Mesele bir imam bozuntusunun Atatürk’e hakaret etmesi değil, mesele o imamı yetiştiren sistemin Atatürk düşmanı olmasıdır.

Hiç kıvırtmayın, ömrü hayatınızda Atatürk’ü seven ve sayan kaç tane imam gördünüz? Birkaç imalat hatası, istisna ve kendine biçilen kalıptan taşmış olanların dışında göremezsiniz.

O gördükleriniz de kesinlikle Ülkü Ocakları tedrisatından geçmiş olanlardır.

Dolayısıyla tartışılması gereken ürün değil imalathanedir.

Aslında bu okul mezunu olanların çoğunluğu ile başım hoş değil, olmadı, olmuyor.

En büyük etken, siyasal ve sendikal rekabetimizdir muhtemelen.

Ama ben, bütün bunlara rağmen, 28 Şubat sürecinde, tanımayanlarınıza beni de o camiadan sandıracak kadar iyi geçindik.

Çünkü olup bitenin her iki tarafın yobazlarının danışıklı dövüşü olduğuna inanıyor, dini kullananlar ile samimi dindarları ayırıyordum.

Biliyordum ki bu ülkede yıllardır din yobazları gerekçe hazırlıyor, devrim yobazları bu gerekçelere sığınarak dine ve dini değerlere saldırıyor, olan samimi dindarlara oluyordu.

Ben onların yanında saf tuttum.

28 Şubat ve sonrası dönemlerde kendilerinden olmadığımı öğrenen İmam-Hatip mezunlarına yaşattığım hayal kırıklıklarının temel sebebi, asla hiçbir şeyin fanatiği olmamam, özel-tüzel hiçbir şeye taassup derecesinde bağlanmamamdan kaynaklanıyor.

Bazen müştereklerimiz bir arada olmamızı gerektiriyor ama gerektiğinde yanlarında olmam, onlardan olmamı gerektirmiyor yani…

Şimdi olmadığım gibi.

Malumunuz bu okullar cenaze yıkayacak adam kalmadı mantığıyla talep edildi ve bu talep bugün hiç de iyi anmadıkları Demirel, Ecevit hatta Evren gibi liderler tarafından karşılandı.

Evet, amaç imam-hatip yetiştirmekti ama din eğitiminin en temel ihtiyaçlardan birisi olduğu gerçeği ve çocuklarımız dinini diyanetini öğrensin haklı arzusuyla bu okullar normal ortaokul ve normal lise muamelesi gördüler vatandaşlarca…

Haliyle mağdur olmasınlar diye hukukun arkasına dolanıldı, evet bunun yürürlükteki yasalar karşılığındaki adı sahtekarlıktı ve tenezzül edildi.

Bazen rejim de, hop dedi, sadece imam hatip olabilirsiniz, şu okullara giremezsiniz, şunu şunu olamazsınız babından tedbirler aldı kendince…

Ve bir gün AKP iktidara geldi.

Gün intikam, hesaplaşma ve rövanş günüydü.

Önce imam hatip mezunlarının katsayı dertlerine son verildi.

Ardından 28 Şubat sürecinin garabeti olan kesintisiz-zorunlu eğitim masaya yatırıldı.

Gerçi 28 Şubat mimarları, imam-hatiplerin orta kısmını yok etmek için bütün mesleki eğitimlerin orta kısmına kıymıştı ama iktidar sadece imam-hatip endeksli düzenleme yaptı.

Yani intikam veya rövanş adı her neyse alındı.

Parti tabanları tatmin oldu olmasına da, bu milletin hakkı olanı, olması gerekeni ve bu hükümetin boynunun borcu olarak yapması gerekeni yani adam gibi bir din eğitimi talebi karşılanmadı.

Hadi bundan öncekiler kafir falandı, referansı İslam olan bir parti, sayenizde iktidara gelen bir parti, sandalye sayısı itibariyle istediği her şeyi yapabilecek güçte olan bir parti, 28 Şubat, 12  Eylül ve benzeri bütün darbelerin hesabını tek tek soran bir parti, askeri emir kuluna döndüren bir parti, müfredat bakımından okulları imam-hatip seviyesine getiremez miydi?

Niye adam gibi bir müfredat hazırlayıp okul öncesinden başlayarak tüm eğitim kademelerinde şöyle adam gibi bir din eğitimi vermediler?

Tartışmalar ilk başladığında sormuştum; “Bu imam hatip ısrarı niye? Kıtlık mı var? Yok…

Bütün devlet dairelerine yerleşmenize, bütün mevki ve makamları doldurmanıza rağmen, hala neredeyse adam başı bir imam düşüyor.

Yoksa bir zaman fişlenenler, bugün fişleyebilsinler diye mi?

Neden? Bütün okullarda sağlıklı bir din eğitimi verme imkânı varken, niye mukaddes din, imam hatip okullarının ve jenerasyonunun tekeline bırakılıyor?”

Neden?

Mesela din, dindarlık ve din eğitimi değil, arka bahçeyi tahkim etme meselesiydi de ondan…

İktidar din eğitimini serbest bırakıyorum lütuf ve ihsanı ile aslında arka bahçesini büyütmeyi tercih etti de ondan…

Ve biz haliyle camilerimizde din adamı ile değil parti militanlarıyla muhatap olmak zorunda kalıyoruz.

Dolayısıyla; Bu imalathane gözden geçirilip, düzeltilip millileştirilmedikçe, ürünlerinin Atatürk’e hakaret ediyor olmasının önüne geçemezsiniz.

Bu ülkeye her alanda toptan bir temizlik gerekiyor.

Dinimiz de bize bunu emrediyor…