TEKERRÜR EDEN TARİH DEĞİL, HATALARDIR!

Geçtiğimiz 18 Mayıs TBMM’nin gündemindeydi SADAT.

Gündemdeydi derken pek o kadar da gündemi meşgul etmedi. Kabul edenler etmeyen önerge kabul edilmemiştir klişesiyle çabucak bitti, geçti.

Hani hep ‘muhalefet ne işe yarar?’ diye sorulur ve ben buna katılmadığımı sürekli söylerim ya, işte muhalefet bu işe yarar. Yeter ki karşısında Anayasa ve yasaları şiar edinmiş, demokrasiyi içine sindirebilmiş bir iktidar olsun.

İşte o olmayınca TBMM görüşmeleri tek kale maç olarak geçiyor, bu ülkenin devasa sorunları parmak indir kaldır metoduyla yok sayılıyor.

Peki, yok saymakla yok oluyor mu? Hayır. O halının altına süpürülen sorun bir gün bir yanardağa gibi patlıyor.

Örnek mi?

Mesela Soma faciası…

Facia yaşanmadan 15 gün önce CHP konuyla ilgili bir araştırma önergesi vermiş, bunu görmezden gelirseniz büyük bir facia yaşanabilir demişti. Görmezden gelindi ve 15 sonra yaşanan faciada 301 can gitti.

Örnek mi?

Muhalefetin FETÖ uyarıları, araştırma ve soruşturma önergeleri ve iktidarın sürekli reddetmeleri.

Sonuç? Hepimizin malumu…

İşte SADAT araştırma önergesini de bu manada önemsiyorum.

Lakin iktidar hiç önemsemiyor, sürekli halının altına süpürüyor, sürekli örtüyor.

Evet, İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Grup Başkan Vekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili Grup Başkanvekili Engin Özkoç tarafından SADAT şirketinin kamu kurumlarıyla ilişkilerinin açığa çıkarılması ve şirket hakkındaki iddiaların araştırılması amacıyla 17 Mayıs günü verilen Araştırma Önergesinin öne alınarak görüşülmesi talebi yine parmak indir kaldır usulüyle reddedildi.

s1-10

Oysa sıcak gündemdi, önemliydi, bu ülkenin bu anlamda bir saat bile kaybetmemesi gerekiyordu.

Yine olmadı…

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin gerekçesini CHP Aydın Milletvekili Bülent Tezcan açıkladı.

Kürsüden yaptığı konuşmayı tutanaklardan aktarayım;

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; paramiliter örgütlenmeler suçtur.

SADAT, paramiliter bir örgütlenmedir.

Bu paramiliter örgütlenmenin arkasında sarayın olması, bunun bir suç olmasını ortadan kaldırmaz. Tam tersine, sarayın da bu suçun ortağı olduğunu gösterir, suç olmaktan çıkarmaz.

SADAT, on yıl önce kuruldu, kurulduğu zaman soru önergesi verdim. O zaman sorduk: “Dayanağı nedir bunun? Silahlı Kuvvetlerin arazilerini bunlara kullandırıyor musunuz?” diye. O zaman soru önergesi verdik.

Bakın, SADAT’ın kuruluş izni İstanbul Valiliği tarafından verilmiş.

Diyorlar ki “Özel Güvenlik İzin Belgesi… Ben bununla çalışıyorum.” Kuruluş belgesi bu. Bu kuruluş belgesinin dayanağı ne? 5188 sayılı Kanun, Özel Güvenlik Hizmetleri Kanunu.

Bu kanun ne biliyor musunuz arkadaşlar? Özel Güvenlik Hizmetleri Kanunu, yurt içinde özel güvenlik görevlilerini yetiştirip özel güvenlik sağlamaya dönük kanun.

Yani o, bankaların önünde, şirketlerin önünde özel güvenlik görevlileri var ya, silahlı ya da silahsız, bu kanun onu söylüyor. Bu kanun “Uluslararası harp stratejilerini öğretebilirsin.” demiyor, böyle bir şey söylemiyor.

Bakın, şirketin adı ne? SADAT Uluslararası Savunma, Danışmanlık, İnşaat, Sanayi ve Ticaret Şirketi. Soruyorum size, izleyicilerimize soruyorum, vatandaşlarımıza soruyorum: İç güvenlikte özel güvenlik hizmeti vermenin uluslararası savunma hizmetiyle ne ilgisi var, ne ilgisi var?

