TÜGVA yani Türkiye Gençlik Vakfı, geçtiğimiz günlerde Büyükada İskelesinde bir tahliye işlemiyle gündeme geldi.

Olay şuydu;

Eski İBB yönetimi söz konusu yeri 2018 yılında 10 yıllığına TÜGVA’ya kiralamıştı.

Yeni İBB yönetimi, usulsüz kullanımı gerekçesiyle tahliye davası açmış ve kazanmıştı.

Ancak, tahliye kararı elinde olanların lehine işlem yapması, hukuk kararının yerine getirilmesi noktasında işlem yapması gereken emniyet teşkilatı, aksine tahliyeyi engellemiş ve ortalık karışmıştı.

Hukuki süreç şöyle işledi;

İBB, 7 Şubat 2020 tarihinde Şehir Hatları A. Ş’ye bir yazı yazarak Büyükada İskelesinin üst katının intifa sözleşmesine aykırı olarak 3. kişilere devredildiğinin tespit edildiğini, kira sözleşmesinin fesih edilerek bu alanın İBB’ye teslim edilmesini istedi.

Bunun üzerine Şehir Hatları AŞ, 21 Şubat 2020 tarihinde, TÜGVA ile olan kira sözleşmesini feshederek, bu alanının 28 Şubat 2020 tarihine kadar tahliye edilmesini isteyerek alanı da İBB’ye teslim etti.

Alanın zamanında tahliye edilmemesi üzerine İBB, 11 Eylül 2020 tarihinde TÜGVA’ya ihbarname çekerek, 7 gün içerisinde tahliye edilmesini istedi.

Alanın tahliye edilmemesi üzerine, bu kez İBB, prosedüre uygun olarak 6 Ocak 2021 tarihinde, Adalar Kaymakamlığına yazı yazarak, Büyükada İskelesinin üst kısmının tahliye edilmesi talebinde bulundu.

Adalar Kaymakamlığı, önce 26 Ocak 2021 tarihi için tahliye emri verdi.

Daha sonra hava muhalefeti nedeniyle TÜGVA temsilcilerinin gelmemesi gerekçesiyle, tahliye gününü 2 Şubat 2021 tarihine erteledi.

Bu arada TÜGVA’nın tahliye işleminin iptali için açtığı davada, mahkeme 27 Ocak 2021 tarihinde, yürütmeyi durdurma kararı aldı. Tahliye sürecini durdurdu.

Ancak daha sonra İstanbul 2. İdare Mahkemesi, 28 Mayıs 2021 tarihli ve 2021-158 sayılı kararıyla, tahliye işleminin iptali ve yürütmenin durdurulması isteminin reddine karar verdi.

Böylece tahliye işleminin önünde hukuki bir engel kalmadı.

Bu kararla birlikte İBB, 9 Haziran 2021 tarihinde yeniden Adalar Kaymakamlığına yazı yazarak, söz konusu yerin tahliye edilerek, İBB’ye teslim edilmesini istedi.

Adalar Kaymakamlığı, 18 Haziran 2021 tarihinde İBB’ye yazı yazarak, Büyükada İskelesi üzerinde Türkiye Gençlik Vakfı’na kiraya verilen alanın tahliyesinin yapılabilmesi için Şehir Hatları A.Ş ile TÜGVA arasındaki kira sözleşmesinin usulüne uygun olarak sona erdiğine dair bilgi ve belgelerin gönderilmesini istedi.

İstenen bilgi ve belgelerin Adalar Kaymakamlığına iletilmesi için Şehir Hatları A.Ş’ye İBB tarafından bildirim yapıldı. Şehir Hatları A.Ş de istenilen bilgi ve belgeleri, 8 Temmuz 2021 tarihinde Adalar Kaymakamlığına gönderdi.

Bu arada TÜGVA’nın İstanbul 2. İdare Mahkemesinin yürütmenin durdurulması isteminin reddine dair karara karşı yaptığı itiraz üzerine, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Onuncu İdare Dava Dairesinin 2021-765 itiraz no ve 06.07.2021 tarihli kararı ile itirazın reddine kesin olarak karar verildi.

