HALKIN GÜNDEMİ; YOKLUK YOKSULLUK DOĞALGAZ

Birilerinin özellikle asli gündemi örtmek isteyenlerin gündemi Sezen Aksu ve Sedef Kabaş…

Ama halkın gündemi soğuk, açlık, kuyruk ve yağmur gibi yağan zamlar…

Bu sıkıntı yetmemiş gibi bir de bu kara kışta, hayatın her alanını etkileyecek olan enerji kesintileri belası…

Uçtuk, kaçtık, savunma sanayimiz şöyle oldu böyle, şu kadar büyüdük, bu kadar coştuk!

Peki sonuç; Doğalgaz tedarikçimiz İran kesintiye gidince bir anda eller yukarı olduk.

Ya sanayiden yani üretimden kesecektik ya halkın kullanımında kısıntıya gidecektik.

Tercihleri sanayiden yana oldu.

Haliyle ülkede üretim zorunlu olarak durdurulacak, pek çok firma taahhütlerinden dolayı belki batacak ama olsun, direk halka yansıtırsak, zaten halk burnundan soluyor, ‘oy kaybederiz’ diye düşündüler.

Peki üretimin durması, firmaların zor duruma düşmesi, ihtiyaç maddelerinde yaşanacak kıtlık?

Bütün bunlar halkı etkilemeyecek mi?

En azından direk etkilemeyecek diye düşündüler.

Son yıllarda en çok duyduğumuz kelime ‘beka’dır…

Beka, yani istikbalimiz ve istiklalimiz…

Hükümet ve ortakları her ne yaparsa ite bu ‘beka meselesi’ yüzündendir.

Tabi bu lafta böyle…

Bunun böyle olduğunu işte ilk krizde anlıyoruz. Bir bakıyoruz ki ‘beka, beka’ diyenler asli bekamızı yerle yeksan etmişler, istikbalimizi ve istiklalimizi adeta karartmışlar.

Abartmıyorum.

Enerji tedariki bir milli güvenlik ve beka meselesidir. Bu konuda güvencede miyiz? Hayır.

Görüyorsunuz işte, İran belki borcumuzu ödemedik diye belki de Rusya-ABD gerginliğinde, Rusya’nın talebi üzerine Türkiye’ye göz dağı vermek için de olabilir, vanaları kapattı.

Uçtu, kaçtı, dünyayı dize getirdi denilen Türkiye bir anda tuş oldu…

Evet, biz bir Kurtuluş savaşı yaptık, savaşın ve zaferin mimarı Atatürk sayesinde bekamızı, istiklalimizi ve istikbalimizi, ekonomik zaferlerle de taçlandırdık.

Ama sonra işbaşına gelenler sayesinde bekamızın yegane teminatı olan maarif ve iktisat alanlarını ihmal ederek, Türkiye’yi ekonomide bağımlı kılıp, bağımsızlığımıza halel getirdik.

Beka, istiklal, istikbal… Bunlar hamasi nutuklar atarak olmuyor. Bu hamasi nutuklar karnımızı doyurmuyor ve gerçekleri örtmüyor.

İşin uzmanları diyor ki; “Bugünkü iktidarın işbaşında olduğu 2002-2020 döneminde, birincil enerji talebi yüzde 87,3, enerji girdileri ithalatı yüzde 101,9 oranında artarken, yerli enerji arzı artış oranı, talep ve ithalattaki artışın gerisinde kalmış, yüzde 83,7 olmuştur.”

