Dün dediğim gibi; TBMM, dün toplandı toplanmasına ama dosta düşmana çok önemli mesajlar verilecek, işbirlikçilerin uykuları kaçacak ve toplumun yüreğine su serpecek bir tavır ortaya konulacak beklentilerimiz boşa çıktı.

Kamuoyunun ve özellikle muhalefetin, neden böyle oluyor, eksik ne, kusur kimin türünden sorularına da bir cevap verilmedi.

Milli Savunma Bakanı ve Dış İşleri Bakanı da aman da ne büyük mücadeleler verildiğini, terörün dize getirildiğini, teröristlerin son çırpınışları olduğunu anlattılar o kadar…

Gelecek-Saadet Grubu adına konuşan Selçuk Özdağ, kısmen yazımda değindiğim bataklığı kurutmadan sivrisinekle mücadele stratejimize değindi.

Biraz da iktidarın şehit haberleri sonrası takındığı tutuma…

Özetle aktarayım;

“Kırk yılı aşkın bir süredir hep aynı şeyleri yaparak farklı bir sonuç elde edilemediği için mi bitirilemiyor bu terör?

‘Öncesinde niye yapılmadı’ eleştirileri gargaraya getirilip her şehit haberinin sonrasında ‘biz de şu kadar terörist öldürdük, misliyle karşılık verdik’ denildiği için mi bitirilemiyor?

Terörle mücadele etmek yerine sadece terörist öldürüldüğü için mi bitirilemiyor?

Terörü besleyen her icraatın altına imza atıp, sulayıp, gübreleyerek büyütülen bataklığı kurutmak yerine sinek avlamakla övünüldüğü için mi bitirilemiyor?

1 ya da 2 şehit haberi aldığımızda kılını kıpırdatmayan, oynatmayan devletlüler 5, 10 şehit verdiğimiz zaman bir anda cevvalleşiyorlar, selam bile vermeye tenezzül etmedikleri muhalefete ‘bildirilerimize imza atın yoksa hain ilan ederiz’ deniyor ama bu durum ne hikmetse hep seçim zamanlarında oluyor.

Seçimlerin olmadığı zamanlarda mesela ne kadar şehit verirsek verelim ‘ne notası, müzik notası mı bu’ diye dalga geçmekten ‘birkaç şehit verdik diye Türkiye Büyük Millet Meclisi mi toplanırmış’ diyene kadar pervasızlığın, lakaytlığın ve sorumsuzluğun bini bir para maalesef…

Yapılan açıklama ve bühtanlara bakılırsa şehit haberleriyle birlikte devşirmeyi umdukları siyasi ikballerine kılıf hazırlamayı da ihmal etmiyorlar. En büyük kılıfları da kendilerinin dışında vatansever olmadığı ve geri kalan herkesin terör ve terörist sevicisi olduğu iftirasıdır.

Hangi toplum kesiminden ve görüşten olursa olsun millet olarak derin bir acı yaşıyoruz. Ülkenin Cumhurbaşkanı ise toplumu kucaklayıp birleştireceği böyle bir dönemde yine pişmiş aşa su katan bir siyaseti dayatmaktadır.

Gelin, böyle konularda bile birleşmeyi, birlikteliği, beraber olmayı önce siz yapın, siz birlikte bu işlere öncülük yapın diye sesleniyoruz değerli hazırun. Aldığımız her şehit haberinden sonra özellikle yetkililerin ve sorumsuz sorumluların yaptığı açıklamaların ruhsuzluğu, tekdüzeliği değişmeyen klişelere sadece öfkeyi artırıyor. Klişe hâline gelmiş bildiriler, retorik söylemler ve sorumluluğu kendinden başka herkese yükleyen ikiyüzlü, gayretkeş beyanlar terörü beslemekten, ona yol verip cesaretlendirmekten öte bir işe yaramamaktadır.

