6 Şubat 2023… Binlerce insanın umutlarının, hayallerinin ve hayatlarının enkaz altında kaldığı o kara gün. Aradan iki yıl geçti ama içimizdeki acı, öfke ve güvensizlik hâlâ taze. Çünkü yaşanan yıkımın sorumluluğunu üstlenen, hesap veren kimse olmadı. Bugün dönüp baktığımızda, o günkü çaresizlik neyse, bugün hissettiğimiz duygu da aynı: güvensizlik! İki yıl değil, on yıl da geçse bu duygudan kurtulamayacağız. Çünkü bu ülkede deprem değil, ihmaller öldürüyor.
Deprem Türkiye’nin gerçeği, bunu hepimiz biliyoruz. Ama kabul edelim ki, bizde öldüren şey sadece fay hatları değil; plansızlık, denetimsizlik ve en önemlisi ihmal! 6 Şubat’ta binlerce insanımızı kaybettik ama bu kayıpların çoğu doğal bir afetin kaçınılmaz sonucu değildi. O binaları inşa eden müteahhitler, o yapılara ruhsat veren yetkililer, denetlemeyen kurumlar, yardımları zamanında ulaştıramayan yöneticiler… Her biri bu felaketin birer parçasıydı.
O gün, kameraların önünde büyük sözler söylendi. Ama depremzedeler, acılarını henüz yaşarken bile bir kenara itildi. Yardımların gecikmesi, koordinasyonsuzluk… Bunlar tek tek yaşandı. Oysa insanlar en temel şeyleri bile bulamıyordu: Su, battaniye, yiyecek, sağlık hizmeti...
Günlerce enkaz altında kurtarılmayı bekleyenlerin çığlıklarını hatırlıyor musunuz? O çığlıklar duyulmadı, duyulmak istenmedi. Çünkü birileri her şeyin kontrol altında olduğunu göstermek istiyordu. Ama gerçek, her şeyin kontrol altında olmadığıydı. O gün şehirlerde yaşanan çaresizlik, aslında koca bir sistemin iflas ettiğinin göstergesiydi.
GÜVENMEK İSTİYORUZ AMA NASIL?
Bir vatandaş olarak, yaşadığımız ülkeye güvenmek istiyoruz. Vergimizi ödüyoruz, kurallara uyuyoruz, askere gidiyoruz, sandığa gidip oy kullanıyoruz… Peki, karşılığında ne alıyoruz? Büyük bir felaket olduğunda “Kendi başınızın çaresine bakın” mesajını mı?
Bu ülkenin insanı bir deprem olduğunda en azından enkaz altında unutulmayacağını bilmek ister. Ama 6 Şubat bize gösterdi ki, unutulabiliriz. Yaşadığımız bunca acıya rağmen, sistemin hala düzeltilmemiş olması, yeterli önlemlerin alınmamış olması, bize "Siz yine kendi başınızın çaresine bakın" demekten başka bir şey değil.
Bugün büyük bir deprem olsa ne olur? Kendimizi güvende hisseder miyiz? Yine çaresizliği mi yaşarız? Yine yardımlar gecikir mi? Yine sorumlular hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam mı eder? Güven, bir devletin halkına vermesi gereken en temel şeydir. Ama bizler, bu ülkede en çok ona açız… Ve en kötüsü de bu açlığın hiçbir zaman giderilmeyecek gibi görünmesi.