Her gün olduğu gibi otobüs durağına gittim. Hava daha yeni yeni aydınlanıyordu. Diğer günlerden farklı olarak durakta az da olsa kalabalık vardı. Bu kalabalığın neredeyse hepsi yaşlı insanlardan oluşuyordu. Kadınlar, bastonlu erkekler… Otobüs geldi. Bindiğim durak otobüsün henüz ikinci durağı olduğu için otobüs boş geldi. Herkes rahat bir şekilde boş yer buldu ve oturdu. Her günkü gibi dışarıyı seyrederek yolculuğuma devam ediyordum. Gözlerim uykulu, kafamda ne olduğunu bilmediğim sonrasında da hatırlamayacağım binbir düşünce vardı. 
    Birkaç durak sonra otobüs dolmaya başladı. Otobüse binen kişilerin büyük çoğunluğu durakta gördüğüm gibi yaşlı insanlardan oluşuyordu. Artık otobüste oturacak boş yer kalmamış ve yaşlılar ayakta kalmaya başlamıştı. Bu durum içten içe beni rahatsız ve tedirgin etmeye başlamıştı. İlk başlarda camdan bakmaya devam etsem de oturduğum yerin hemen yanında ayakta duran yaşlı insanlar mırıldanmaya ve söylenmeye başladılar. Aklımda oluşan binlerce düşünceyi bir kenara bıraktım ve kendime ‘’Bu yaşlılar sabahın bu saatinde nereye gidiyorlar?’’ diye düşünmeye başladım. Cevabını asla bilmediğim ve bulamayacağım bu soruyu dakikalarca düşündüm ve o sırada bir bastonlu amcanın ayağıma vurmasıyla gerçek zamana döndüm. Onun yüzüne baktığımda ‘’Kalk da biraz da ben oturayım.’’ bakışı vardı. Ben de artık dayanamadım. Kalktım yerimi o yaşlı adama verdim. 
   Ayağa kalkınca otobüsün içerisini iyiden iyiye görme şansım oldu. Otobüsün tamamına yakını yaşlıydı. Sadece ben ve iki üç tane benden yaşça büyük olsa da genç diyebileceğim insanlar vardı. Hiçbir sabah bu otobüs bu kadar dolu olmazdı. Özellikle bu kadar yaşlının bu saatte bu otobüste olması şaşılacak bir olaydı. Ben de bu kadar yaşlı insanın nereye gittiğini merak ettiğimden dolayı inmem gereken durakta inmedim ve yolculuğuma devam ettim. Bu sırada durduğumuz duraklarda yaşlı insanlar otobüse binmeye devam ettiler. Hatta kendi aralarında yer kavgaları ve tartışmaları da yaşadılar. 
    Bir müddet sonra ‘’Park Durağı’’ adlı bir durağa geldik ve bütün yaşlılar otobüsten birer birer, yavaş hareketlerle inmeye başladılar. Tabi ben de durmadım ve onlarla birlikte o durakta indim. Hepsi durağın arkasında bulunan büyük parka doğru yavaş adımlarla yürüdüler. Parkın ortasında kocaman bir sahne vardı ve sahnenin üzerinde ‘’Dans Yarışması’’ yazıyordu. Herhalde bu yaşlı insanların torunlarının dans yarışması olduğunu kafamdan geçirdim. Parkta bir müddet oyalandım. Sonrasında da dans yarışması başladı ve yaşlılar sırasına ve kendilerine verilen numaralarına göre sahneye çıktılar. Sahnenin önünde yanlış saymadıysam beş kişiden oluşan jüriye karşı farklı tarzlarda dans hünerlerini sergilediler. Otobüste benim ayağıma bastonuyla vuran kişi sirtaki oynadı. Gözlerime inanamadım. Bir oyunun ya da bir rüyanın içerisinde olduğumu düşündüm, fakat her şey canlı kanlıydı. Sonra kendime gülerek parktan ayrıldım. Yolun karşısına geçtim ve ters istikamete gidecek olan otobüsü beklemeye başladım. Bir süre sonra otobüs geldi ve içi bomboştu. Bu sefer de ben boş bir koltuğa oturmadım ve gideceğim yere kadar ayakta gittim.