Sıradan güneşli bir gündü. Her şey normal seyrinde devam ediyordu. İşe gidenler, sabah yürüyüşüne çıkanlar. Biz de hazırdık. Planımızla, silahlarımızla… Her şey yolunda gözüküyordu. Sadece harekete geçeceğimiz vakti bekliyorduk. Sonunda banka açılmıştı. Bir süre daha bekledikten sonra maskelerimizi takarak büyük bir hızla dört kişi bankaya girdik. Biz dört kişi girdiğimizi sanıyorduk, fakat ilk etapta üç kişiydik. Arkadaşlarımızdan biri uzun olan merdivenleri çıkarken düşmüştü. Onun sonradan gelmesiyle dört kişi olduk. Son gelen de o olduğu için kapıyı tutma, kilitleme işi ona kaldı.

Klasik banka soygun planı olarak güvenliği etkisiz hale getirdik. Gişenin arkasında duran memurları alarm tuşuna basmaması için oradan uzaklaştırdık. İçeride çok müşteri yoktu. Olanları da yere yüz üstü yatırdık. Sonra yerlerin daha ısınmadığını fark ettik ve onları bekleme koltuklarına aldık. Bankanın müdürünü sorduk, kimse cevap vermedi. Bir kez daha sorduk ve bu sefer içimizden biri kendini tutamayarak, heyecanına yenik düşerek havaya ateş etti. Kendi ve bizler de dahil banka içerisinde bulunan herkes korktu. O anda bir sessizlik oldu. Rehineler ne yapacağını bilemedi. Bizler de ne yapacağımızı bilemedik. Sonrasında durumu toparladık. Banka çalışanlarından biri müdürün hasta olduğunu bugün biraz geç geleceğini söyledi.

Müdür yardımcısını bulduk. Orta yaşlarda, gayet nazik bir hanımefendiydi. Kendisine kasanın kapısını açıp açamayacağını sorduk. Kendisi kimsenin zarar görmemesi için elinden geleni yapacağını söyledi. Biz de bu kibar hanımefendiye olumlu cevap verdik. Kasaya indiğimizde filmlerde gördüğümüz kocaman bir demir kapı ile karşılaştık. Müdür yardımcısı elektronik sistemi devre dışı bırakacağını ve sonrasında da anahtarla açmaya çalışacağını söyledi. Bizler onayladık. Bu arada kasaya üç kişi gittik. Yukarıda bir kişiyi rehinler için bıraktık.

Müdür yardımcısı hanımefendi uzun uğraşlar sonucunda elektronik güvenliği devre dışı bırakamadı. Bunun üzerine içimizden biri binanın arkasındaki elektrik trafosunu kesip sonrasında da jeneratörü devre dışı bırakırsak elektronik güvenlik sistemi otomatik olarak devreden çıkar diye bir öneri sundu. Biz de bu öneriyi kabul ettik. O sırada polis bankanın önüne gelmiş ve filmlerden aşina olduğumuz duyuruları ve konuşmaları yapıyordu. Aramızdan birini bankanın arkasında bulunan elektrik trafosuna yolladık. Bankanın arka kapısı açıldığında trafo hemen karşısındaydı. Gönderdiğimiz kişi trafonun içerisindeki bir kabloyu kesti ve elektrikler bir anda gitti. Sonrasında da bankanın depo bölümde yer alan jeneratörü kapattık. Müdür yardımcısı hanımefendi anahtarları kasaya soktu ve kapıyı açıldı.

Kasanın içerisindeki paraları, altınları, ne var me yok ise topluyor çuvallara doldurup kasa kapısının önüne koyuyorduk. Olabildiğince para ve altın topluyorduk. O kadar ki paraların bulunduğu rafı bile sökecektik. Mutluluktan ve şaşkınlıktan ne yaptığımızı bilmiyor gibiydik ama plana sadık bir şekilde devam ediyorduk. Elektrik olmadığından ve kasanın içerisinde olduğumuzdan sadece kendi sesimizi duyuyorduk. Paranın taşıyabileceğimiz bölümünü topladıktan sonra bir anda bir ses duyuldu. Üçümüz birbirimize bakarken kasanın büyük kapısı üzerimize kapandı. Elektrik gelmiş ve elektronik güvenlik sistemi devreye girmişti. Paralar kasanın dışında kaldı, biz ise içeride.

Çok vakit geçmeden rehineler için yukarıda bıraktığımız arkadaş teslim oldu. Üstelik kendisinin zorla bu işe sürüklendiğini, bütün planı bizim yaptığımızı, ceza almazsa itirafçı olacağını söyleyerek. Kasanın kapısı büyük bir gürültüyle açıldı. İçeriye ellerinde koca silahlarla sayamadığımız kadar polis geldi ve yerde oturan bizi tutukladılar. Bir banka soygunu çabası böylelikle sona erdi. En azından denedik ve kasanın içerisine kadar girebildik.