Büyükada İskelesinin üst kısmının tahliyesine ilişkin Adalar Kaymakamlığına yazılan 9 Haziran 2021 tarihli yazının üzerinden 60 günün üzerinde süre geçti. Böylelikle, ilgili mahkeme kararlarıyla, söz konusu alanın tahliyesine ilişkin hukuki hiçbir engel kalmadı.

İBB zabıta ekipleri, 6 Ekim 2021 Çarşamba günü binanın tahliyesini gerçekleştirmek üzere Büyükada İskelesine gitti.

Ancak işlem yapılmasına polis tarafından izin verilmedi.

Polis, binaya giriş çıkışları yasakladı. Adalar halkı iskele önüne gelerek tahliyenin engellemeye tepki gösterdi.

Konu geçtiğim hafta TBMM’de gündeme geldi.

HDP ve CHP’nin TÜGVA’nın faaliyetlerinin araştırılması için Meclis Genel Kurulu'na sunduğu araştırma önergesi tartışıldı.

Sonuç; AKP ve MHP oylarıyla reddedildi.

Bugün GÜNDEM’de, muhalefetin iddialarını ve iktidar ortaklarının savunmaları üzerinden TÜGVA dosyasını açalım, tarafları dinleyelim ve ona göre yorum yapalım istedim.

TBMM’DE TÜGVA TARTIŞMALARI

HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ;

Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki gündem yirmi dört saatte bir değişiyor; bir taraftan vergi kaçıranları konuşurken bir taraftan baskıları konuşurken şimdi de Türkiye Gençlik Vakfı adında “TÜGVA” diye bir vakfın yaptığı bir uygulamayla her gün karşı karşıyayız.

Neydi? Bir gazetecinin, sosyal paylaşım sitesinde paylaşması üzerine çarşaf çarşaf usulsüzlükler akıyor. Her zamanki gibi en başta inkâr, her zamanki gibi “Kıskanıyorlar.” her zamanki gibi “Yalan!” Sonra, belgeler ortaya çıkınca “Ya, birileri sızdırmış olabilir.” Artık bu kabul edilebilir bir durum değil.

TÜGVA, Türkiye’de 2013 yılında kurulmuş bir vakıf. O tarihlere gidelim; cemaatle bir çekişme, Gülen cemaatiyle bir kopuş ve dershanelerin kapatılması, yurtların kapatılması, peşinden bir vakıf kuruluyor. Sekiz yıl önce 500 bin lirayla kurulan bir vakıf şu anda Türkiye’deki bütün tarikatların, bütün cemaatlerin bir çatı şirketine dönüşmüş, vakıf değil de bir şirket, rakamlarla açıklayacağız. Zaten girin sayfaya, sayfaya baktığınızda, 81 ilde örgütlü, 58 tane yükseköğrenim erkek öğrenci yurdundan -kadınlarla ilgili başka bir vakıf kurulmuş- tutun birçok alana girmiş, otoparkından otogarına, işletmelere kadar birçok yerde var.

Peki, arkadaşlar vakıf demek geçmişte neydi? Vakıf demek, bir kişinin veya grubun hayır yapması ve rızasıyla bir yeri tahsis etmesi.

Burada bir tahsis mi var, bir rıza mı var? Hayır. Bir işgal var, bir yerleşme var, bir çökme var.

Bunun adı nedir? Gece gündüz, televizyonlarda itiraz çıkınca “terörö terörö” “paralel devlet yapılanması” şu bu…

Paralel devlet yapılanması budur, tümüyle çökmedir, tümüyle üstünde oturmadır.

Neden? Bakın arkadaşlar, kamudan alınan birçok bina TÜGVA’ya veriliyor, kayyum atanan birçok şirketin yerleri tekrar buraya veriliyor; dershaneler, yurtlar. Ne oluyor arkadaşlar?

Bunlar dışında düşük kirayla kamunun yerleri onlara veriliyor. Ne oluyor arkadaşlar?

Dışarıdan yer kiralanıyor, kendi belediyelerine ödettiriliyor. Ne oluyor?

