Trol denilince aklımıza hep sosyal medyada her paylaşıma maydanoz olan tipler geliyor.

Konuyla alakasız abuk subuk yorumlar, saçma sapan iddialar, sataşma ve hakaretlerle yazı veya yorumunuzu ‘piç’ etmeye çalışıyorlar.

Bir de bunların, gerçek hayatta da canlı ve iki ayaklı olanları var.

Onlar da, sokakta, dolmuşta, parkta vesaire, bazen iki kişinin kendi aralarındaki konuşmalarına maydanoz olmayı marifet zanneden tipler…

Yan masada oturuyor, sizi dinliyor, ta oradan olaya müdahil olma hakkını da kendinde görüyor.

Yani artık, sosyal medyada ‘çıkar bakayım telefonunu’ diyen sakallı amcalar, sosyal medya ile sınırlı kalmamışlar artık sokakta da aramıza konuşlandırılmışlar.

‘Çıkar telefonunu bakayım’ kısmını da aşmışlar, kendilerini geliştirmişler veya öyle öğretilmiş bilemem. Ekonomik krizden şikayet edenlere ardı ardına soruyorlar:

Kriz varsa bu trafiğin hali nedir?

Akaryakıt çok pahalı ise yollar neden araba ile dolu?

Bugün araba almak isteseniz size 3-4 ay sonrasına gün veriyorlar. Satışlar o kadar iyi demek ki ikinci el araba fiyatları da uçtu.

Ne krizi kardeşim, bak AVM’ler tıka basa dolu.

Restoranlarda oturacak yer yok.

Restoranlarda 300 liralık kahvaltı için pazar sabahı kuyruklar oluşuyor.

Kriz var diyorsunuz, kuyumcuların, döviz bürolarının önü insan kaynıyor.

Ne işsizliği kardeşim? Sanayide fabrika ve atölyeler çalışacak insan bulamıyor. Mülteciler olmasa üretim de duracak!

Yani, ayaklı troller kendilerine takılan at gözlüğünü, başkalarına takarak, sadece ve sadece görünmesi istedikleri kısmı göstermenin derdinler…

Evet, o at gözlüğü sayesinde AVM’lere, restoranlara, çarşı pazar fink atanlara takılırsanız, ülkede aç açık insan yok. Ekonomi de tıkırında…

Trafiğe bakarsanız -aslında gözle görünen bir azalma var, kendimden biliyorum- ama hadi yoğun diyelim. Hadi sıfır araba satışları da patladı kısmını da ekleyelim.

Başka? Bu kadar mı yani? Uçtuğumuzun, kaçtığımız, ekonomimizle Avrupa’yı çatlattığımızın bütün resmi ve doneleri bu kadar mı?

Türkiye'nin nüfusunun 84 milyon. Sakarya 1 milyonu geçti. Kaç tane AVM var, elle tutulur olanı 5 tane. Tıka basa doldursan kaç kişi sığır? Hadi hatırınız kalmasın 10 bin diyelim.

E gerisi nerde?

Sordum, evet tıka basa dolular ama cirolarında yüzde 55 düşme var.

Mevcut kalabalığı yaratanlar da, kallavi müşteri değil genellikle fast food ile karın doyurmanın derdinde olanlar...

Çoğu da yazın sıcaktan, kışın soğuktan dolayı gidecek başka bir yer bulamayanlar…

Restoranlar tıka basa doluymuş, değil. Hangisine sorsam yüzde 30 kapasite ile çalışıyorlar, eksi günleri mumla arıyorlar.

Ama trolleri kırmayalım, diyelim ki tıka basa dolu!

Kaç tane restoran var böyle, diyelim 500 falan. Tıka basa doldursan kaç kişi sığar, diyelim ki 5 bin.

E gerisi nerde bu 500 bin kişilik şehir merkezinin?

Trafiğe gelince, 54 hanelik sitede oturuyorum, neredeyse herkesin otomobili var, doğru.

E olmasın mı? Bu ülkede insanlar yıllarca çalıştı ve çalışıyor. Elbette bir birikim ve bir ekonomik güce sahip olacaktır. Yani 40 yaşındasınız ve 20 yıl çalışmışsınız elinizde bir ev veya araba olması kadar doğal bir şey olamaz.

Bu kadar emeğiniz nereye gidecek? İnsanlar bu ülkede 40 yıl karın tokluğuna mı çalışıyor?

Haliyle herkesin iyi kötü bir arabası var.

Ama sorun şu ki artık binemiyorlar.

E caddeler araba kaynıyor.

Bak kayıtlı araç sayısına, bak yolların kapasitesine, şehrin yarısı yakıt pahalılığından aracına binemese de kalanların yoğunluk oluşturmasından daha doğal ne var?

Otomobilin yok satması talepten değil üretimden kaynaklanıyor.

Yani çip krizi nedeniyle fabrikalar yeterince üretim yapamıyor da ondan...

Refah seviyemizin artmasıyla hiç mi hiç alakası yok.

Efendim işsizlik yokmuş, iş beğenmiyorlarmış!

Doğrudur. Atanamayan 500 bin öğretmen, 200 bin sağlıkçı, yüzbinlerce üniversite mezunu tembellik ediyorlar da gidip bir fabrikada asgari ücretle çalışmıyor. Haliyle işsizlik oranımızı da arttırıyorlar haysiyetsizler(!)

Siz bir bilgisayar mühendisine asgari ücret verirseniz, fabrikalarda asgari ücretle 8 değil 14 saat çalıştırmak isterseniz elbette bulamazsınız.

Bu ülkede ekonomik kriz var.

Bu ülkenin resmî enflasyon yüzde 72.

Ama yaşadığımız gerçek enflasyon yüzde 160 seviyesinde.

Hadi ortalamasını alalım da yüzde 100 diyelim.

Bu senin temel ihtiyaçlarının fiyatının yüzde 100'e yakın arttığının göstergesidir.

Peki vatandaşın geliri yüzde 100 arttı mı? Hayır?

Maaşlar arttı mı? Hayır…

TÜRK-İŞ Mayıs ayı açlık ve yoksulluk araştırmalarına göre, açlık sınırı ortalama 6.000 TL, yoksulluk sınırı ise yine ortalama 19.000 TL civarındadır. Yani 4 kişilik bir ailenin sadece ve sadece karnını doyurabilmesi için o eve girmesi gereken para en az 6 bin lira olmalıdır. Bakın sadece açlık sınırı diyoruz. Bu rakamın içinde eğitim, ulaşım, barınma ve sair faturalar yok. Sadece karnını doyurmaktan söz ediyoruz.

E o zaman neyi savunuyorsunuz?

Ha, Allah iktidarımıza zeval vermesin, iktidarımızı ezdirmeyiz, eleştirtmeyiz, ölümüne savunuruz diyorsanız, o başka…

Kaldı ki balık baştan kokuyor.

En tepedekiler; "Şimdi birileri çıkıp ‘aç kaldık’ diyor. Ya vicdansızlık yapma, ne aç kaldın. Aç kalan falan yok" diyorsa, alttakiler bundan geri durur mu?

Halk belki görmediklerine ve yaşamadıklarına dair sözlerinize inanır, örneğin sizi dış politikada çok ama çok başarılı zanneder falan ama konu ekonomi olunca, konu mutfaktaki yangın olunca, size değil gördüklerine ve yaşadıklarına inanır.

Dolayısıyla “aç insan yok” diyerek sizler ekonomik krizin sonuçlarını da yok saysanız da halkı inandıramazsınız, troller ve yandaşlar müstesna…