Ha, aklımıza bir şey geliyor, hani var ya gayrinizami harp, kontrgerilla, özel harekât, özel harp; bunları çok duydu Türkiye, çok yaşadı bunları. Türkiye, beyaz Torosların dönemini de yaşadı, sonraki dönemleri de yaşadı.

s2-9

Bugün Türkiye, bu tip paramiliter suç örgütlerinin acısını hâlâ hesaplaşamadığı için çekmek zorunda. Şimdi, dönüp bakıyoruz, arkasına doğrudan doğruya devletin en yetkili kurumunu alıp bir de izin alarak bir şeyler yapmanın peşindeler.

Ne diyor? Kendi sitesinden, ben söylemiyorum, bakın, SADAT’ın kendi sitesinden: “Gayrinizami harp kursu başlangıç yeterlilik kriterleri.”

“Ben gayrinizami harp kursu veriyorum, gayrinizami harp kursu. Buraya herkesi almıyorum, bakacağım, sabotaj yapmaya yetenekli mi; bedenen, fiziken, aklen, manen buraya yatkın mı?” diyor. “Yapılacak test ve değerlendirmede başarı gösteren kursiyerler gayrinizami harp kursuna kabul edilir.” diyor.

Bitmedi, bu kurstan sonra ne yapacaklarmış? Bu da kendi sitesinden, oradan çıkardım, ben uydurmuyorum. “Ben bu kursta şu yetenekleri kazandıracağım katılanlara: Psikolojik harp yeteneği kazandıracağım. Sabotaj, baskın, pusu, tahrip, suikast, kurtarma ve kaçırma, tedhiş -yani Türkçesi terör- ben burada bunları yetiştireceğim.” diyor.

Son cümle: “Bu imkân ve kabiliyetlere ulaştırılır, kursiyerler bu imkân ve kabiliyetlere ulaştırılır.” diyor yani “Ben gelen kursiyerlere nasıl terörist olunur, nasıl tedhiş yapılır, nasıl pusu kurulur, nasıl adam kaçırılır, nasıl kaçırma işlemleri yapılır, nasıl sabotaj yapılır, nasıl tahrip yapılır, nasıl bomba atılır, ya bunları göstereceğim.” diyor. Bu, sitesinde, sitesinde bu.

Şimdi Sayın Erdoğan diyor ki: “Benimle ilgisi yok, beni bununla nasıl irtibatlandırırsanız?”

Ya, el insaf, bu fotoğrafı herkes gördü. Bu masanın başında Sayın Cumhurbaşkanı var, bu masada İstihbaratın en üst isimleri var, MİT Başkanı var, İstihbarat var, onun yanında da SADAT'ın kurucusu var, Adnan Tanrıverdi.

Allah muhafaza, Sayın Erdoğan, ilişkin olmayan kişinin masadaki yeri buysa ilişkin olanın masadaki yeri ne olacak, nereye gelecek, merak ediyoruz, merak ediyoruz.

Şimdi, ben bir şeyi merak ediyorum, Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan bir şeyi merak ediyorum: Kendileri ilan etmişler ne yapacaklarını. Bu, danışmanındı -Sayın Erdoğan’ın danışmanıydı- buna neyi danıştın? “Sabotaj nasıl yapılır?” diye mi danıştın Sayın Erdoğan? “Pusu nasıl kurulur?” diye mi danıştın? “Bomba nasıl atılır?” diye mi danıştın?

“Terör nasıl işlenir?” diye mi danıştın? Neyi danıştın devletin en tepesinde? “Kurtarma ve kaçırma işlemleri nasıl yapılır?” diye mi danıştın?

“Suikast nasıl yapılır, baskın nasıl yapılır?” diye mi danıştın? Bu benim danışmanım değil, senin danışmanındı; bu milletin parasıyla verdin onun maaşını, senin danışmanındı.

Değerli arkadaşlar, şimdi, tabii, bu arkadaş -beyefendi- istifa etti; affedersiniz, affını istedi; niye affını istedi biliyor musunuz?