Bir bakıyoruz ki iş başvuru merkezi gibi çalışıyor; hâkim, polis, kolluk gücü, subay, astsubay atamalarında işe gireceklerin listesi veriliyor. Ne oluyor?

Arşiv taraması yapıyor, valilerin özel hayatlarına kadar her yeri araştırıyorlar ve bütün bunları çoğaltabiliriz, çoğaltabiliriz. Fakat geldiğimiz aşama da ne?

Peki, gençlere ulaşıyorlar mı? Hayır, kendi gençlerine ulaşıyor.

Peki, bu vakfı kim kurmuş? Milletvekili arkadaşlar da var, içinde Genel Başkan Yardımcıları da var, içinde bakan yardımcıları da var. Peki, siyasi partilerin zaten gençlik yapısı var.

Nedir? TÜGVA, Türkiye Gençlik Vakfı. Bakın, Diyarbakır Kayapınar Belediyesi Diyarbakır’ın değil,

27 Mart, seçime iki gün var, Kayapınar Belediyesine ait 20 bin metrekarelik, 20 dönümlük Ekin Ceren Parkı aynı gün ihaleye veriliyor, tevhit ediliyor, ifrazı yapılıyor, tapu tahsisi yapılıyor, Milli Emlaka veriliyor seçime iki gün kala. 1 Nisan, seçimden sonra TÜGVA’ya devrediliyor.

Bununla mı yetiniyorlar? Hayır. Oradaki taşınmazların bakımı, onarımı, mefruşatı, elektriği, suyu, güvenliği, 1 araç tahsisi ve aracın yakıt gideri Belediyece karşılanacak, Belediye seçilmiş ya. Ya ye, ye, ye, doymuyorsunuz; işgal et, işgal et, doymuyorsunuz. Asıl kayyum sizlersiniz, asıl işgal eden sizlersiniz, asıl seçilmiş iradeye el koyan sizlersiniz.

Silopi’de tekrar, Laleş parkını kalkıp aldılar kendilerine, Silvan’da Meya Kadın Merkezini aldılar kendilerine; 200 lira kira, 200 lira kira, Silopi’deki binanın belediyedeki fiyatı. Bunlar gidecek, bitecek, bu saltanat sona erecek.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM HALİL ORAL

Saygıdeğer milletvekilleri, Türk-İslam medeniyeti bir vakıf medeniyetidir. Yüce Peygamber Efendimiz bir hadisi şerifinde şöyle buyurmuştur: “İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır; malın en hayırlısı, Allah yolunda harcanandır.” Vakıf, işte bu hadisi şerifin işaret ettiği değerlerin bir çatısıdır. Vakıfların temelinde ise güven vardır. Bu güven ki Peygamber Efendimiz İsrâ ve Miraç mucizesini gerçekleştirdiğinde, Hazreti Ebu Bekir’e kendisine bu hususu soran Mekkelilere “O, Muhammed dediyse doğrudur.” sözlerini söyleten güvendir.

Bugün maalesef bu güvenin çok uzağındayız. İktidar birtakım sivil toplum kuruluşları ile vakıfların insanlara faydalı olma ilkesini kirletip yandaşlara faydalı olma ilkesini hâkim kılmıştır.

Bu vakıflar, malları Allah yolunda harcamak yerine yakın zamanda İstanbul’da ve Türkiye'nin pek çok yerinde gördüğümüz gibi kamu mallarını yandaşlara peşkeş çekmenin aracı hâline gelmiştir maalesef. Dün, FETÖ dernek ve vakıflarıyla devletin güvenilirliğini nasıl istismar edilmişse bugün TÜGVA, TÜRGEV gibi vakıflarla aynısı yapılmaktadır.

Sormak istiyorum: Paralel yapılar, devlet dışı organizasyonlar kurup destekleyerek daha sonra da “Kandırıldık.” demekten hâlâ bıkmadınız mı Allah aşkına? Daha kaç kere kandırılacaksınız Yüce Allah’tan af dileyeceksiniz?

