Bütçe görüşmeleri tamamlandı malumunuz.

İzlemeyenler ne düşünüyor bilemem ama izleyen ve takip edenlerin ortak kanaati, bütçeden başka her şeyin görüşüldüğü, sığ tartışma ve algı operasyonlarıyla bu eksik, bu kadük bütçenin örtüldüğüydü.

Kılıçdaroğlu’nun bir saatlik konuşmasından çıkara çıkara Cumhurbaşkanlığı adayı olup olmayacağı cümlesini çıkarıp, günlerdir bunun tartışılmasını ve haliyle gerçek gündemin üzerinin örtülmesini isteyenler maksadına ulaştı aslında…

Benim kanaatim, bütçe görüşmelerinden ziyade bütçe üzerinden meydan savaşı gibiydi. Hakaretler, üstü örtülü küfürler uçuştu yine…

Bütçe görüşmelerinin en renkli siması İlhan Kesici idi. Üslubu, hitap şekli, bilgisi ile hem ortalığı yatıştırıp iktidar partisi milletvekillerinin bile alkışını alıyor hem de adeta bir ekonomi dersi veriyordu.

Bu sene yoktu nedense…

O yoktu ama onun yokluğunu hissettirmediğini düşündüğüm başka bir milletvekili vardı; İYİ Parti milletvekili Yavuz Ağıralioğlu…

Onun da üslubu hoş, birleştirici, yatıştırıcı ve daha önemlisi öğreticidir ki her zaman zevkle dinlerim.

Takip etmeyenler ve izlemeyenler için konuşmalarından bir özet geçmek isterim…

Ağıralioğlu, bütçeyi bir arşiv olarak değerlendirdiği konuşmasında milletin ve milletvekillerinin hafızasına seslendi;

“Bu arşiv, ne yapınca ayağa kalktığımızı, ne yapamayınca yıkıldığımızı; neyi doğru yapınca ülkenin müreffeh olduğunu, neyi kötü yapınca ülkenin yıkıldığını görme imkânı verir,

Bu 2021 bütçesini okuduğunuz zaman, bu, sanki mesnevi gibi bir kitap.

Hiç bakmadan kart çekiyorum, hiç bakmadan açıyorum, açtığım her sayfada hikmet var, hikmetli sözler var; verimlilik, millîlik, yerlilik, kapasite kullanım oranlarının artırılması, istihdam, vizyon, misyon, kararlılık, irade, ahlak, toplumsal aidiyet, bağlılık, geçmişe hürmet, geleceğe vizyon, aklınıza gelen her şey var.

Bu tür metinler, 2021 vizyonu yahut 11'inci Kalkınma Planı, programı bir niyet beyanı olarak çok güzeldir ama bizim başımıza ne gelmişse zaten bu söylediklerimizi yapamamak yüzünden gelmiştir. Yani iktidarın vazifesi güzel söylemek değildir, güzel yapmaktır.

Bugün size hatırlatmaya çalıştığımız, ihtiyaçlarını, taleplerini fark edin diye bağırdığımız ne kadar iş varsa bu sizin milletinize verip de tutamadığınız sözler.

Kendi siyasi arşivinize girerseniz orada da görürsünüz, "Ne doğru yapılınca ne oluyor, ne yanlış yapılınca başa ne geliyor"u…

Yani siz aslında biliyorsunuz, neyi yapınca memlekette ne olduğunu, neyi kötü yapınca başa ne geleceğini biliyorsunuz siz.

İsminizi Adalet ve Kalkınma Partisi koyarak tarihe, arşive, millete, milliyete, dine, imana, mukaddesata, geleceğe dair sorumluluğunuzu kodladınız siz.

Dediniz ki: "Biz adaleti, kalkınmanın mihmandarı yapacak bir iradeyle geliyoruz. Biz işsizlerin olmadığı bir ülke vadediyoruz. Asgari ücretin açlık sınırıyla belirlendiği bir utançtan bu ülkeyi kurtarmayı vadediyoruz."

