Konu siyaset ve konu parti tutmaksa eğer, çoğumuz fırsat namuslusuyuz.

Yani fırsatını bulamadığımız için ‘namuslu’ kalanlardan…

Yani fırsatını bulduğumuzda namussuzluğun en daniskasını yapacak olanlardan…

Bakın, hala 2002 öncesi ekonomik durumu gözümüze sokanlar mesela, dönemin iktidarını yerin dibine sokanlar, şimdi sesleri çıkıyor mu?

Ekonominin daha beter bozulması, yoksulluğun daha beter artması söz konusuyken, bırakın sebep olanları eleştirmeyi, aksine eskilerden örnek verip ‘kuyrukları unuttunuz mu’ diyorlar.

Demek ki iyinin, güzelin, doğrunun arayışında değiliz çoğumuz. Ve rakiplerimizin yaptığı yanlışları eleştirme sebebimiz de bu bahane ile iktidara gelip yanlışın en kralını yapma fırsatını bulmak…

Nisan 2001’di. Dolardaki yükselme sonucu dolar borcu yüzünden zor durumda kalan bir esnaf tepkisini, dün “Başbakanlık'ta Başbakan Bülent Ecevit'e yazarkasa fırlatarak gösterdi.

Ecevit, merdivenlerden inerken, yaklaşık 15 metre uzaklıkta gazeteciler için ayrılan bölümden Ecevit'in bulunduğu yöne doğru elindeki yazarkasayı fırlatan esnaf; ‘‘Sayın Başbakanım al, ben bir esnafım’’ diye bağırdı.

Malumunuz iktidar ve yandaşlarının sürekli kullandığı bir malzemedir bu olay…

En küçük bir eleştiride başımıza kakılan bir olay…

Nasılsa önünü arkasını araştırmayan bir millet olduğumuz için siyaseten kullanılan önemli bir malzeme ve müthiş bir algı operasyonudur aslında bu olay…

Dediğim gibi, ihtiyaç halinde hemen devreye sokulan bir merhem, uyuşturucu ve ağrı kesici etkisi gösteren bir ilaç gibiydi şu cümle: “Yazarkasa atılan günleri unutmadık!”

Biz de unutmadık. Unutturmadınız ki!

Lakin arada bir fark var. Sizin tekrarlamanızdan değil bizim unutamayışımız, kıyas yapışımızdan, karşılaştırmamızdan ve maalesef o günü bile arar hale gelmemizdendir.

Hadi gelin kıyaslayalım;

Yazarkasanın atıldığı gün Dolar 1.20 liraydı. Anlamayanlar için bir de yazıyla yazayım; Bir dolar bir lira 20 kuruştu. Bugün 32 lirayı zorluyor. Bu kesimden bir eleştiri var mı? Var mı tepki gösteren, gösterebilen? Yahu onu geçtim ‘merhum Ecevit’e sövmekle hata yapmışız, bunlar daha betermiş’ diyebilen?

Demezler, çünkü onlar hatayı hata olarak görmediler, kendileri yapamadıkları için delirdiler sadece…

Her şeyden önce 2001 Krizi küreseldi, yani ülkelere ve ülkelerin yönetiliş biçimine ve ülkelerin ekonomik gücüne göre değişen özel bir kriz değildi. Dünyayı kasıp kavurmuş, bizim gibi ekonomisi pamuk ipliğine bağlı olanları daha fazla etkilemişti. Peki, bizim krizde dış güçlerin payı var mıydı? Vardı… Dahası döviz üzerinden Türkiye’ye operasyon çekenlerin, bir gecede milyarlarca doları yurt dışına transfer edenlerin başında da AKP iktidarlarının Maliye Bakanı Mehmet Şimşek vardı.

Kıyasa devam edelim. 

Yazarkasa fırlatan esnafa ne oldu?

Kendi ağzından dinleyelim; “Türkiye benim evimdi ve ben babama durumumu izah etmek istemiştim. Sonrasında elini öptüm ve barıştık, iş noktasında yardımcı oldu.”

Bugün bir esnaf, böyle bir eylemi gerçekleştirse ne olur?

Her şeyden önce bırakın merdivenlerine kadar gidebilmeyi, Başbakanlık konutuna ya da günümüzün sarayına 1 kilometre yaklaşma şansı yoktur.

Kaldı k, bu ekonomik krizde atacak bir yazarkasa bulabiliyorsa, o zaten hali vakti yerinde bir esnaftır, eylem yapmasına gerek yoktur.

Peki, bugün böyle bir eylemi gerçekleştiren kişinin sağ salim veya en azından komalık olmadan enterne edilme şansı var mıdır? Sanmam…

Ya Ecevit gibi, şahsı affedecek bir irade? Mümkün değil…

Bugün, “Antalya'nın Manavgat ilçesinde vatandaşın biri kahvehanede size hakarette bulunmuş, galiz sözler söylemiş. Vatandaşı tutuklamışlar. Mahkeme şikâyetçi misiniz diye soruyor.” Diyen avukatına, “Bu hâkim ve savcı arkadaşlar bazen kantarın topuzunu kaçırıyorlar. Başbakana hakaret etti diye bir vatandaş tutuklanır mı yahu?.. Biz burada oturuyoruz haberimiz olmuyor.. Yaptığımız uygulamalarla kim bilir adamı nasıl bunalttık ki, canını sıkmışız bize galiz küfürler etmiş. Hemen Antalya'ya o ilçeye git ve o vatandaşı hapisten çıkar. Tahliye et gel. Sevaba girersin” diyecek bir Başbakan/Başkan (Demirel) var mı? Ne kadar da abes kaçıyor bu soru, bu günlerde değil mi?

Peki. Bir merkezden emir almışçasına ekonomi üzerinden iktidara yüklenen bir basın var mı bu gün?

Artık, çaresizlikten çöpten yiyecek toplayanların haberini yapmayı bırakın, yapanları ‘sokak hayvanlarına yardım amacıyla çöpten yiyecek toplayanlar üzerinden iktidarı yıpratma gayretleri’ diye yazabilen bir medya var.

Bırakın yazarkasa atılmasını haber yapmayı, köprüden kendini atanları dahi yazamayan bir medya…

Sözün özü; Yoksulluk, yok demekle yok edilen bir olgu değil ama bütün basını elinde tutan bir iktidarınız ve başını devekuşu misali kuma gömüp bütün kötülüklerin yok olacağını zanneden bir seçmeniniz varsa, bu ülkeyi yönetmek amma da kolaydır!