Sayın milletvekilleri, TÜGVA örneğinde gördüğümüz gibi, bir de bu vakfın yöneticilerinden bazıları çıkıp bu haramzadelikleri, bu yolsuzlukları, bu kötülük silsilesini örtbas etmek için yüce dinimizin değerlerini kullanmaktadır. Camilerde siyasi basın açıklaması yapmak hangi vakfın kültüründe vardır, lütfen söyleyiniz? Yolsuzluklara karşı duranları “Dinle, imanla alakasız insanlar İslam’a operasyon yapıyorlar.” diye suçlamak nasıl bir ahlaksızlıktır, bu nasıl hadsizliktir? Siz kimsiniz ki insanların imanlarını tartışmaya açıyorsunuz? Orta Çağ Avrupası’nda kalan, Allah ile kul arasına giren köhnemiş Hristiyan zihniyeti hortladı da bizim haberimiz mi yok?

Tüyü bitmemiş yetimin hakkını savunmak ne zamandan beri İslam’a operasyon olmuştur? Bu çirkin dilin, bu şuursuzluğun destekçisi de sahibi de azmettiricisi de maalesef iktidardır. Allah’ın izniyle iktidara geleceğiz ve sizin bu çürümüş düzeninize yüce sahabe Hazreti Ömer’in adaletiyle muamele edeceğiz ve samimi, ihlaslı insanları bu haramzadelerden ayırarak sorumlulardan da hesap soracağız.

CHP GRUBU ADINA ALPAY ANTMEN

TÜGVA ne? Bir vakıf, Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre kurulmuş ve buna göre çalışması beklenen bir vakıf. Ama bakıyoruz, ne yapıyor: Şimdi, öncelikle, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan, yeğeni Usame Erdoğan, AKP İstanbul İl Başkanı, AKP İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi Grup Başkan Vekili ve Esenler Belediye Başkanı gibi üst düzey AKP’liler TÜGVA’da yönetici. Peki, bu vakıf ne yapıyor? Beklentimiz Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre iş ve işlem yapması ama bu vakıf öncelikle AKP’nin Gençlik Kolları gibi hareket ediyor.

Keşke bu kadar olsaydı, gene iyiydi. Belediyelerin, AKP’li belediyelerin ve kayyum belediyelerinin mallarına çöküyor. Bu belediyeler, AKP belediyeleri ve kayyum belediyeleri bu vakfa onlarca taşınmaz tahsis ediyor, halkın paraları oluk oluk bu vakfa akıyor. Peki, bu yetiyor mu? Hayır. TÜGVA kamu kaynaklarına da çöküyor, kamu mallarını kullanıyor. Mesela İstanbul Büyükşehir Belediyesine ait Büyükada İskelesi’nden tahliye kararına rağmen, polisin de yardımıyla çıkmıyor. Demek ki kendilerini mahkeme kararını tanımayacak kadar devletin yerine koyuyorlar. Bunlar yetiyor mu? Yeter mi hiç. TÜGVA’nın ortaya çıkan en son marifeti: Bir paralel devlet edasıyla ve sevdasıyla kendilerinde, devlette kadro açıyorlar, kadro yaratıyorlar; polis, asker ve en önemlisi, hâkim ve savcı alımlarında referans listesi veriyorlar, buralarda kadrolaşıyorlar. Peki, 11 milyon kişinin işsiz olduğu, 11 milyon gencimizin iş bulamadığı bir ortamda sizce bu hak mı, reva mı; günah değil mi? Peki, sizden olmayanlar ölsün mü? Sadece AKP gençliği mi iş bulsun? Sınavların hepsinde bunu yapıyorsunuz ama burada daha önemli bir şey var; FETÖ’yü unutuyorsunuz. FETÖ nasıl da paralel bir devlet olarak devlette yapılanmaya gitmişti, bütün devlet memurlarını ve memurlukları ele geçirmeye çalışmıştı; şimdi de başta TÜGVA olmak üzere belirli dernekler, vakıflar, cemaatler bunu yapıyor. Buna neden ses çıkarmıyorsunuz? 15 Temmuz’dan hiç mi ders almadınız?

