Bugün ülkemizde uygulanan ekonomik sistemin tek cümleyle özeti ‘fakirden alıp zengine vermek’tir.

Fakirin gittikçe fakirleştiği, zenginin alabildiğine zenginleştiği bir ekonomik model yani…

Nitekim Bakan Nebati “bu sistemde dar gelirliler değil üreticiler ve ihracatçılar kar ediyor” sözleriyle, bizim aylardır tarif etmeye çalıştığımız modeli ifşa etti.

“Faiz sebep, enflasyon sonuçtur” teziyle başladı her şey…

“Son 8 yıldır yaşadığımız hadisenin hep bir tarafından ekonomi vardı. Ekonomiyi çökertin kampanyalarını hatırlayın. FETÖ ihanet çetesinin 17-25 Aralık'tan 15 Temmuz'a kadar başlattığı tüm darbe girişimlerinde ekonomiyi kıskaca alma çabalarını hatırlayın.

Terör örgütlerine başlattığımız operasyonları engellemek için başlatılan ekonomik kumpasları hatırlayın. Ekonomimize kur ve faiz üzerinden yapılan kumpasları hatırlayın.

Neymiş efendim faizleri düşürüyormuşuz. Benden başka bir şey beklemeyin. Bir Müslüman olarak naslar neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim” söz ve uygulamasıyla sürdürüldü.

Yani önce tanıdık, bildik bir düşman öne sürüldü; Faiz ve kur lobisi…

Sonra hedef, dini ve milli hamasetle tahkim edildi.

Peki, faiz sıfırlandı veya düştü mü? Hayır.

Bakın, Faizcilerle mücadele adı altında görüntüde faiz indirimleri yapıldı ama sonuçta bankaların faiz geliri (ilk 4 ayda) 172,1 milyar liradan 318,8 milyar liraya yükseldi.

Bankaların net faiz geliri 59,0 milyar liradan 162,4 milyar liraya çıkarak yüzde 175,5 artış yaşadı.

Bankalar fabrika açıp istihdam yaratmadığına göre ve bankalar ticaret yapmadıklarına göre bu geliri nereden ede ettiler?

Tabii ki faizle para satarak…

Peki, fakir fukara ve ekonomimiz faiz sarmalından kurtuldu mu? Hayır…

Faiz ve döviz kuru lobisinin çanına ot tıkandı mı? Hayır…

Aksine faiz yükseldi, enflasyon tavan yaptı.

Yine fakir daha çok fakirleşirken, zengin daha çok zenginleşti.

Peki, kim kazandı? Yine faiz ve döviz kuru lobisi…

Kim kaybetti? Ülke ve milletin büyük bir kısmı…

Ticaret lisesi birinci sınıf seviyesinde ekonomi bilenler dahi ‘faiz sebep, enflasyon sonuç’ tezini saçma bulmuş, eleştirmişti.

Her şey dedikleri ve tahmin ettikleri gibi oldu.

“Ben ekonomistim” diyenler bir kez daha yanıldı.

Ve biz şimdi ülkece bu yanılgının bedelini ödüyoruz.

Ülkece derken büyük kısmımız yani…

Çünkü küçük bir kısmımız yine malı götürüyor.

“Verin yetkiyi bu kardeşinize, faizle, enflasyonla nasıl mücadele edilir görün” denilmişti.

Gördük…

Malumunuz ‘faiz sebep, enflasyon sonuç’ tezine halel gelmesin diye önce Merkez Bankası’nın milyarlarca dolarını saçtılar.

Merkez bankası eksi rezerve düşünce, yurt dışından swap ve takas yöntemlerini kullanarak yüksek hatta tefeci faizliyle para alıp, dövizi baskılamaya çalıştılar.

O oda yetmeyince Kur korumalı Mevduat icat ettiler ki yerli ve yabancı döviz baronları dövize yüklenip TL’nin değerini daha fazla düşürmesinler…

Bu arkadaşlar dövize yönelmek yerine, bizim dövize endeksli mevduata yönelecekler, döviz artışından kaynaklanan zararları da hazineden yani milletin cebinden ödenecekti.

Dövizi olanlar TL karşılığı mevduat hesabına yatırdılar, dövize endeksli olduğu için paraları değer kaybetmediği gibi üstüne kazandılar.

İşte o farkı biz odüyoruz.

Nitekim, Kur Korumalı Mevduatlara daha şimdiden 120 milyar lira fatura çıktı ve eşek gibi ödüyoruz.

Hep sorduk; Yahu dövizle mücadele ediyorsunuz, vatandaşın dövizine kafayı takıyorsunuz da neden Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) garantilerini TL’ye çevirmiyorsunuz diye…

Öyle ya, madem döviz tu kaka, neden bunları TL’ye çevirmiyor ve neden ihaleleri döviz bazında yapmaya devam ediyorsunuz?

Oralı bile olmadılar…

Öyle bir ekonomik modelimiz var ki, şu zenginden alıp fakire veren Robin Hood’u mezarında ters döndürmüştür kesin.

Ama soran olursa, biz yine zenginden alıp fakire veriyoruz, biz ekonomiyi ve ülkeyi kurtarıyoruz derler ve inandırırlar da…

Nitekim halkın bir kısmı hala inanıyor, savunuyor ve alkışlıyor!

Robin Hood zenginden alıp fakire vererek kahraman olmuştu. Ama bugün bakıyoruz da asıl cesaret ve kahramanlık fakirden alıp zengine vermek ve üstelik bunu da fakire alkışlatmakmış meğer!

Ne güzel!

Fakire dava diye bir şey satıyorsun ve bütün sermayeyi zenginin hizmetine sunuyorsun.

Ve fakirin de sizi alkışlaması ve desteği ile ayakta duruyorsun.

“En büyük kitle imha silahı cahilliktir” diyen, ne kadar da doğru söylemiş!

GÜNÜN KARİKATÜRÜ

S1-17