İl ve esnaf gezileri yoğunluğu sebebiyle bir türlü karşılaşamadığımız Sakarya Milletvekili ve İYİ Parti Mali İşler Başkanı Ümit Dikbayır ile hiç değilse telefondan görüşebildik, gündemi değerlendirdik.

Asıl konum Ümit Dikbayır’ın Türk Polisi için, Türk Milleti'nin Meclisi'ne önerge vermiş olmasıydı.

Mafya-iktidar-devlet ilişkilerinin ortalığa saçıldığı şu günlerde Emniyet Teşkilatının moral ve motivasyonu her şeyden önemliydi çünkü…

O da öyle düşünmüş, önerge vermiş.

Özetle; Hangi alanda olursa olsun, sorunları çözülmeyen bir insanın, motivasyonu düşer,

aidiyet duygusu yara alır, geçim derdi, işindeki performansını düşürür, gelecek kaygısının yorgunluğuyla, verimi azalır, söz konusu olan Polis Teşkilatı'ysa, sadece onların hayatı değil, hepimizin güvenliği risk altında demektir, diyor.

E faydası olacak mı diye sordum…

Zor, dedi. Ama bu önerge de bir turnusol kağıdı olacak, iktidarın polisimizle ilgili süslü sözlerinin ne kadar gerçek, ne kadar yalan olduğunu göreceğiz, diye ekledi.

Meslekten bilirim, bir meslek grubunun mesleki onurunun ayaklar altına alınmasının bir ülkeye ve topluma ne denli zarar verdiğini… Öğretmenin, öğrenci üzerinde hiçbir yaptırımı olmadan, mesleki ve ekonomik itibarını ayaklar altına almanın sonuçlarını…

Maalesef , kanunlarımız ‘güçlü sinek ve böceklerin delip geçtiği ancak zayıf olanların takıldığı ağ’ olarak değerlendiren düşünürün haklı çıktığı zamanlardayız. Ama inanıyorum ki bunun böyle olması herkesten fazla polislerimizi üzüyor. Neredeyse bir ayda 30 civarında polis intiharlarının çoğunluğu öyle sanıldığı gibi sadece ekonomik sebeplerden kaynaklanmıyor. Mesleki haysiyetin çiğnenmesi, polislerimizi maaştan fazla ilgilendiriyor.

Timur Soykan’dan alıntılarla bir örnek özetleyeyim;

2 Ağustos, İzmir Bornova’da yol kontrolü yapan polis, lüks bir otomobili durdurdu. Arka koltukta yayılmış kirli sakallı, kilolu adam Ankara’da lüks bir restoran ve farklı işletmelerin sahibiydi. Aşiret mensubuydu.

Polisin durdurduğu lüks aracın arkasında koruma olduklarını söyleyenlerin otomobilleri uzun bir sıra oldu. Ama polisler ‘Sen benim kim olduğumu biliyor musun’ tehditlerine direndi.

Otomobil arandı. El bombası, uzun namlulu silahlar ve 50 gram uyuşturucu bulundu.

Şahıs eli kelepçeli İzmir Bornova Emniyet Amirliği’ne götürülürken cep telefonundan fotoğrafını çekti. Instagram hesabının hikayesinde bu fotoğrafın üzerine şöyle yazdı:

“Kim aldırdı lan bizi. 18 kişi yol gidiyoruz diye çetemi olduk yani. 3 ruhsatsız silah, 3 ruhsatlı silah, 2 uzun namlulu 50 gr dalga lirika, bir tane el bombası. En fazla 1-2 saate çıkarım ben. İstediğiniz kadar uğraşın.”

Haklıydı.

Emniyet’te gözaltındayken bile Instagram paylaşımlarına devam eden şahıs serbest kaldığında Bornova Emniyet Müdürlüğü’nün fotoğrafını çekti ve şöyle yazdı:

“Hadi bay bay kuzum, bay bay kuzum.”

Ertesi sabah ise deniz manzaralı otel odasında polis memurunun ismini yazdığı avucunun fotoğrafını çekip tehdit savurdu:

“Bana haddimi bildirmeye çalışan hadsiz memur kardeşim. Şimdi yedim seni. Tolga A. kalabalıkta yapılan artistliğin tenhada özrü kabul olmaz lan Tolga.”

Peki bu cüretti nereden buluyordu?

Ülkede gözaltına alınıp cep telefonundan mühim(!) şahsiyetlerle fotoğrafı çıkmayan neredeyse kalmadı.

Şahıs da öyle… İç İşleri bakanı ile resimlerini paylaşıp “Parti kur oy verelim, örgüt kur militan olalım Reis” yazmıştı.

Anlaşılan siyasetçilerle arası çok iyiydi.

Ama ilginçtir, polis ve emniyet müdürleriyle ilişkisiydi.

KOM Daire Başkan Yardımcısı ile karşılıklı ziyaretleşmelerinin fotoğrafları, Antalya Emniyet Müdürü ile makamında ve iadeyi ziyaret için buluştukları otel lobisinde çekilen fotoğrafları, yine bir polis müdürünün odasında. “Kaçakçılık organizenin güzel kalpli müdürü, adamın dibi, köşemizin bu haftaki konuğu” yazarak etiketlemesi, Çorum Emniyet Müdürü ile makamında poz vermeler…

Şahıs, avucunun içine ismini yazdığı polisi tehdit ettikten sonra tekrar gözaltına alındı.

Yapılan aramada ruhsatsız iki silah daha bulundu. Bu kez tutuklandı.

Bakalım, polisleri tehdit etmesine, hatta sosyal medyada alay etmesine karşın bu şüpheliyi iki saat içinde serbest bıraktıranlar bir kez daha bastırıp şahsı kaç günde kurtaracaklar?

Ve daha önemlisi, şahısla al takke ver külah ilişkisinde oldukları sabit onca polis müdürü görevlerinde kalmaya devam edip, namusuyla görev yapan polislerimize kanun ve ahlak dışı emirler vermeye devam edecekler mi?