Arkadaşlar, bu ülkede 11 milyon işsiz var; Ankara, İzmir ve Mersin’in nüfusunu toplayalım ancak bu kadar ediyor. Bu insanlar işsiz, bu insanlar aç! Peki, ne yapağız? Ey TÜGVA, atanamadığı için intihar eden öğretmenlerden, işsizlikten kendini yakan babalardan ve evladının karnını doyuramadığı için kendini asan insanlardan utanmıyor musun? İnsanda bir avuç utanma olur, Allah aşkına!

Bütün bu rezaletler sonrasında bir TÜGVA yetkilisi çıkıyor, diyor ki: “Bunlar İslam’a operasyon yapıyor.” Allah’tan korkmaz, kuldan utanmaz; kul hakkı yemenin, devlet yağmalamanın ve belediyeleri hortumlamanın Yüce İslam diniyle ne ilgisi var?

Sayın milletvekilleri, peki, yaklaşık 25 bin hukuk fakültesi mezunu adli yargı hâkimliği için, 17 bin kişi idari yargı hâkimliği için, 4 bin avukat ve toplam 45 bin kişi hâkim ve savcı olmak için Adalet Bakanlığında sınava giriyor. Sadece bin kişi alınıyor ve bunların listelerini vakıflar, cemaatler ve başta TÜGVA yazıyor, oluşturuyor. Yani “Ya bendensin, işe gireceksin; ya benden değilsin, aç kalacaksın.” deniliyor. Doğru mu? Doğruysa gereğini yapın, eğer yalan diyorsanız, buyurun araştıralım, bu araştırma önergesine “evet” oyu verin diyorum. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

AK PARTİ GRUBU ADINA HULUSİ ŞENTÜRK

Hepinizin bildiği gibi, adına kısaca yönetişim dediğimiz, kamu karar ve hizmetlerinin sivil toplum örgütleriyle beraber tüm taraflarca verilmesi ve uygulanmasına dayalı modern yönetim yaklaşımı özellikle kültürel, sosyal ve eğitsel faaliyetlerin sivil toplum örgütleri eliyle görülmesini teşvik etmektedir. Bu anlayış çerçevesinde de merkezi kamuda olsun, belediyelerde olsun birçok faaliyetler gerçekleştirilmektedir. Bunlar bir tanesi de Sayın İmamoğlu’nun Başkanı olduğu dönemde

Beylikdüzü’nde yapılmıştır, 5 bin küsur metrekarelik bir alanda dernekler yerleşkesi yapılmış ve bu yerleşke derneklere tahsis edilmiştir, gayet hukukidir, normaldir, itirazımız yok. Burası, Çağdaş Yaşamı Desteleme Derneği’ne tahsisat yapılmıştır, Atatürkçü Düşünce Derneği’ne tahsisat yapılmış, Cumhuriyetçi Kadınlar Derneği’ne tahsisat yapılmış, yapılsın itirazımız yok; ama kimi belediyelerimiz tarafından TÜGVA gibi millî ve manevi değerlere sahip gençlik yetiştirmekten başka arzusu olmayan STK’lere tahsisat yapılınca kıyamet koparmak…

Bunu anlamak mümkün değil değerli arkadaşlar. Değerli arkadaşlar, son zamanlarda ne yazık ki bir yalan rüzgârı sürekli kullanılıyor, faşist Goebbels’in günümüzdeki gölgesi hâlen varlığını sürdürüyor, bir iddianın yalan olduğu ortaya çıkarıldığında bir başka yalanla bu fiyasko örtülmeye çalışılıyor. İşte, TÜGVA ve benzeri vakıflarla ilgili son dönemde tam bir Goebbels mantığıyla yürütülen kampanyalara şahit olmaktayız.

T3 Vakfıyla ilgili “Para aldı.” diye iddia ettiniz, T3 Vakfı mahkemeye gittİ -Küçükçekmece Asliye Mahkemesi- belediyeye “Kaç para verdin?” dedi, belediye yazdı “Para ödemedik.” Yalan. Kendi belediyeniz yalan olduğunu yazdı. Efendim, kalktınız TÜGVA’ya ilgili ve diğer STK’lerle ilgili kampanyaya başladığınızda sivil toplum örgütlerinin raporunu dayanak gösterdiniz, geçenlerde mahkeme, böyle bir rapor olmadığı yalanını ortaya koydu.