Yani enerjide dışa bağımlılık yüzde 69…

Yahu samanı bile ithal ediyoruz ki… diyeceksiniz, doğrudur, Tarım Bakanının deyişiyle saman ve sair tarım ürünlerini paramız var ki alıyoruz neticede ama iş enerji gibi stratejik bir ürüne gelince bazen paranız geçmiyor. Para yerine dış politika ve uluslararası ilişkilerde vereceğiniz taviz geçer akçe haline geliyor maalesef…

Ve geldi de…

Malumunuz ABD ve Rusya, bizi de her açıdan etkileyen bir gerginlik içindeler…

Ve Türkiye de taraf olmak zorunda…

Ama bizim ki aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık durumu…

ABD’yi kızdırmaya gelmez, hem NATO üyesiyiz hem de itibarlı iktidarımız pek çok konuda ABD’ye gebe konumunda…

Rusya’yı kızdırmaya hiç gelmez ki işte İran’ı devreye soktu bize dolaylı gözdağı veriyor. O da yetmezse enerji vanalarını kapatırsa halimiz harap…

Dedik ya enerjide dışa bağımlılığımız yüzde 69…

Rusya, Türkiye’nin doğalgaz, petrol ve taş kömürü temininde de ilk sıralarda yer alan bir kaynak ülkedir. Türkiye’nin enerji ihtiyacının karşılanmasında payı dörtte bir…

Sadece enerji temininde değil, tarım ürünleri ihracında da yüzde 40 oranı ile Rusya’ya bağımlıyız.

Rusya buğday veriyorum dese açız, aç…

Bu işler ‘dik dur eğilme, bu millet seninle’ diye slogan atmakla olmuyor.

Hadi gel de eğilme şimdi…

Ve bu eğilme tek taraflı olsa, öp de başına koy!

Dış politika yanlışlıkları, ekonomiyi, sanayiyi, eğitimi ve tarımı ihmal etmemizin bedelini ödüyoruz bugün…

Oysa Atatürk döneminde bu ülkenin eğitim ve ekonomi hamlelerinde dünyaya örnekti.

Bazı ülkeler eğitim modelimizi taklit ederek yükseldiler.

Mesela tarım ve bağlı olarak sanayi…

Malumunuz Cumhuriyet’in ilk yıllarında, ekmeklik un, ayçiçeği yağı, şeker, pirinç yoktu, ithal ediyorduk.

Tarım, milli ekonominin temeli olarak ele alındı.

10 yılda, kendi kendine yeten ender ülkelerden biri haline geldik de ihraç etmeye başladık.

Toplu iğne bile yapamayan bu ülke, işte o ihraç ettiği ürünlerle onlarca fabrika kurup sanayini geliştirdi.

Mesela Nazilli Sümerbank, Kayseri Sümerbank fabrikası. Ereğli Sümerbank fabrikası, İskenderun demir çelik, Seydişehir alüminyum, Aliağa rafinerisi, Oymapınar barajı, Bandırma sülfirik asit fabrikası, Artvin lif levha fabrikası, Çayırova cam fabrikası…

Tek kuruş ödemedik. Domates, biber, patlıcan, portakal, mandalina, kuru üzüm, kabak, fındık, buğday, zeytin, tütün, mercimek, fasulye verdik, fabrikaları aldık.

Atatürk döneminde, Sovyetler Birliği'nin tarımsal gıda ihtiyacının yüzde 35'ini tek başına Türkiye karşılıyordu.

Yani Türkiye'ye muhtaçtı.

Ama bugün Allah etmeye Rusya bir savaşa girerse aç kaldık diye korkudan titriyoruz.

Çünkü. Bir zamanlar sattıklarımızı bugün Rusya'dan alıyoruz. Almazsak aç kalıyoruz.

Rusya'dan en fazla buğday, ayçiçek yağı, arpa, kepek, nohut, bezelye, mısır, kanola, soya, kaba yem hatta sap ve saman ithal eden ülke; Türkiye…

Atatürk’e kafayı takacağınıza, Atatürk’ün annesi ile uğraşacağınıza, Atatürk’ü bu ülkenin ve bu milletin kalbinden söküp atmak için çırpınacağınıza, Atatürk’ün gösterdiği yolda ve gösterdiği hedefe doğru yürüseydiniz, bu hale düşmezdik, siz de rezil olmazdınız.

Ama siz ‘Andımıza’ bile tahammül edemediniz, değil mi?

İKTİDARIN GÜNDEMİ; SEZEN! SEDEF!

