Meral Akşener namı diğer Abla, partinin kuruluşunu tarihe geçen şu sözleriyle duyurmuştu;

“Merhaba, İYİ Parti, milletimize hayırlı olsun...

Tarih hep şahitlik etmiştir ki; milletimiz, zor zamanları her daim demokratik siyaset ile aşmıştır...

Türkiye’nin büyük sorunlarını aşacak gücü var.

Milletimizin sağduyu ve kararlılığı var.

Milletimizin, adaletten yoksun, devlet gücüyle hareket eden siyasi hegemonyaları değiştirme gücü var.

Bu güçle milletimiz, demokrasiden sapmadan, Türkiye’nin önünü açmaya karar vermiştir. Milletimiz, kararmakta olan ufkumuzu, “İyilik Güneşi” ile aydınlatarak ileriye bakmaya azimlidir. Milletimiz, yeni bir siyasal hareketle, yeni bir iktidarla, güçlü bir Türkiye yoluna devam etmek niyetini açıkça beyan etmektedir.

Medeniyet yolunun taşlarını sadece cesurlar döşer...

Partimiz, milletimizin bu beyanına kayıtsız kalmayan kurucularımızın aldığı tarihi sorumlulukla kurulmuştur.

Özgür, güvenli, hukukun üstünlüğünü ön planda tutan, komşuları ile barış içerisinde, istikrarlı ve öngörülebilir bir ekonomiye sahip, uluslararası platformda saygın, milleti ile barışık, ülkesi için sorumluluk alan bireylerden oluşan ve geleceğine umutla bakan eşit fırsatlar ülkesi bir Türkiye hayali ile yol çıktık.

Partimizin çağrısı, 21. yüzyılın gerçeklerini doğru okuyabilen, değişen çağa ayak uyduran, güçlü, zengin ve mutlu Türkiye çağrısıdır…

İYİ TÜRKİYE çağrısıdır.”

İYİ Parti, AKP’nin ve ortaklarının şirazesini kaydırırken, ülkenin siyasetini yeniden dizayn etti desek yeridir. Ama daha önemlisi umut vermesiydi.

Ki benim gibi siyasetten umudunu kesen pek çok insan, bu sayede tekrar sahneye çıktı, rol aldı.

İşte o Abla, Meral Akşener, dün ‘Memleket Gezileri’ kapsamında ilimizdeydi.

Mutat bir takım ziyaretler yaptıktan sonra esnaf gezilerine önem verdi.

Gündemi sadece ekonomi ve derdini anlatan insanların derdiydi.

Sağa sola bulaşmadı, eyyy demedi, çamur atmadı, kimseye çatmadı.

Hep böyle yapıyor; Yanında kalabalık oluşmasına ve müdahale edilmesine imkan vermeden esnafı sabırla dinliyor, istismar etmeden dertlerini paylaşıyor ve iktidara çatmak yerine tavsiyelerde bulunup, dertli olana da umut aşılayarak yoluna devam ediyor.

İşte not edebildiğim sözleri;

“Türkiye, vatandaşlarının refah içerisinde yaşatmaya muktedir bir ülkedir. Parası vardır, kaynakları vardır. İktidardan beklentimiz, ülkenin kaynaklarını, vatandaşımızın sağlığı, huzuru ve refahı için kullanmasıdır.

Sayın Erdoğan, Halk Bankası tarafından kullandırılan kredilerde, yılın ilk 6 ayında yapılması gereken ödemelerin öteleneceğini duyurdu. Aylardır ısrarla takip ettiğimiz, esnafımızın şikayetçi olduğu bu konuda, atılan adımı, doğru buluyoruz.

Bu adım doğru olmasına doğru, ama maalesef yetersiz

Bizim ve esnafın istediği; Mart 2020'den sonra alınan kredilerin, geri ödeme sürelerinin bir yıl uzatılması, bu nedenle doğacak faizin de Hazine tarafından karşılanmasıdır.

Bu arada esnafımızın kredi borçlarını erteleme kararı aldığına göre, Sayın Erdoğan, piyasa şartlarını biliyor olmalı, değil mi? Ancak nedense, bu karara rağmen, çıktı dedi ki; “Bazı dostlar diyorlar ki, dükkanlar kapanıyor, şirketler kapanıyor. Kapanan falan yok, her şey ortada.”

Aynen böyle dedi. Ben de şimdi kendisine sormak istiyorum: Eğer işler yolundaysa ve her şey de ortadaysa, kredi taksitlerini neden öteliyorsun?

Yok, eğer esnaf zordaysa ve ödemelerini öteliyorsan, o halde nasıl oluyor da, işler tıkırında diyorsun? Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?

2020 yılında, 40 binin üzerinde gerçek kişi işletmesi ve şirket kapandı.

Kaldı ki, resmi kapanma işlemi zaman aldığı için, fiilen kapanan işletme sayısı, maalesef bunun çok üzerinde.

Ayrıca, kriz dönemlerinde kurulan şirket sayısının artması, kimseyi yanıltmasın. Böyle dönemlerde, borçlarını ödeyemediği için, birçok firmanın kredibilitesi bozulur.

O nedenle firmalar, iş yapabilmek ve bazı yükümlülüklerden kaçınmak için, çareyi yeni şirket kurmakta bulurlar.

Çaresizlikten kurulan şirketlere bakıp, “İşler tıkırında” demek cehalettir.

Dahası var. Eylül sonu itibarıyla, istihdamımız 896 bin kişi azaldı. Geniş tanımlı işsizlik ise, 10 milyon 600 bin kişiye ulaştı.

Mademki yeni şirketler kuruluyor, madem ekonomi şaha kalktı gidiyor, E o zaman, neden istihdam sürekli azalıyor?

Türkiye’nin çözülemeyecek sorunu yok. Tüm olanlara rağmen kimse umudunu yitirmesin. Türkiye, potansiyeli olan büyük bir ülkedir. Kaynakları olan büyük bir ülkedir. Yeter ki milletin hazinesi eşe, dosta, yandaşa değil, milletimize aktarılsın.

Sayın Erdoğan ve AK Parti zihniyeti bunu yapamaz. Partili cumhurbaşkanlığı sistemi ülkemizi zenginliğe taşıyamaz.”

Akşener’in vatandaşla kucaklaşmasını görünce ister istemez genel siyaset geliyor aklıma…

Evet, bir yanda saraylarında oturup ancak danışmanlarının kendine aktardıklarıyla ve besleme basının yaptığı kişiye özel haberlerle yetinen bir iktidar partisi genel başkanı ile bizzat sahaya inen ve durumu yerinde gören bir muhalefet partisi genel başkanı arasında dağlar kadar fark oluyor.

En basitinden, birisi yanıltılıyor ve yanlış konuşup mahcup olurken, diğeri başı dik alnı açık bir şekilde gezebiliyor.