Hayret, AKP ve yancıları lütfettiler nihayet de İliç faciasıyla ilgili TBMM Meclis araştırma komisyonunun kurulmasını kabul ettiler.

Bugüne kadar yüzlerce örneğini gördük; İktidar ve yancıları bu ve benzeri olayları sıradanlaştırdılar, normalleştirdiler, tartışılmasını, konuşulmasını ve hatta gündemde tutulmasını sürekli engellediler.

Oy çokluğu ile bu olaylarla ilgili her türlü inceleme ve araştırma önergelerini reddettiler.

Deprem konusunu araştıralım. Ret…

TOKİ mağdurlarına çözüm bulalım. Ret…”

Şu uyuşturucuya batan gençlerimizi kurtaralım. Ret…

Engelli vatandaşlarımızın sorunlarına çözüm üretelim. Ret…

Kentsel dönüşüme çare bulalım. Ret…

Doğu Türkistan’da, Filistin’de yaşanan katliama duyarlı olalım. Ret…

Ama bu kez toplumsal baskı ağır geldi. Şu güne kadar bütün makul, insani, haklı talepleri geri çevirenler, TBMM araştırma komisyonu kurulmasına razı oldular.

Oldular da inşallah 15 Temmuz darbe araştırma komisyonu gibi olmaz ve inşallah komisyon raporu ortadan kaldırılmaz.

TBMM’nin bu oturumunu baştan sona izledim.

Muhalefetin suçlu ve sorumluları hedef gösteren, suçluların yaptıklarının yanına kar kalmamasını savunan konuşmalarına karşılık, artık olup biteni örtemeyeceklerini anlayan iktidar ortakları mensupları da ‘her şey kontrolümüz atında, devlet orada, yaraları saracağız’ masalları anlattılar.

Devletimiz en başından beri sahadadır ve tüm imkânlarını da seferber etmiştir. Dualarımız bir an önce madenci kardeşlerimize ulaşmak içindir. Rabbim ülkemize ve milletimize bir daha böyle felaketler göstermesin, dediler mesela...

Biliyoruz, artık kanıksadık, olay yerine herkesten önce gitmenize alıştık, en şaşaalı cenaze törenlerinize, sanki vazifenizmişçesine kuran okumalarınıza…

Ama yalan söylemeyin. En başından beri yoksunuz. Ruhsat aşamasında, izin aşamasında, denetim konusunda yoksunuz. Bu anlamda hiçbir sorumluluğunuzu yerine getirmiyor musunuz ama Allah var, çok güzel Kuran okuyorsunuz ölenlerin ardından…

Kimisi de konuşmuş olmak için ve konuşma süresini bir an tamamlayıp yerine oturabilmek için olsa gerek, sorumlu milletvekili ve iktidar mensubu değillermiş de a-haber spikeriymişçesine gelişmeleri aktardılar.

Mesela yancı partinin bir milletvekili; “Erzincan İliç’teki özel bir maden ocağında, dün saat 14.28’de maden ocağından çıkarılan cevherin konumlandırıldığı yığının kayması sonunda 9 madencimiz toprak altında kalmıştır. Kayıp 9 işçiye ulaşmak için tüm imkânlar seferber olunmuş, 827 personel arama ve kurtarma çalışmalarına katılmıştır.”

Arkadaşlar felaketi abartma, abarttıkça sorumluluklarını azaltma konusunda ustalar ya, bu da öyle yaptı;

“Ancak, kayan yaklaşık 10 milyon metreküplük toprak yığını yaklaşık 300 dönümlük bir alana yayılmış ve bölgede etkisini gösteren yağışlı hava arama çalışmalarını da zorlaştırmaktadır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olaya ilişkin 3 başmüfettiş ve 1 müfettiş görevlendirildiğini açıklamıştır. İliç Cumhuriyet Başsavcılığınca da adli soruşturma başlatılmış, 4 cumhuriyet savcısı görevlendirilmiştir.”

Ne güzel! Bütün uyarılara kulak tıkayacaksın. Uyarılara rağmen denetleme için müfettiş vesaire göndermeyeceksin. Haklarında açılmış davalar ve soruşturmalar varsa hepsinin üstünü örteceksin.

Ancak iş olup bittikten sonra müfettişleri, savcıları harekete geçirecek, bunu da gururla anlatacaksın öyle mi?

Felaketi abartma noktasında usta oldukları kadar, sonuçlarını küçümseme ve gizleme hususunda da çok mahirler maşallah!

Diyorlar ki; Bakanlığımız ve Valiliğimizin açıklamalarına göre, siyanür sızıntısını engellendiği, nehre herhangi bir malzemenin ulaşması veya karışmasının söz konusu olmadığı, bölgede meydana gelen toprak kaymasının maden alanındaki atık havuzuyla bir ilgisinin de bulunmadığı ifade edilmektedir.”

Bunlar ya siyanürün ne olduğunu bilmiyor ya da milletle kafa buluyorlar.

Bir de toprak kaymasının maden alanındaki atık havuzu ile ilgisinin olmaması ne demek yahu?

Dalga mı geçiyorsunuz?

Peki bütün bunların ilk sorumlusu Murat kurum ne yapıyor bu arada?

İstanbul sokaklarında oy avcılığına çıkmış bir de nasıl bir yüzü varsa artık; “İnanıyorum ki çevre katliamlarının hesabını sandıkta bir bir soracaksınız” diyor.

İstanbullu, olmayan çevre felaketi ile senin sorumluluğunda yaşanan çevre felaketinin ayrımını yapacak kadar basiretlidir!

Ya da inşallah öyledir!!!