Yalçın Doğan yazdı, aktaralım;

Sezen, Sedef... Oysa, fabrikalar... Oysa, enerji... Oysa döviz...

Bu hafta iki büyük olay oldu. Elektrikteki gibi kademeli gaza geçiş ile ilgili kanun geçti ve İran doğalgaz tedarikini kesti. Korku filmi gibi bir giriş değil mi! Ama sakladıkları ile tam bir belgesel, sonuna kadar okuyun derim.

Sezen, Sedef... Oysa, fabrikalar... Oysa, enerji... Oysa döviz...

Enflasyon ve döviz krizine şimdi de, enerji krizi eklenip, fabrikalarda üretimin üç gün süreyle durması eklenince... Sezen’in de “dilini kopartmak” normal, Sedef’i de tutuklamak şaşırtıcı değil!..

Kartopunun yuvarlanışı gibi... “Sanayicilerin” deyimi...

Önce İran...

İran açıklama “yap-mış!..”

Doğalgaz iletim hatlarında “arıza var- mış!..”

O arıza nedeniyle “on gün süreyle Türkiye’ye doğalgaz kesintisine gidiyor - muş!”

Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, o açıklamalar ne ölçüde doğru, doğalgaz kesintisi ne ölçüde “arıza kaynaklı” bilmek mümkün değil.

Sanayi kuruluşlarının yöneticileri kendi meslektaşlarına uyarı yazısı gönderirken, diyor ki:

“Dağıtım hatlarındaki teknik aksaklık olarak ifade edilen doğalgaz tedarik sorunu...”

Fabrikalar stop

“Kesintinin arıza” olduğu konusunda insanı kuşkuya düşüren bir açıklama. Devamı ise, çok dramatik ve Türkiye’nin geldiği yeri anlatan bir gerçeklik:

“Doğalgazdan elektrik üreten santrallerin üretimi sekteye uğrayınca, devasa bir elektrik

sorunu ile karşılaştık.

Bu aksaklık nedeniyle fabrikalarımıza sağlanan doğalgaz akışı BOTAŞ tarafından yüzde 40 oranında kısıtlanmıştı.

Fakat bu kartopunun yuvarlanışıymış.

Doğalgazdan sonra şimdi de elektrik kısıntısına gidileceği bildirilmiştir.

Türkiye’deki tüm organize sanayi bölgelerinde üç gün süreyle tam gün elektrik kısıtlamasına gidileceği bildirilmiştir”.

Türkçesi ve gerçeğin kendisi şu:

“ÜÇ GÜN SÜREYLE, BUGÜN YARIN VE ÇARŞAMBA GÜNÜ TÜRKİYE’DE FABRİKALAR STOP!.. ÜRETİMİ DURDURMAK ZORUNDALAR, ÇÜNKÜ ELEKTRİK YOK!..”

Doğalgaz yok, doğalgaz olmayınca, doğalgazla çalışan elektrik santralleri devre dışı kalıyor, elektrik üretimi düşüyor, konutlarda elektrik kısıntısına gitmektense, sanayide üretimi durduruyorlar.

Bayanlar baylar, böyle bir Türkiye’de yaşıyorsunuz!..

Bunların ülkeyi getirdikleri yer burası.

Ayrıca...

İran doğalgazı acaba gerçekten “arıza” nedeniyle mi kesiyor, yoksa İran ile siyasi bir sorun mu var ya da adamların parası mı ödenmemiş, orası soru işaretleriyle dolu.

Sezen Aksu

“Sezen’in dilini koparmak...”

Beş yıl önce söylediği bir şarkıdaki sözlerinden dolayı, Sezen Aksu için haşin bir ifade!..

Tayyip Erdoğan kullanıyor bu ifadeyi!..

Dünyada ülkesini yönetenler arasında kendi yurttaşı için böyle bir ifade kullanan bir başkası var mı acaba?..

Garptan Şarka, Cenuptan Şimale?..

Herhangi bir kıtada, Kara Afrika’dan Karlar Kıtası’na kadar var mı acaba?..

