Hükümet sorumsuz, suçsuz, günahsız ve bütün hatalardan münezzeh!

Ve hükümet adeta teflon tava, üzerine hiçbir şey yapışmıyor.

Korkunç bir sel afeti yaşadık…

Bizden hükümet gereğini yaptı, yaraları sardı, taziyelerini bildirdi hatta taziye evlerinde Yasin bile okuttu dememizi, bununla idare etmemizi, buna sevinmemizi ve onları alkışlamamızı bekliyorlar.

Biz, hükümetin görevi iş bittikten sonra yara sarmakla sınırlı değil, sizin göreviniz mümkünse o yaraların açılmasına engel olmaktır desek de nafile; Biz burada insanların yaralarını sarmak için çaba sarf ederken 'ben nasıl bir dedikodu oluşturayım', 'acaba ona nasıl bir zarar vereyim', 'bunu nasıl bir siyaset malzemesi yapayım' düşüncesi içinde olanlar var” diyor Bakan Soylu…

Bütün afetlerde olduğu gibi burada da ‘bütün görev ve sorumluluklarını yerine getirmişler, her türlü tedbiri almışlar ama doğal afet bu bir yere kadar’ şeklinde düşünmemiz isteniyor.

Peki öyle mi? Hiç mi kusurları yok, bakalım…

Malum fıkradır;

Şeytan, evin gelini inek sağarken, ipinden kurtulmak için direnen buzağının ipini gevşetir. Buzağı biraz daha zorlayınca ipten kurtulur ve annesini emmek için hamle yapınca kadını ve süt kovasını devirir.

Sinirlenen kadın, eline geçirdiği odunu buzağının kafasına geçirir. Yavru kan içinde yere yığılınca anne yüreği devreye girer ve inek bir tekmeyle kadını indirir.

Gürültülere koşan kayınbabası, gelinini öldüren ineği öldürür.

Silah sesini duyan kadının kocası gelir, sen misin karımı öldüren diye babasını vurur.

Olaya şahit olanlardan işin aslını öğrenince de kafasına sıkar.

Olup biteni seyreden Şeytan bıyık altından gülümseyerek şöyle der;

“Yine benden bilecekler, suçu bana atacaklar. Oysa ben sadece buzağının ipini gevşettim!”

Her afet sonrası ‘ben ne yaptım, benim suçum ne, neden beni eleştiriyorlar, bunlar beni eleştirmek için fırsat kolluyor, yetmiyor yalana iftiraya sarılıyorlar’ şeklinde algı oluşturan iktidar, buzağının ipini gevşettiğini dahi kabul etmiyor.

Üstelik bir kere de değil.

Buzağının ipi kaç kere gevşetilmiş bir bakalım mı?

Yaşı uygun olanlar hatırlar, AKP’den önce Köy Hizmetleri, YSE gibi kurumlarımız vardı.

Tüm ülkede örgütlü, her türlü modern iş makinalarıyla da donanımlı bu kurum, seçilmiş İl Genel Meclisleri, atanmış Valiler ve İl Özel İdareleri ile birlikte çalışır, köylere hizmet ederdi!
2005 yılında kapattılar.

Kurumların tüm makine parkını AKP’li Belediyelere, tüm yol-köprü-asfaltlama işlerini yandaşlarına ihalesiz peşkeş çektiler.

Hatırlı ve partili vatandaşların, ülkenin her yöresinde dere yataklarına, su yollarına kaçak inşaatlar yapmalarına göz yumuldu, kaçak ve yanlış yerlere yapılan inşaatlara izin verildi, yetmedi bütçeye üç kuruş girsin anlayışıyla İmar Barışı ve İmar Afları ile yasallaştırıldı.

Şimdi “Tamam, çok yağmur yağdı, yağmurlar sele dönüştü ama yıkımı ve ölümü arttıran sebep; iktidarın siyasi ve mali rant uğruna çarpık yapılaşmayı teşvik etmesi, dere yataklarına inşaat izni verilmesi, bir de kaçak yapıların para karşılığı affedilmesiydi” diyoruz, bizim ne suçumuz var, diyorlar.

Bu konularda kesinlikle siyasi sorumlu bulunmuyor, aranmıyor…

Ya müteahhit ya bürokrat, bir günah keçisi bulup olayı kapatıyorlar.

Şimdi de suçluyu ve sorumluyu buldular mesela. Bozkurt’u vuran selde yıkılarak onlarca kişiye mezar olan binanın müteahhidini tutukladılar.

O da “Her şeyi sorarak, izin alarak yaptım. Bana kimse buraya bina yapamazsın demedi” diyor.

Siz 4 kata izin verdiniz de o müteahhit mi 8 kat çıktı?

Dere yatağını yapılaşma yasağını 15 metreye bu müteahhit mi çekti?

Daha önce kaçak ve usulsüz yapılan binaları bu müteahhit mi imar barışlarıyla usulüne uydurdu?

Bütün uyarılara rağmen, yıkımı ve afetin fecaatini arttıran o tomrukları, derenin dibine o müteahhit mi depoladı?

O yıkılan evin sahipleri, yıkılmadan 3-4 saat yardım beklediler de insanların tahliyesini o müteahhit mi engelledi?

Yurt dışında Korona olan yandaş vatandaşı alıp getirmek ve şov yapmak için uçak gönderen hükümet, o insanları kurtarmak için bir helikopter havalandırdı da müteahhit mi engel oldu?

Yine buldular bir günah keçisi…

Ve yine ipin ucu siyasi iktidara dokunmayacak.

Çünkü, sorumluluk siyasete atılırsa bütün sistemleri çöker.

Hangi sistemleri mi?

Elbette ki; İlçe belediyesindeki imar noktasından başlayıp, tepeye kadar giden “Siyasetin ve siyasetçinin finansman piramidini oluşturan sistem.

Allah ona zeval vermesin de gerisi kolay!