Devlet kurumları ile kaimdir, derler…

Bu amaçla Cumhuriyet döneminde onlarca kurum oluşturuldu ve Türkiye bu kurumları sayesinde ayakta kaldı, o kurumlarıyla bugüne gelebildi.

Ama sonra, bir baktık ki bütün bu kurumlar ya işlevsiz hale getirildi ya da kapatıldı.

İşte bunlardan bir tanesi de Türk Hava Kurumu’ydu.

Mevcut iktidar zihniyetince, özellikle kurban derisi ve bağış toplama konusunda rakip görüldüğü için olsa gerek, iyi gözle bakılmadı. Fırsat ele geçince de yandaş kayyum atama suretiyle işlevsiz hale getirildi.

Pandemi döneminin en çok aranan kurumu bu iktidar tarafından kapatılan Hıfzıssıhha oldu.

Orman yangınları başlayınca da işlevsizleştirilen Türk Hava Kurumu ister istemez gündemimize oturdu.

Bugün, THK nasıl kurum haline geldi, onu hatırlatmak istedim.

Sabiha Gökçen anlatıyor:

"Bir gün, hiç unutmam, İsmet Paşa köşke hem çok yorgun, hem de çok sinirli gelmişti.

Oysa, çoğu kez sinirlerine hâkim olmasını herkesten iyi bilirdi. Şöyle bir yorgunluk kahvesi aldıktan sonra Gazi:

"Hayır ola İsmet" dedi. "Sende bir fevkaladelik var bugün... Ne oldu? Neye sinirlendin?"

İnönü yumuşamıştı. Gülümsemeye çalışarak:

"Türk Hava Kurumu'nun Genel Yönetim Kurulu Toplantısı vardı da..." dedi.

Gazi üsteledi:

"Eee, ne olmuş varsa?"

"Fuat Bey'i epey terlettim... İstifaya filan kalktı."

"Çalışkan çocuktur Fuat... Cemiyeti de diğer milletvekili arkadaşları ile iyi yönetiyor..."

"Bunlara bir diyeceğim yok. Fakat canımı sıkan bir husus oldu."

"Neymiş o?"

"Hesaplarda kırk para oynuyor!"

"Kırk para… Yani bir kuruş..."

"Evet... Toplantıya sabah onda girdik, saat on yediyi geçiyordu çıktık… Daha önceki toplantıda dikkatimi çekmişti. Bu bir kuruşun nereye gittiğini öğrensinler diye talimat vermiştim. Bulamamışlar... Bugünü de onunla geçirdik.

Fuat Bey'in hassasiyetini anlıyorum ama milletimiz ondan daha hassastır. Verdiği paranın nereye gittiğini behemahal bilmek ister. İstifa bu gibi hallerde en kolay çıkar yoldur. Ama kimseyi rahatlatmaz. Hatta söylentilere bile neden olur. Yurttaş bu parayı Türk Hava Kurumu yükselsin diye veriyor."

Gazi Paşa gülümsedi:

"Demek mesele bu... Kırk paranın hesabı seni bu kadar yorup üzdü. Tam adamını bulup bunların başına getirmişim.

Haklısın. Kırk para günün birinde kırk lira, kırk lira da dört yüz lira olur. Bu da giderek büyür halkın ağzında. Böyle kuruluşlara olan güveni sarsar.

Biz Cumhuriyeti kurarken, böyle kırk paralara çok ihtiyacımız oldu. Peki, ne yaptın sonunda?"

"Muhasebeciyi çağırttım. Memurları seferber ettim. Ve kırk paranın yanlışlıkla bir başka hesaba geçirildiğini bulup çıkarttırdım. Bundan sonra da bu gibi hataları affetmeyeceğimi söyledim kendilerine.

Bizim milletimiz gerçekten de elindekini avucundakini verir. Hiçbir ulus Türk ulusu kadar cömert değildir. Ama verdiğinin doğru dürüst yerlere sarf edildiğini görmek ister. Hem de buna inanmak ister.

Türk Hava Kurumu'nun halktan toplanan paralarla uçaklar alıp askeriyeye hediye etmesinden duyulan memnuniyet büyüktür.

Bu güzel havayı ne kırk para uğruna, ne de yüz para uğruna bozmaya kimsenin hakkı olmasa gerektir."

Kıssadan hissesi;

Türk Hava Kurumu'nun kırk parası kıymetlidir. Çünkü, o kırk para milletindir.

Şayet ülke ve bazı müesseseler bugüne kadar sarsılmadan, yıkılmadan, yok olmadan gelebilmişlerse hep bu "kırk para"nın hesabı sorulduğu için gelinebilmiştir.

Bugün Türkiye'nin ne durumda olduğunu görmek istiyorsanız Türk Hava Kurumu'nun veya diğer kurumların haline bakmanız yeterlidir.