Demiş ki: “Mehdi gelecek; Mehdi’nin geleceği zaman biz boş durmayacağız.” “Peki, bizim bir işimiz yok mu? Mehdi’nin geleceği zamana ortamı hazırlamamız gerekir.” diyor. Akidesi kuvvetli olanlar bilir: Mehdi’nin geleceği zaman, ortalığın kan gölüne döneceği zamandır; Mehdi’nin geleceği zaman, tedhişin ve terörün yükseleceği zamandır; Mehdi’nin geleceği zaman, mazlumların, insanların boğazlandığı zamandır. Şimdi, biraz önce anlattığım sabotaj, tedhiş, terör… Bu söylediklerimle bu taahhüt arasında bir bağ var mı yok mu?  Bunun için bu araştırmayı istiyoruz, bunun için bu araştırmayı istiyoruz.”

Araştırma önergesine ve görüşülmesinin öne alınmasına İYİ Parti’de destek veriyor.

İYİ Parti Grubu adına Dursun Ataş konuştu;

“SADAT'ın Türk demokrasisine ve kamu güvenliğine oluşturduğu tehdit, ilk olarak 2018 yılında Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener tarafından ifade edilmiştir. Sayın Genel Başkanımızın işaret ettiği SADAT'ın faaliyetlerinin araştırılması hâlen göz ardı edilmektedir.

AKP ise tıpkı zamanında FETÖ'de olduğu gibi SADAT'ı masum bir kuruluş gibi göstermeye çalışmaktadır.

İYİ Parti olarak SADAT hakkında görüşlerimiz açık ve nettir.

Türkiye’de hiçbir kuruluş “dernek” adı altında gayrinizami harp, suikast ve sabotaj gibi konularda kişileri ve grupları eğitemez.

SADAT kamu kaynaklarını ve iktidarın gücünü kullanarak kanun dışı yapılanmaktadır. Bu yapılanmaya “Dur!” denilmeli, Türkiye asla paramiliter kuruluşlara, kurumlara teslim edilmemelidir.

SADAT'ın düşünce kuruluşu olan ASAM'ın hazırladığı 81 maddelik anayasa taslağı da bu örgütün kuruluş amacının bir delilidir.

SADAT tarafından açıklanan konfederasyon anayasası taslağı incelendiğinde Türkiye’nin egemenliğine açıkça kastettiği görülmektedir.

Söz konusu anayasa taslağı bir devletin yasama, yürütme ve yargı erklerinin işleyişinden, siyasi partilerinin tabi olduğu kanunlara, kişi hak ve hürriyetlerinden din ve vicdan hürriyetine kadar devletin siyasi ve sosyal hayatın her aşamasını düzenlediği âdeta paralel bir devlet tasavvuru üzerine inşa edilmiştir.

“ASRİKA” adı altındaki bu paralel devlet hayali bizzat AKP iktidarı vasıtasıyla kamu kaynakları tarafından desteklenmektedir. Bu girişim doğrudan Türkiye Cumhuriyeti devletinin anayasal düzenini ortadan kaldırmayı hedeflemektedir.

Anayasal düzeni ortadan kaldırmayı amaçlamak ve çalışmak Türk Ceza Kanunu’nda suç olarak düzenlenmiştir. Bu suçu işleyenlere gereği derhâl yapılmalıdır.

Bakınız, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının devletin kurumlarını ve kaynaklarını FETÖ’ye pay etmesi sonucu başımıza bombaların yağdığı 15 Temmuz’u yaşadık.

AKP, bundan hiçbir ders almamış gibi, şimdi de SADAT gibi oluşumlara devletin kaynaklarını seferber etmiştir.

Değerli milletvekilleri, maalesef, Türkiye’de son yirmi yıldır tekerrür eden aslında tarih değildir; tekerrür eden, Adalet ve Kalkınma Partisinin kendisini tekrarlayan hatalarıdır.

AKP, Türk milletine çok ağır bedeller ödetmiştir, hâlen de bu eylemleriyle milletimize bedel ödetme hevesindedir. Bundan önce defalarca yaptığımız gibi, bir kez daha iktidar partisini uyarıyoruz. Kamu kaynaklarını kullanarak “SADAT” adı altında bir paramiliter yapılanma hevesinden derhâl vazgeçin.

