İsrail saldırıları sonucu Filistin’de ölenlerin sayısı 33 bini geçti.

Ölenlerin çoğu bebek, çocuk, kadın ve yaşlılar…

İsrail’in bu kafa ile duracağı yok, vahşet her gün katlanarak artıyor.

Bu arada da bizim İsrail ile olan ticaretimiz de öyle, rekora koşuyor.

Haliyle insanımızın bir gözü her gün alt yazıyla verilen ölü ve yaralı sayısında diğer yandan İsrail’e ticaret adı altında gönderdiğimiz mal ve ürünlerin listesinde…

Yani miting meydanlarında esip gürlemiş ama İsrail ile ticaretimizden hiç taviz vermemişiz.

Bu durum seçim üstü iktidar partisi için büyük bir handikap yaratırken, iktidar partisi ile ittifaka yanaşmayan Yeniden Refah Partisi’ne iyi bir propaganda malzemesi oluşturdu.

Bence Yeniden Refah Partisi’nin aldığı oy ve kazandığı başarının önemli sebeplerinden birisiydi bu…

İktidar çok kinlendi haliyle…

İşte Konya ve İstanbul’da, İsrail zulmünü protesto gösterilerine, polisin gerçekten de çok acımasız ve orantısız güç kullanarak müdahale sebebi, biraz da budur bence.

Sadece dayak atmakla kalmıyorlar.

Öbür yandan da FETÖ, İran, Gezi, 31 Mart vurgusu ile eylemcileri ajan provokatör, Mossad ajanı diye hedef gösteriyorlar.

Aralarında bu tarife uyan var mıdır, bilemem ama önceki gün gördük ki. Polisin muamelesi ile gündeme oturan başörtülü bacı, İsrail’in Mavi Marmara saldırısında ölen Cengiz Akyüz’ün kızı Beyza Akyüz’müş meğer.

Ne büyük bir tezat değil mi?

Bu arada polisin şiddetli müdahalesinin gerekçesi olarak, eylemlerde atılan ‘Katil İsrail, işbirlikçi AKP’ sloganı olduğundan yola çıkıp, müdahaleyi savunanlar da var.

Tamam İsrail’e katil diyebilirsiniz, bu sizin protesto hakkınız ama ‘işbirlikçi AKP’ diyemezsiniz, derseniz suçtur, diyenler var.

Takip edenler bilir, İslam Dünyası ve ilgili kuruluşlar, yarım ağız ve sözde İsrail’i kınamakla yetinirken, başta İsrail olmak üzere bütün dünya ülkelerinin halkları gerçekten etkili eylemlerle hükümetlerini harekete geçirme çabasındalar.

Evet, İsrail haklı bile her gün sokaklarda, iktidarı ve iktidarın başı soykırımcı liderlerini protesto ediyorlar.

Girin bakın internete, slogan ve pankartlarla Netanyahu canisini yerin dibine sokuyorlar.

Şurası muhakkak ki İsrail, demokrasi ve insan hakları bakımından bizden ve sair İslam Ülkelerinden kat kat ileride…

İşte, fındık kadar İsrail’in bütün İslam ülkelerini parmağında oynatmasının sebebi de sadece ekonomik değil, daha çok bu durumdur.

Bakın, İsrail’de yayımlanan yani yayımlanabilen Haaretz gazetesi, Gazze saldırılarını eleştiriyor, eleştirebiliyor.

Gazetenin editörü “Gazze'deki toplu katliamı durdurun” diyor, diyebiliyor.

“ABD'nin Irak, Afganistan ve Suriye savaşından daha hızlı bir şekilde sivillerin öldürüldüğü" ve "hükümet ile ordunun güvenli alan olarak açıklamasına rağmen, İsrail'in Gazze'nin güneyini 1 ton ağırlığındaki bombalarla en az 200 kez vurduğu” yazıyor, yazabiliyor.

Bu Haaretz Gazetesi’nin bir yazarı var; Yahudi gazeteci Gideon Levy…

Bir yazısından, demokrasi dersi vermesi ve sözde cumhuriyetle yönetilen İslam ülkelerine ibret olması bakımından cümleler aktarayım. Dikkatle okuyun;

“Tüm bunların arkasında İsrail’in kibri yatıyor: İstediğimiz her şeyi yapabiliriz, yaptığımız şeylerin bedelini ise asla ödemeyiz ya da cezalandırılmayız diye düşünüyoruz.

Filistinli insanları tutukluyor, öldürüyor, taciz ediyor, mülksüzleştiriyoruz, aynı zamanda da

Masum insanlara ateş edeceğiz, insanların gözlerini çıkaracağız ve yüzlerini parçalayacağız, onları kovacağız, süreceğiz, el koyacağız, soyacağız, insanları yataklarından kaldıracağız, etnik temizlik yapacağız ve tabii ki Gazze Şeridi’ne yönelik inanılmaz kuşatmayı sürdüreceğiz ve her şey yoluna girecek öyle mi?

Bunun böyle olmadığı bir kez daha kanıtlatmış oldu. Birkaç yüz silahlı Filistinli o korkunç seti aştı ve hiçbir İsraillinin hayal bile edemeyeceği bir şekilde İsrail’i işgal etti. Birkaç yüz kişi, acımasız bir bedel ödemeden 2 milyon Filistinliyi sonsuza kadar hapsetmenin imkânsız olduğunu kanıtlamış oldu.

Başbakan Benjamin Netanyahu yaşananlarda en büyük bir sorumluluğu taşıyor. Bu sorumluluğun bedelini ödemek zorunda…”

Yazıyı okudunuz. Şimdi arkanıza yaslanın ve bir düşünün; hangi İslam ülkesinde bir gazeteci, başbakan veya devlet başkanına “Çek git artık, bunlar senin yüzünden oluyor” diyebilir?

Hangi sözde demokrasi ile yönetilen, yöneticilerin seçimle işbaşına geldiği bir İslam ülkesinde bir gazeteci hükümetin istifasını isteyebilir?

Yine soruyorum;

Bu yazının bir benzerini, İslam coğrafyasındaki herhangi bir ülkede yazabilir miydi?

Sahra’nın altındaki üstündeki, doğusundaki ya da batısındaki herhangi bir Müslüman ülkede ülkesinin yönetimini eleştiren, İsraillilerin de bazı konularda haklı olabileceğini vurgulayan bir yazıyı yazmayı aklından dahi geçiremezdi. Aklından geçirse, yayınlayabilecek yayın organı bulamazdı. Hadi hepsi bir arada oldu diyelim, şu anda bir zindanda başına nelerin geleceğini bekliyordu.

Sorunun cevabını ve yorumu size bırakıyorum.