Kimileri ‘ayakkabı numaralarına kadar biliyoruz, 300-500 terörist kaldı’ diyorlardı ve bakıyoruz, teröristler devam ediyorlar. Eğer siz bataklığı kurutmazsanız, eğer siz burada bölücülükle uğraşmazsanız her zaman teröristle uğraşacaksınız ve Türkiye’yle de uğraşmak isteyen iç ve dış yapılar mutlaka bu tür konuları da istismar edeceklerdir.

Terör günümüzde birçok ülkenin sorunudur, özellikle etnik terörün beslendiği sosyolojik bir taban da vardır. Örgütü taşere eden uluslararası güçler ve devletleri es geçmeyelim. Ayrıca, bu yapıların ideolojik bir yanı da var ki bununla mücadele etmek ciddi bir kararlılık ve hazırlık ister. Bu mesele sadece bir güvenlik meselesi de değildir, ekonomik bir meseledir, sosyal ve kültürel bir konudur, tarihî ve sosyolojik kodları ve gerçeklikleri vardır, hele ki etnik terörün dayandığı toplumsal bir tabanı da oluşmaktadır. Bütün bir toplumun topyekûn hissetmesi gereken bir acı ve dolayısıyla bizatihi milletin katılımının yani 85 milyonun beraberce bu mücadelenin içerisinde olması gerekmektedir. Değerli milletvekilleri, hissedemediğin acıların yaralarını iyileştiremezsiniz derken ben biraz önce bütün bu şuur eksikliğinin bizleri bir ahtapot gibi sarmasından bahsediyorum.

Her defasında ‘acımız büyük, Şehitlerimize rahmet ve yakınlarına başsağlığı’ diye “tweet”ler atarak bu yaralar asla iyileşmez. Şehitlerimiz ölmüyor, elhak, iman ettik ve dahi ilan ediyoruz, şehitlerimiz ölmüyor; evet ama vatan evlatlarımızın kanı üzerinden siyaset yapan, ikbal devşiren ne kadar iki yüzlü karanlık figür varsa maalesef bu milletin umutlarını öldürüyor.

Pek umursayacağınızı sanmıyorum ama yine de sizi ciddiyete davet ediyorum. Her konuda olduğu gibi, terörle mücadele konusunda da bir şey yapmak yerine, yapıyormuş gibi görünmekten vazgeçin artık. Sınır ötesinde, dağ başında eksi 20 derecede yalap şalap çadırlarda beklettiğiniz vatan evlatlarının buralarda beklemesinin tek bir gerçekliğini söyler misiniz lütfen? Bu çocuklarımızı teröristlerin açık hedefi hâline getirip sahipsiz bırakılmasının tek bir sorumlusu çıkmayacak mı Allah aşkına?

Ölen öldüğüyle mi kalacak? ‘Askerlik yan gelip yatma yeri değil. O da bu mesleği seçmeseydi’ mi diyeceksiniz yine?

‘Şehit ailelerine maaş bağlıyoruz ya, ne diye bağırıp çağırıyorsunuz’ mu diyeceksiniz hep?

Buradan iktidar başta olmak üzere Millî Savunma Bakanından Genelkurmay Başkanına sesleniyorum: Eleştirinin olmadığı, yapılamadığı yerde hatalar, suistimaller gizlenir, kurumlar profesyonellikten uzaklaşır, keyfîlikler başlar. Milletimizin değerleri üzerinden kendinize kutsal kaleler oluşturmaktan vazgeçin artık. Hükûmet ve Türk Silahlı Kuvvetleri yetkilileri mızrağın çuvala sığmadığının farkına varsın ve şehitlerimizin hesabını versin istiyoruz; bu işi beceremiyorsanız istifa edin ve yapabilenlere yol verin,”

CHP grubu adına konuşan Gökhan Günaydın’ın konuşması, en çok muhalefet kokan ve neşteri kısmen de olsa yaraya batıran bir konuşmaydı. Bilahare üzerinde konuşacağız.