Geçenlerde Heybeliada’yla ilgili az önce yine gündeme getirildi; olmayan… “Olmayan” derken şöyle: TÜGVA, Vapur İşletmelerine bir dava açıyor, bir ara karar var, bu ara kararı sanki belediyenin açtığı davada tahliye kararı gibi gösterip bir zorbalık yapılmaya kalkılıyor, zorbalık tutmayınca da yalan ve iftira kampanyası; tam Goebbels mantığı… Bunu yapanların başında gelen kişinin de Büyükşehirden 30 milyonun üzerinde ihale almış olması manidar, asıl bunun araştırılması gerektiğini düşünüyorum.

Bu kampanyalar üzerine TÜGVA Başkanı bir açıklama yapıyor masumane bir biçimde, açıklamasında diyor ki: “Bazı belgeler kurumumuzdan alınmış, içine masa başında yalan ve kurmaca belgeler eklenerek… Bu belgelerle yıpratılmak isteniyoruz.” Buradaki “yalan” ve “kurmaca” ifadeleri siliniyor. “Sızdırıldığını itiraf etti.” gibi bir yalan ve bir çarpıtma…

Buradaki rahatsızlığın nereden olduğu belli. Rahatsızlık PKK’nın arka bahçesini temizleyen kayyumlardan rahatsızlık; rahatsızlık millî ve manevi değerlere sahip gençlik yetiştirmeye çalışanlardan rahatsızlık ama kusura bakmayın rahatsızlık vermeye devam edeceğiz diyor.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ/HDP

Valla, TÜGVA millî ve manevi değerlere uygun gençlik yetiştiriyor mu bilmiyorum ama bütün gençlerin eğitim hakkını, çalışma hakkını, olanaklardan eşit yararlanma hakkını tamamen ortadan kaldırdığını biliyoruz.

Bu ülkede üniversite okuyan, çok zeki olan, istediği yerde işe giremeyen yüz binlerce, milyonlarca genç varken TÜGVA, tamamen kendine bağlı bir yöntemle gençleri işe yerleştirmiş, ihaleler almış, ihaleler vermiş. Yani bu konuda çıkan listelerin hangisini anlatayım bilmiyorum. Size, son TÜGVA’da torpil listesi haberlerine erişim engeli getirildi ve ne komiktir ki Osmaniye 2. Sulh Ceza Hâkimi Muhsin Kadir Yılmaz’ın da TÜGVA listesinden hâkim olduğu ortaya çıktı. Ya, kendiniz çalıp kendiniz oynuyorsunuz, böyle bir şey var mı ya? (HDP sıralarından alkışlar) Erişim engeli niye getiriyorsunuz, niye erişim engeli getiriyorsunuz? Hatip, böyle, çok inanarak, inanıyormuş gibi yaparak Goebbels’i anlattı. Ya, vallahi, Goebbels’e girmeyeyim de çünkü siz onu mezarında ters çevirdiniz iktidar olarak. Yani şunu söylüyorum: Niye Kaçıyorsunuz o zaman ya? Çok samimi bir teklifte bulunuyoruz, gelin, araştırma önergemizi gerçekten kabul edin, bu listeleri hep birlikte ortaya çıkaralım, yoksa da çıkmasın. Hani, var, şu anda bir haftadır çarşaf çarşaf yayınlanıyor. “Bütün bunlar doğru değil.” diyorsanız gelin doğru olmadığını ispatlayalım. Bir kaygınız yoksa neden reddediyorsunuz? Gelin, şu anda Türkiye’de milyonlarca genç bu TÜGVA belgeleri yüzünden başına neler geldiğini biliyor ve kayyumlara hiç girmeyin çünkü TÜGVA kayyumların arka bahçesi olmuş, asıl arka bahçe olan onlar.

