Şu fındık taban fiyat tartışmaları da ‘öğrenilmiş çaresizliğin’ ülkemizdeki zirve yapmış halinden başka bir şey değil…

Unutanlar için; neydi o ‘öğrenilmiş çaresizlik’ bir hatırlayalım;

Bir sosyal deney gereği, içinde beş maymunun bulunduğu kafesin tepesine muzlar asılır.

Altına da uygun mesafede bir sehpa veya merdiven vardır…

Ortam muz yemek için uygundur ama maymunlar muzları yemek için hamle yaptıkça üzerlerine tazyikli su sıkılır.

Zamanla maymunlar hamle yapmayı bırakıp bakıcılarının lütfettiği dandik yiyeceklerle karınlarını doyurmaya alışırlar.

Bir süre sonra kafesteki maymunlardan birisi yeni bir maymun ile değiştirilir.

Kafesin yeni misafiri içinden ’yahu tepede muzlar asılı, bu dangalaklarda oturmuşlar seyrediyorlar’ diye muzlara hamle yapınca diğer maymunlar tarafından tekme tokat engellenir.

Her maymun değiştiğinde önceki maymunlar geleni pataklarlar ve bu böyle sürer gider.

Artık maymunların muza ulaşmalarını engellemek için dışarıdan müdahaleye ve masrafa gerek kalmamıştır.

Artık maymunların tepesine asker/polis/bakıcı/bekçi koymanın da bir gereği kalmamıştır.

Çünkü, hamle yapsalar da başaramayacakları, hiçbir şeyin değişmeyeceği ve boş yere zarar görecekleri duygusu aşılanmıştır maymunların kafasına…

Yani artık maymunlar ‘çaresizliği’ öğrenmişlerdir.

Maymunlar ve köpekler üzerinde etkili olan bu deney, zamanla çeşitli versiyonlarıyla insanlar ve insan toplulukları üzerinde denendi.

Toplum mühendisleri, kolektif şuurumuzu ve milli hafızamızı dumura uğratmak için öğrenilmiş çaresizlik olgusunu kullandılar.

Ve başardılar…

Yıllardır kararlarımızı öğretilmiş çaresizliğimiz belirliyor artık…

Haklarımız ve haksızlıklara uğramamızla ilgili tepkilerimizi…

Kime oy vereceğimizi veya vermeyeceğimizi…

Hangi sendikaya üye olacağımızı ve olmayacağımızı…

Hükümete yani hortumu elinde tutan güce karşı nasıl davranacağımızı…

Velhasıl, hayatın hemen her alanında tercihlerimizi öğretilmiş çaresizliğimiz belirliyor.

Bu birazda aldığımız eğitimle desteklendiği içindir ki çevremiz ‘yapamayız, başaramayız, ulaşamayız, beceremeyiz’ diyen insanlarla dolu.

En kötüsü de mücadele etmeyi geçtim, mücadele edenlere ayak bağı olmaları…

Şimdi, şu fındık taban fiyat olayı da böyle maalesef…

Kafesteki maymun sensin sevgili fındık üreticisi kardeşim!

O tepede asılı duran muzlar da fındık taban fiyatı özelinde senin devletinin bizzat sana hizmet etmek için, sana daha güzel bir hayat sunmak için, senin maaşını ödemek için biriktirdiği ve içinde senin hakkın olan bir hazine…

Ama yöneticiler öyle bir düzen kurmuşlar ve seni de buna alet etmişler ki, senin olana seni dokundurtmuyorlar da fındık taban fiyatını arttırmak veya maaşını yükseltmek yerine sana örneğin bedava patates/soğan dağıtıyorlar gibi düşün…

Sen de maşallah çabuk alışmışsın bu duruma ki, mücadele etmeyi bırakıyor daha kötüsü de mücadele edenlere saldırıyorsun tıpkı toplumun bir kesiminin muhalefete saldırdığı gibi…

Sevgili kardeşim! Muhalefet, senin sandıkta verdiğin görevi yerine getirme adına, senin hakkını hukukunu, emeğini korumak için soruyor; Fındık taban fiyatı neden 54 lira diye…

Yani muhalefet, sana verilmeyen ve sonra ortalıktan kaybolan kafesteki muzların hesabını soruyor.

Peki, sana ne oluyor da canım kardeşim, muzların hesabını soracağına, muzların hesabını sorana destek vereceğine, köstek olmayı geçtim; saldırıyorsun yahu?…

Tamam, maymunlar ve daha sonradan köpekler üzerinde etkili olan birtakım deneyler yapıldı, onlara çaresizlik öğretildi de; kardeşim sen insansın insan…

Maalesef bir kısmımız insan da olsak öğrenilmiş çaresizliğin girdabından kurtulamıyor, hatta bunu denemiyoruz bile…

Anlıyorum, fındık taban fiyat konusunun muhatabı bir kısım vatandaş için iktidarın varlığı fındık fiyatından daha önemli…

Onlar için varsa yoksa bu düzenin yani iktidarın sürmesi ve bu iktidarın gidip hain(!) muhalefetin iş başına gelmemesi…

Bir kısmının derdi de öğrenilmiş çaresizliğin yansımasından çok farklı değil.

Onlar da ‘ulan halimize şükredelim, verilenle yetinelim, iktidarın takdir ettiğine razı olalım, ya bu kadarını da vermezlerse, ya 30 lira verirlerse halimiz ne olur’ korkusu yaşıyor. Daha fazlasını istersek üzerimize tazyikli su sıkarlar modunda yani…

Öğrenilmiş çaresizliğin yaşandığı, bizzat algı operasyonlarıyla da desteklendiği bir ülkede iktidar olmak çok kolay ama muhalif olmak zordur, çok zor…

Mesela şu algı operasyonuna bakar mısın?

Cumhurbaşkanı taban fiyat açıklamadan önce bir üretici aileyi ziyaret eder. Fındığın gerçek sahibi, üreticisiyle omuz omuza oturur, onların görüşlerini alır. Üretici 50 lira yeter, der. Ama üretici dostu sayın Cumhurbaşkanı, büyük bir lütuf ve ihsanda bulunarak fiyatı 54 lira olarak açıklar. Bu görüntü gün boyu yayınlanır, milyonlara izletilir.

Sonra anlaşılır ki, partili Cumhurbaşkanının fikir alışverişinde bulunduğu aile partisinin ilçe örgütü üyeleridir.

Tezgah ya da tiyatro, anladınız siz onu!