Biz, Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti devletini paramiliter kuruluşlara asla teslim etmeyiz. Şunu bilin ki: Bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da Türkiye’nin ulus devlet kimliğine, anayasal düzenine ve Türk millî kimliğine karşı her kalkışma mutlak surette bozguna uğrayacaktır.

Araştırma önergesine dair HDP’de konuştu ama daha önce de ifade ettiğim gibi HDP’şe şerh koydum, görüşlerini bu köşeden paylaşmıyorum.

Söyledikleri doğru da olsa, bozum saat misali günde iki kez doğruyu göstermenin bence pek anlamı yok.

Sonuç, malumunuz kabul edenler, etmeyenler, önerge reddedilmiştir!

Bazı arkadaşlar sitem ediyor, yahu hep muhalif tarafın konuşmalarını aktarıyorsun, iktidar ne dedi, onu da yazsana…

İktidar ne desin, reddetmesi yeterli değil mi?

Neyse yine de aktarayım, bazı arkadaşların gönlü hoş olsun.

Önergeye muhalif olarak AKP Grubu adına İsmail Kaya konuştu.

Konuştu da, bu tür konuşmalar genellikle hedef saptırma ve provokasyon amaçlı oluyor.

İyisi mi ben tutanağın o bölümünü olduğu gibi koyayım da hedef nasıl saptırılırmış kendiniz görün.

İsmail Kaya’nın konuştuğu bölüm tutanaklara şöyle yansıdı;

Değerli milletvekilleri. Az önceki konuşmacı, terör örgütleri ile arasına mesafe koyması gerekenin kim olduğunu aziz milletimiz çok iyi biliyor.

HÜDA KAYA; Saptırma konuyu ya! Konuyu saptırmayın ya!

KEMAL BÜLBÜL; SADAT! SADAT! Konu PKK değil, konu SADAT! Siz SADAT mısınız?

İSMAİL KAYA (Devamla) - PKK bir terör örgütüdür ve bu terör örgütüyle de arasına kimin mesafe koyması gerektiğini bu aziz milletimiz çok iyi biliyor.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT – Ya, bir gün de başka bir şey söyleyin, başka bir şey! Hiç değişmiyor ezberleriniz.

İSMAİL KAYA (Devamla) – Değerli milletvekilleri, dünyadaki gelişmeler net bir şekilde gösteriyor ki millî teknoloji ve güçlü ve bağımsız savunma sanayisi ülkeler için hayati önem taşımaktadır. Savunma sanayisi alanında yapılan hamlelerin önemi bu süreçte bir kez daha çok net bir şekilde görülmüştür.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT – Başdanışmanınızdı, şimdi tanımıyor reisiniz.

BAŞKAN – Sayın Koçyiğit, müsaade eder misiniz. Lütfen, rica ediyorum…

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Sayın Başkan, ne diyor, duyuyorsunuz.

BAŞKAN – Rica ediyorum…

İSMAİL KAYA (Devamla) – Çok değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte, Savunma Sanayisi Başkanlığımız birçok firmayla çalışmaktadır, SADAT da bu firmalardan bir tanesidir.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT – Ne kadar masum…

İSMAİL KAYA (Devamla) - Bu firmaya özel bir anlam yüklemek çok da doğru değildir.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Kendileri yüklüyorlar.

HÜDA KAYA – Cumhurbaşkanı tanımıyor, Genel Başkanınız tanımıyor.

İSMAİL KAYA (Devamla) – AK PARTİ hükûmetleri olarak iktidara geldiğimiz günden bu yana savunma sanayimizi nasıl daha güçlü bir hâle getirebiliriz diye var gücümüzle çalışıyoruz. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde savunma sanayisinde yerli ve millî proje sayımız yirmi yılda 62’den 750’ye ulaşmıştır, yine yerlilik oranı ise yüzde 20’lerden yüzde 80’lere dayanmıştır. Millî teknolojiye verilen öncelik Türkiye'nin bölgesindeki caydırıcılığını da artırmıştır. Örneğin, Karabağ zaferinde büyük rol oynayan Bayraktar SİHA’ları için “Erdoğan’ın Katil ‘Drone’u” manşeti atan Avrupa basını, aynı SİHA’ların Ukrayna’da kullanılması hakkında “Umudun Silahı” başlığını attı. Bu gelişmeler, Türkiye'nin, dünya arenasında, savunma sanayisi alanında ve diplomaside çözümün merkezi konumunda olduğunu göstermektedir.

