Sevgili okurlar,
Elbette, bir ülkenin “iyi yönetilmesi” hepimizin dileğidir..
“Ülke insanlarının mutlu, müreffeh bir şekilde yaşaması için, işbaşındaki siyasi iktidar kadar, muhalefetin de” görevidir..
Burada asıl görev ise, ülke insanlarına düşüyor..
Ya,”seçmen olarak sandık başana gidenlerin” üzerinde, ülke yönetimleri ile ilgili “büyük bir vebal” olduğu unutulmamılıdır..
Kısacası, “seçim zamanı gelir, gider oyumu kullanır, vatandaşlık görevim böylece biter anlayışı içinde olanların, ülkeye ne büyük kötülük yaptığını da” unutmayalım!

ÜLKE YÖNETİMİ?
Şüphesiz ülke yönetimine talip olan siyasi partilerin, ülke yönetimi ile ilgili bir programı olduğu, hangi görüş ve düşünceyi temsil ettiği,”eğitimden, sağlığa, ekonomiden, sosyal hayata, spordan, evrensel değerlere, kişi hak ve özgürlüklerinden, dış politik mülhazalara, adaletten, liyakat esasına kadar “ her hususu, en ince ayrıntılarına kadar incelemek, değerlendirmek ve ona göre bir tercihte bulunmak, ülkenin selameti için gereklidir.
“Eğitim seviyesi düşük, kültür açığı” olan toplumlarda, vatandaşların çoğunluğunun, bu hussuslara riayet edebileceğini, “ince eleyip, sık dokuyacağını “ ve bu hususları gözönünde bulundurarak, “bir tercihte bulunulacağını”, kim düşünebilir?
Şimdi, gözlerimizi açıp, kulaklarımızı asıl sese yöneltirsek, görürüz ki, “işlerin yanlış gitmesinde, kimse sorumluluk” üstlenmez!?

SEÇME VE SEÇİLME?
Ama, özeleştiri yapanlarımızda yok değildir..
“Elim kırılsaydı da, bunlara oy vermeseydik, yanlış seçim yaptık” diyenlerin varlığını da inkar edemeyiz..
Türkiye ölçeğine gelirsek, “seçme noktasında” vatandaş, 20 Yıldır gereğini yapmış..
Peki “seçilme noktasında” aynı özeni, aynı titizliği göstermiş miyiz?
Kestirmeden gitmemek için ülkenin içinde bulunduğu duruma bakalım?
Ülkede bir ekonomik kriz var mı?
Var!
Ülkede bir siyasi bir kutuplaşma var mı?
Var!
Ülkede fırsat eşitliği var mı?
Yok!
Ülkede, işe girmede, memur olmada eşit, adil bir siyaset izleniyor mu?
Hayır!
Eğitimden, sağlığa, ticaretten, çalışma payatına kadar,işler  iyi gidiyor mu?
Maalesef!

KÖTÜ GİDİŞAT?
Daha sayacaklarımız ile görülüyor ki, işler pek iyi gitmiyor?
Bunu, “para politikalarından, fiyatların yükselmesinden, paranını alım gücünün azalmasından, siyasi klikleşmelerden, kutuplaşmalardan, dış politik belirsizliklerden” anlıyoruz!
Bir ülkede, “yönetenler ile yönetilenler” arasına “kalın bir duvar” örülürse, o ülkede, “birlik, dirlik, huzur” sağlanamadığı gibi, ülkede “kötü gidişat da” durdurulmaz!..
İşte böyle ortamlarda, “soğanın, patatesin, biberin, unun, şekerin, etin ve temel gıda maddelerinin” fiyatlarını başka güçlerin belirlediği martavallarına sığınır, ülkenin geleceğini de tehlikeye atarsınız!

SESLER YÜKSELMEYE BAŞLADI!
Bütün bunların ötesinde, siyasi düşünceleriniz paralelinde, “yeni bir nesil yetiştirmeyi hedefler, ülke zenginliklerini belli kesimlere peşkeş çekerseniz, belli grup ve kümeleri kollayıcı politikalarda ısrar ederseniz”, olacaklarada katlanmaz gerekir!
Burada, genel durumu bırakıp, Sakarya ölçeğinde durumu irdeleyelim?
Bir kere, “Ülkedeki kötü gidişatın izlerini” Sakarya’da görenlerin sesi, “yavaş, yavaş değil, hızlı bir bir şekilde” yükselmeye başladı.
Arkadaşımız Nurettin Yılmaz’ın(Halk 54 TV) sokak röportajlerindan anladığımız kadar, işin farkında olanlar, artık korkmadan seslerini yükseltiyor, “siyasi iktidarın tutarsız politikalarını eleştiriyor, durumlarının iyi olmadığını açık ve net” ortaya koyuyorlar..

İNADIM, İNAT DÜŞÜNCELER?
Taraf olanların ise, “bu kötü gidişat” umurlarında bile değil!
Onlar,”inadım inat, tuttuğum, gönül verdiğim, seçtiğim partiyi değiştirmiyorum” demekten vazgeçmiyorlar..
Hatta,daha da ileri giderek, “ölürüm ” naraları atanlar da yok değil!
Toplumun bu büyük sorunları arasında, “siyasi iradenin yedi düvelle savaştığını” bile söyleyenlerin olması “duygusal bir bağı da” ortaya koyuyor..
Bu kesimin, bel bağladığı siyasetler çoktan çöktü ama, bu kesim gönüllerindeki liderlerine toz kondurmuyorsa, işin farklı sosyal psikolojik durumlarını da incelemek gerekir..
Sakarya’da valilikler, kaymakamlıklar asıl yönetimde “geri plana” itilmedi mi?
Belediyeler öne çıkarılmadı mı?
Muhtarlara, imamlara bu bağlamda “daha etkin roller” verilmedi mi?
Peki Sakarya’da halk, bu yönetim anlayışından memnun mu?
Son anketler, “Sakarya’da belli bir çözülmenin yaşandığını” ortaya koyuyor!
Sakarya, “mevcut siyasi iktidarın kalesi” olarak görülse de siyasi dağılım da  4’e 3 bir milletvekili dağılımının olduğunu, gelecek seçimde bunun değişebileceğini öngürmemek mümkün mü?

SAKARYA KALESİNDE?
Bu bakımdan siyasi iktidarın Sakarya kalesinde, “işlerin o kadar iyi gitmediğini, siyasi iktidarın temsilcilerinin birbirlerini ağırlamasından”  anlamak, görmek mümkün!..
Halkın büyük teveccühünü alanların, “halktan iyice koptuklarını, belli bir taraftar kesimi ile bir araya geldiklerini, bu kesim ile gövde gösterisi yapmaya devam ettiklerini söyleyenler,” haksız değiller!
Halkımız artık, “Sakarya’da da siyasi iktidarı ve temsilcilerini” terazinin kefesine koyarak, tartmaya başlamışsa, ülke genelindeki bu durum siz tahmin ediniz!
Şu bir gerçektir ki, “bizler iyi bir seçim yapmadıktan, iyiyi iktidara taşımadıktan ve akil temsilcilerimizi seçmedikten sonra, işlerin düzeleceğini düşünmek”,hayal ötesidir!
Vatandaşlar olarak ta, artık “empati yapma” zamanımızı gelmedi mi?
“Kimi seçelim, kimi seçmeyelim” noktasında, bize dayatılanları kabul ettiğimiz sürece, burnumuz daha çok sürtülür, “bu seçme ve seçilme turlarından”, hep zararla çıkan bizler oluruz!
Yusuf Cinal yazıyor, 8 Mayıs 2022 Brüksel