Hedef alınan ilk sanatçı değil Sezen Aksu.

“Sanatçıların, aydınların, özgür düşünceyi savunanların, ‘onlar gibi düşünmeyenlerin’ yaslı günlerini yaşıyoruz hep birlikte”.

Neden?..

Nedeni yukarıda yazıyor, enflasyon, döviz kıtlığı derken, şimdi de sanayide çöküş başlıyor.

Bu ortamda “Sezin’in dilini koparmak” normal!..

Gündem saptırmak!..

Amerikalı gazeteci ve Erdoğan’a hakaret

28 Eylül 2021, New York...

Tayyip Erdoğan bir Amerikalı gazeteciyle TV’de...

Gazeteci Erdoğan’a soruyor:

“İnsan hakları avukatları sadece size hakaret etmekten dolayı yüz bin vatandaşın soruşturulduğunu söylüyor”.

Erdoğan sakin:

“Siz bunlara inanıyorsunuz yani”.

Amerikalı gazeteci üsteliyor:

“Güvenilir uluslararası kuruluşlar bu açıklamaları yapıyor”.

Erdoğan ısrarlı:

“Olabilir, ben sizin o uluslararası dediğiniz kurumlara güvenmiyorum, böyle davalar yok, sizi de aldatıyorlar”.

Sedef Kabaş’a tutuklama

Kimin kimi aldattığı önceki gün bir kez daha ortaya çıkıyor.

Aynı gün gazeteci, gerçek bir aydın ve düşünce insanı Sedef Kabaş tweet atıyor:

“Amerikalı gazeteci aldatılmış!..”

Aldatma önceki gün devam ediyor, hem de o aldatılma tweetini atan Sedef Kabaş gece yarısı saat 02’de evinden alınıyor, gözaltında tutuluyor, aynı gün mahkemeye çıkarılarak, tutuklanıyor:

“Erdoğan’a hakaretten!..”

Enflasyon ve döviz krizine şimdi de, enerji krizi eklenip, fabrikalarda üretimin üç gün süreyle durması eklenince...

Sezen’in de “dilini kopartmak” normal, Sedef’i de tutuklamak şaşırtıcı değil!..

Bakan skandalı

Sedef Kabaş’ın tutuklanmasında bir başka skandal var.

Sedef gözaltına alınınca, “Adalet Bakanı Abdülhamit Gül” bir tweet atıyor:

“Milletimizin oylarıyla seçilmiş Cumhurbaşkanımızı hedef alan edepten nasipsiz, çirkin sözleri lanetliyorum.

Haset ve nefretten doğan bu hadsiz ve hukuksuz ifadeler, milletin vicdanında ve adalet önünde hak ettiği karşılığı bulacaktır”.

Bir Adalet Bakanı!..

Bu tür bir açıklamayı değil en son yapacak, asla ve kat’a hiç yapmayacak bir makamda oturan kişi!..

“Adalet Bakanı olarak, ‘adalet önünde hak ettiği karşılığı bulacaktır’ “ diyor.

Sedef Kabaş o sırada göz altında!..

Birkaç saat sonra yargıç karşısını çıkarılacak...

Ve Adalet Bakanı yargıçlara ayar verir gibi, ‘adalet önünde hak ettiği karşılığı bulacaktır’ diyerek, cümle âleme sesleniyor.

Tam skandal!..

Bu ülkede ne skandal değil ki!..

Enflasyona yenik düşmüş, döviz krizine boyun eğmiş bir yönetim, şimdi fabrikalarda üretimi durduruyor, enerjide darboğaza düşüyor.

“TÜRKİYE GEÇMİŞ YILLARDA ONCA EKONOMİK KRİZ YAŞIYOR, BİR KERESİNDE BİLE FABRİKALARDA ÜRETİM DURMUYOR”.

Malum, onların sloganı, ‘Yaparsa AKP yapar’.

Çok doğru bir sözmüş!..

GÜNDEMİN KARİKATÜRÜ