Ülkemiz, güçlü, karar verici, uzlaştırıcı, barışın ve istikrarın simgesi, dünya ülkelerinin saygı ve itibar duyduğu bir marka hâline gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, 2002 yılında yaklaşık 5 milyar dolar bütçeli savunma projeleri yürütülürken geldiğimiz noktada yaklaşık 11 kat artışla 64,8 milyar dolarlık proje hacmine ulaşılmıştır. Şu an savaş gemisi yapan 10 ülkeden biriyiz. Türkiye'nin ilk millî istihbarat Gemisi TCG Ufuk bu değerli çalışmaların meyvesidir.

Çok değerli milletvekilleri, geçmişte ülkemize uygulanan ambargoları hepimiz çok iyi biliyoruz. Şu an Türkiye savunma sanayisinde ihtiyacı olan tüm ürünleri üretebilir duruma gelmiş ve dışa bağımlılığı ortadan kaldırmıştır. Savunma sanayisinde kendimize yeter olmanın dışında dünya ülkelerine de örnek olmaya başladık. Bu gurur hepimizin olmalıdır değerli milletvekilleri geleceğin güçlü Türkiyesi için çok çalışacağız, üreteceğiz. Güçlü bir savunma sanayisi bir tercih değil, mecburiyettir diyerek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Şimdi anladınız mı AKP Grubu konuşmalarını neden aktarmadığımı?

Bir de bizim cenahtan Akif Beki’den birkaç cümle aktarayım;

Kılıçdaroğlu SADAT’ın kapısına dayandı, halka gerilla eğitimi verip terörist yetiştiren paramiliter bir kuruluş olmakla suçladı.

Yunus Emre’nin dediğine geldi: “Yerden göğe küp dizseler / Birbirine bend etseler / Aradan birin çekseler / Seyreyle sen gümbürtüyü...”

Ve seyreyliyoruz gümbürtüyü.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu çıkışın suflesinin nereden, neden şimdi geldiğini bildiklerini söyledi.

Kimilerine göre Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nu SADAT’ın kapısına gönderen iradeye şöyle seslendi:

“Oturun bizimle nasıl çalışabileceğinizin hesabını yapın. İnanın, sizin için böylesi hem daha kolay hem daha doğru.”

Peki, muhatap ‘dış güç, bu çağrıya kulak vermezse dünyanın sonu mu?

Erdoğan, devamında ona da noktayı koydu. ‘Üst Akıl’ efsanesini bitiren şu sözlerle:

“Biz insanlığımızı, hüsnüniyetimizi, diplomatik nezaketimizi gösterelim de varsın onlar kendi bildikleri yoldan yürüsünler. Sonuçta önce Allah’ın dediği olur, sonra da milli irade nasıl tecelli ediyorsa, netice öyle çıkar.”

Büyütülecek bir yanı yok yani.

SADAT küpünü çekince, ‘dış güç’ destanı da oldu mu size yer ile yeksan!

Başkanı Melih Tanrıverdi, ‘büyütmeyin, amma da abarttınız’ demeye getirerek SADAT efsanelerini bir bir çürütmek için çırpınıyor.

Neymiş...

Personel sayısı, 20’yi bile bulmuyormuş.

Silahlı milis gücü, hiç olmamış.

Yaptıkları, İslam ülkelerinin devlet ordularına eğitim ve danışmanlık vermekten ibaretmiş.

İçeride siyasi, askeri faaliyetleri ve paramiliter örgütlenmeleri yokmuş.

Halka, sivillere dönük bir çalışmaları, yurt dışında dahi söz konusu değilmiş.

Söylendiği gibi savaşan unsurları bulunmuyormuş. Çatışma bölgelerinde, Suriye ve Libya’da danışmanlık hizmeti bile vermiyorlarmış.

Kurucu Adnan Tanrıverdi’nin Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanlığı gibi görevleri de SADAT’tan bağımsızmış.

Kim, SADAT’ı olduğundan daha büyük gösterdi derseniz, kaynak yine SADAT.”