Demokrasi, ne büyük bir nimet…

Seçim yapabiliyor olmak, halkın yöneticilerini seçmesi, beğenmediğini değiştirip beğendiğine tekrar yetki vermesi…

Kaybedenin, başını öne eğip ‘acaba nerede hata yaptım’ diye düşünüp kendine bir çeki düzen verecek olması…

Kazanın ‘eğer rakibimin hatalarını tekrar edersem beni de değiştirirler’ korkusundan, işine dört elle sarılması…

İsteseydi, bir askeri diktatörlük ile ülkeyi yönetme şansı varken, tercihini demokrasiden yana kullanan Atatürk, büyüksün, çok büyük…

Bir kez daha seni bize verdiği için Allah’a şükür, hizmetlerinden dolayı sana sonsuz teşekkür ediyorum.

Seçim sonuçlarına gelince, vatandaş yerel yönetimler anlamında kırmızı kartı, ülke yönetimi anlamında sarı kartı gösterdi.

AKP Belediyeciliği, kırmızı kartla oyun dışı kalırken, genel yönetim konusunda da önemli bir uyarı aldı.

Şimdi, kazananın da, kaybedenin de, uyarılanın da, oyun dışı kalanın da buradan alacağı dersler var.

Kırmızı kartı yediysen, bundan böyle itiraz etmeye, hakemin üzerine yürümeye ve çirkeflik yapmaya hakkın yoktur. Çirkeflik sonucu değiştirmez ama seni gözden düşürür.

Başın önde gideceksin soyunma odasına, önce sakinleşecek ve ‘nerede hata yaptım’ diye düşünüp, önümüzdeki maçlara bakacak, aynı hataları tekrar etmeyeceksin.

Sarı kartı gördüysen, ki bu bir uyarı, daha maç bitmedi, haliyle maç sonuna kadar daha dikkatli davranacak, kurallara uyacaksın.

Beni sonuçlardan çok sevindiren, siyasilerin seçim sonrası olgun tavırları oldu.

Kazananlar, karşı tarafın yani mağlubun psikolojisini düşünerek itidalli açıklamalar yaptılar. Şımarmadılar. Abartmadılar. Konvoy yapıp hem gürültü kirliliğine sebep olmadıkları gibi hem de karşı tarafı incitmediler.

Tebrik ve teşekkür ediyorum.

Kaybeden taraf, gerek İstanbul’da Murat Kurum gerekse Ankara’da Tayyip Erdoğan, bu sınavı başarıyla atlattılar.

Kendileri de tebrik ve teşekkür ediyorum.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın; “85 milyon” kazandı diyerek, eski tutumundan geri adım atma emareleri göstermesi ve milletin sandıkta verdiği mesajı aldığını ima etmesi bile, Türkiye’nin yeni yol haritasında daha doğru bir rota çizebileceğinin umudunu verdi bana…

Seçim öncesi evet, doğal olarak karşı tarafa yönelik hataları oldu. Rakiplerine hakaretler yağdırmak, rakiplerine olur olmaz iftiralar atmak, bunlar yaşandı.

Ama neticeyi alınca, hatayı kendilerinde aramaları, halk iradesine saygılı konuşmalar yapmaları ve en önemlisi derslerini almış görünmeleri ülkemiz ve ülke demokrasimiz için kazançtır.

Sarı ve kırmızı kartlar, sadece yerel ve genel iktidara gösterilmedi elbet…

Daha dün, 6’lı Masa etrafında tek bir hedef için toplanan, asli hedeflerine ulaşamadıysalar da bu sayede TBMM’ye girme şansı elde edenler ama karşılığında ahde vefa göstermek yerine, büyük resme ihanet edenler de seçmenden sarı ve kırmızı kart yediler.

‘Özü başına’ diye bir slogan uyduran Akşener, şimdi muhtemelen evinde ‘özü başına’ torun bakacak.

Bugün istifa etmese de yarın ilk kurultayda evine dönecek.

En çok da İYİ Parti’ye üzüldüm…

Akşener’in bu yanlış hamlesi ile Balıkesir’de Turan Çömez’e, Bursa’da Selçuk Türkoğlu’na, İzmir’de Ümit Özlale’ye çok üzüldüm.

Eğer Akşener, yol temizliği yapmak ve müstakbel haleflerini bu yolla ekarte etmek istediyse, tebrik ederim, başardı…

Ama partisini ve ülkesini düşünerek bu yola girdiyse, üzgünüm, kaybetti ve kaybettirdi…

Ortak Masa ile ön plana çıkıp her cenahta sevilen, bu sayede tanınan ve genel resme bakış açıları sebebiyle milletten teveccüh gören ve seçmene önümüzdeki günler adına umut vadeden bu güzide isimleri, CHP’nin önüne atmak, AKP’nin yoluna kurban etmek, Akşener’e hiç yakışmadı.

Akşener’in türevleri de milletin ittifakı ile Millet İttifakı’na ihanet etmenin bedelini ödediler.

Bu arkadaşlar umarım derslerini almış, milletle inatlaşmanın kendilerine ve ülkelerine bir faydasının olmadığını anlamışlardır.

Neyse, bu sabah çok daha güzel bir Türkiye’ye uyandım.

Sebep olanlara şükranlarımla…

Hayırlı olsun Türkiye…