaralarını verip vatandaştan dilendik.

Çoğu ülkeler milyon, milyar, trilyon dolarlık destek proğramları açıklarken, biz o da bağışlardan gelmek üzere ve çoğu çalışana değil, işverene teşvik babından 200 milyar lira ayırabildik.

Sonra da lider ülkeyiz, falan…

Hepsini geçtim, salgın sebebiyle şimdilik 2 trilyon 200 milyar dolarlık paket açıklayan ABD’ye destek çıkmak, gelişmişlikte, kalkınmada vesaire değil olsa olsa enayilikte dünya lideri olduğumuzun göstergesidir.

Bütün bunlara göz yuman hatta alkışlayan vatandaşlara gelince, ben bir tanım bulamadım, aynaya bakıp kendileri karar versinler…