Bilinen bir sözdür; Basın/Medya, hırsız feneri gibidir. Dilediği tarafı aydınlatır, dilemediği tarafı karartır… Fenerden kasıt pilli el feneridir.

Günümüzde basın/medya bırakın el fenerini, deniz feneri gibi maşallah. Vurduğu yeri aydınlatıyor, vurmadığı yeri karartıyor.

Bunun binlerce örneği var ama son örneğini aktarayım.

Sayın Cumhurbaşkanı konuşuyor;

“Ey ana muhalefet partisinin başındaki adamcağız… Önce ne dedi? 'Ben vatandaş Kemal'im, sıram ne zaman gelirse, o zaman aşımı yaptıracağım.' Niye gittin yaptırdın? Yahu zaten her şeyde böylesin?”

Basın//Medyanın yüzde yüzü tarafından canlı yayınlandı bu konuşma, nasıl yayınlanmasın ki konu AKP Kadın Kolları Olağan Kongresi ve konuşan da Recep Tayyip Erdoğan…

Konuşmacı burada bir propaganda taktiği uyguladı, ‘benim sözlerimi bütün Türkiye duyacak ama rakibim cevap verse bile kimse duymayacak’ diye düşündü belki de…

Ve öyle de oldu…

Bütün basın/medyayı taradım, bu iddiaya karşılık muhatabın verdiği cevabı hiçbir yandaş basın vermedi.

Herkes Kılıçdaroğlu’nun torpille, sırası gelmeden aşı olduğunu olduğu fikrine kapılırken, o iddianın doğru olmadığını çok az kişi öğrendi.

Olay gerçekten önemli ve ciddi ama cevap adeta komediydi. Sadece içeriği itibariyle değil yarattığı sonuç itibariyle de komikti.

'Ben vatandaş Kemal'im, sıram ne zaman gelirse, o zaman aşımı yaptıracağım.' Niye gittin yaptırdın? Yahu zaten her şeyde böylesin?” suçlamasına muhatap olan Kılıçdaroğlu, sakin bir tavırla şu cevabı verdi; “E sıram geldi onun için aşı oldum.”

Basın/Medyanın geldiği noktaya bakıp Hitler Almanya’sına benzediğimizi düşünenler hayli fazla maalesef. Allah sonumuzu benzetmesin inşallah…

Malumunuz propaganda denince akla ilk gelen isim Joseph Goebbels’dir.

Nazi Almanya’sında Hitler’in Propaganda Bakanı ve sağ kolu olan Goebbels…

Medyayı büyük ölçüde Goebbels yönetir ve yönlendirirdi.

Bu alanda dünya literatürüne girmiş çok ilginç sözleri vardır:
“Propaganda orta zekalıların değil, parlak uygulayıcıların konusudur…”
“Sürekli yalan söyleyin, mutlaka inananlar çıkacaktır…”
“Söylediğiniz yalanlar ne kadar büyük olursa, halk size o kadar çok inanır…”
“Ağzınızdan çıkan her sözün gerçek olması şart değildir. Gerekirse yalan söyleyecek, iftira atacak, sizden yana olmayanları korkutmaktan, hakaret etmekten, şantaj ve baskı yapmaktan kaçınmayacaksınız…”
“İktidarda kalmak için her yol mubahtır, bunu asla unutmayacaksınız…”

Goebbels’in “Büyük Yalan Teorisi” vardı, güzel uyguladı.

Almanya’daki bütün haber kaynakları üzerinde tam kontrol sağladı. Radyo, basın, yayın evleri, sinema, tiyatro ve tüm kültür-sanat faaliyetlerini denetimine aldı.

Film, tiyatro, şiir, tüm kültür sanat faaliyetleri hatta şarkı sözleri bile denetime alındı, onaysız paylaşıma sokulamadı. Hiçbir eleştiriye alan tanınmadı. Gündemi sürekli ve çok hızlı değiştiriyorlardı, gerçekler ortaya çıkamayacak kadar yoğun bir bilgi kirliliği yaratılıyordu. Öyle ki işin sonunda Sovyetler Berlin sınırına dayandığında Almanlar hala savaşı kazanmak üzere olduklarını sanıyordu.

En büyük komploları ise 1933 yılının Şubat ayında Parlamento binasının yakılması oldu. Yangını çıkaranlar vatan düşmanı komünistler olarak duyuruldu. Terörist Komünistleri bahane, bütün muhalifler susturuldu.

Toplumdaki Hitler algısını inşa eden yani Hitler’i yaratan adamdı.

Onun propaganda sayesinde yarattığı Hitler;

“Gariban bir aileden gelme ve tam bir halk çocuğuydu. Eli açıktı, dost ve yakınlarını koruyup kollamaktan geri durmazdı. Haksızlıklara uğramıştı, hep mağdur edilmişti. 1923 yılında hapse atıldığında gık bile demeyip, aman dilenmemişti hiç. Öyle de yiğit ve yürekliydi. Haklı davasından bir adım geriye gitmemişti.

“Demokrattı” Hitler.” Özgürlük ve vatan sevdalısıydı”. Seçimle işbaşına gelmişti ve kurduğu rejimin adı “Demokratik Cumhuriyet”ti. Kendisi için asla hiçbir şey istemiyordu. Her şey ülkesi ve milleti içindi. Tüm bu nedenlerle Hitler sonuna kadar desteklenmeliydi.”

1945 yılında savaş bitti, Almanya teslim oldu.

Rus ordusu başkent Berlin'e girdiği sırada Goebbels, Hitler'le birlikte o meşhur sığınaktaydı. Rus ordusu sığınağı da ele geçirmek üzereyken Hitler intihar etti.

Goebbels de eşi ve dört küçük çocuğu ile birlikte intihar etti ama propaganda konusundaki sözleri ve bu alanda yaptıkları dünya tarihine geçmişti.

Bize düşen tarihten ibret almak…

Ama kıssadan hisse, tarihten ibret almak konusunda pek iyi olmadığımız da bir gerçek.

Tıpkı Mehmet Akif Ersoy’un dediği gibi;

Geçmişten adam hisse kaparmış. Ne masal şey!

Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?

Tarih'i 'tekerrür' diye tarif ediyorlar;

Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?