Bunca asgari ücretlinin içerisinde, onlara hakkı olan parayı vermek için belirlediğimiz kritere bakın arkadaşlar, "açlık sınırı"ymış. İslam yurdunda, Türk yurdunda birilerine hakkını vermek için kriter olarak açlık sınırını zikretmek utanmazlıktır arkadaşlar. Bu utançtan kurtulmayı vadettiniz bize aslında.

Ortaya koyduğunuz perspektifin iktisadi hiçbir hedefini tutturamadınız.

2023 vizyonunuz var, mutlaka biliyorsunuz; 2023 vizyonunuzda 2 trilyon dolar gayrisafi millî hasıla var, 25 bin dolar kişi başına millî gelir var, 500 milyar dolar ihracat var, işsizliğin olmadığı bir ülke var, terörün bittiği bir memleket var, adalete itimat edilen bir memleket var, ifade hürriyetinin kurumsallaştığı bir memleket var. Şimdi yirmi yıl geçmiş -bir sürü şey sayabilirim size- yirmi yıllık iktidarın finalinde diyorsunuz ki: "Adalet ve kalkınma perspektifiyle yeniden ekonomide reform, yeniden demokraside kurumsal icraatlar yapacağız." Bu, on sekiz yıldır millete verdiğiniz sözü tutamadığınızın ifşasıdır.

Şimdi motivasyonunuza bakıyorum. İktidar eskiden yaptıklarıyla, millete verdiği sözleri tutmasıyla itibar bulurdu. Şimdi muhalefetin sizin bunca yanlışınıza rağmen, iktidarı devralamıyor olmasından mutlusunuz sadece, sadece oraya motive oluyorsunuz. Kendinize, milletinize verdiğiniz sözleri tutmaktan kaynaklanan bir itibar alanı bulmak yerine, efendim, Cumhurbaşkanlığı sürecinde sizin için kolay aday olduğunu düşündüğünüz Kemal Kılıçdaroğlu'nu aday etmeye teşebbüs ederek motive oluyorsunuz.

Biz "Ülkeyi Tayyip Erdoğan mı yönetsin, Kemal Kılıçdaroğlu mu yönetsin, Meral Akşener mi yönetsin?" demiyoruz. Sesimizi duyun. Biz diyoruz ki "Memleketi, ahlak yönetsin. Memleketi yetimin hakkını, hukukunu bilme duygusu yönetsin, liyakat yönetsin. Memleketi, ortak akla riayet etme üslubu yönetsin. Memleketi, istişare yönetsin. Memleketi, kendinden olmayan herkesi bu memleketin zenginliği sayacak bir üslup yönetsin."

Siz, ısrarla mevzuyu şahıslar üzerinden bir rekabete, siyasal olarak avantaja dönüştürmeye çalışıyor olabilirsiniz. Biz, memleketi siz abad ederseniz, size dua etmesini de oy istemesini de biliriz.

Eğer siz, milletinize verdiğiniz sözleri tutarsanız, biz sizin tuttuğunuz sözlerin içerisinde huzurla, güvenle yaşayacak bir memlekette evlerimize çekilip size dua etmesini de biliriz. Siyaseti bırakıp "Allah razı olsun, hamdolsun sözlerini tutmuş, memleketi adalete teslim etmiş, kalkınmış, müreffeh bir ülke kurdular bize. Artık siyaset yapmaya ihtiyacımız yok." demek, bugün yaptığımızdan çok daha kolaydır bizim için. Asla imtina etmeyiz.

Siz, memleketinizi, çocuklarınızın ümidini bu topraklara bağlarsanız, üniversitelerden mezun ettiğiniz çocuklarınızın hepsine iş bulmak zorunda mıyız gibi bir savurganlıktan siyasal sorumluluk alanınızı herkese iş bulmak sorumluluğuyla buluşturursanız, siz çiftçinin yüz akı, siz dar gelirlinin iftiharı olursanız, siz esnafın dar günlerinde yardımına koşan iradeyi temsil ederseniz, siz memleketinizi ayağa kaldırırsanız, biz siyaseti bırakırız.”