(Elinizde belge varsa yargıya intikal ettirin sataşmasına karşılık) Bu belgeler ve bilgiler tabii ki yargıya ulaşıyor, ulaşmasa bile yapılan bu kadar haberin tamamı yargı için ihbardır zaten. Şu ana kadar savcılar ne yapıyor bilmiyoruz. Savcılar, HDP’lileri kovalamakla, haksız gözaltılarla, Cumhurbaşkanına hakaret edenlerle uğraşırken bu ülkenin kaynaklarının tamamı TÜGVA gibi kurumlarla kendi yandaşlarına peşkeş çekiliyor. Bir de yargıda da TÜGVA’nın hazırladığı listelerle kazanan savcı ve hâkim olanların da demin örneğini verdim. Hangi yargıdan söz ediyoruz, bağımsız bir yargı mı bıraktınız, tarafsız bir yargı mı bıraktınız?

CHP GRUBU ADINA DENİZ YAVUZYILMAZ

TÜGVA, Türkiye'de torpilin adı, kul hakkı yeme vakfı. TÜGVA, ordudan yargıya, emniyetten akademik kadrolara kadar devlete torpille sızan bir yapı.

Şimdi, size bu yapının nasıl torpil yaptığını ispat edeceğim. Torpilin belgesi mi olur? Alın, size torpilin belgesi. Sayıştay dış denetim raporu ne diyor? “Akademik kadro ilanlarında objektif olmayan ek koşullara yer veriliyor.” Ne demek bu? Öğretim üyeliği kadrolarına yapılacak atamalar için ek koşullar belirlenirken objektif olunmuyor, denetlenebilirlik ilkelerine riayet edilmiyor, ilanların büyük çoğunluğunda belli bir kişiyi işaret eden şartların istendiğini ve bu sebeple de sadece birer kişinin başvurabildiğini yazıyor.

Sonuç, AK PARTİ'nin atadığı rektörler çoluğunu çocuğunu, yakınını, TÜGVA’sını, TÜRGEV’ini, Ensar’ını bu kadrolara soktular. Böylelikle, AK PARTİ’nin yaptığı yolsuzluklar, usulsüzlükler ve kamu zararlarıyla ilgili üniversite yönetimlerinden çıt çıkmıyor. Elinizden gelse neredeyse ilkokul sınıf başkanlığı seçimlerinde bile torpil yapacaksınız; kim bilir, belki de yapıyorsunuz.

Soru şu: AK PARTİ’nin yandaş olan dernek, vakıf, birlik ve benzer teşekküllere hazineden “yardım” adı altında her yıl aktardığı tutarlar ne kadar?

Yanıt Strateji ve Bütçe Başkanlığı faaliyet raporunda. Ne diyor rapor? “2020 yılında dernek, vakıf, birlik ve benzeri teşekküllere yardım amacıyla 1 milyar 97 milyon 513 bin lira para aktarılmıştır.” diyor. Son on yılda bu dernek, vakıf, birlik ve benzeri teşekküllere aktarılan toplam tutar, döviz cinsinden dönüş yapılırsa, 22 milyar 480 milyon lira.

Bir de bunun üzerine AK PARTİ’li belediyelerden hortumlanan paralar, tahsis edilen binalar var.

Şimdi size kendinizi savunabilmeniz için iki fırsat sunacağım. Birinci fırsat; hazineden ve belediyelerden TÜGVA, TÜRGEV, Ensar gibi yandaş dernek ve vakıflara, hangisine ne kadar, hangi tutarda para aktardığınızı açıklayın.

İkinci fırsat; bu dernek ve vakıflar hazine ve belediyelerden ne kadar para aldıklarını onlar açıklasınlar.

Eğer bunları açıklamazsanız, bu hortumlarınızı kabul etmiş olursunuz.

Bir de bu dernek ve vakıflar için TMSF üzerinden çöktüğünüz şirketler var. Örnek; Sürat Kargo. Sürat Kargonun piyasa bedeli 1 milyar 700 milyon lira. İhalesi yapıldı, ihaleyi bir şirket aldı, adrese teslim ihale. 335 milyon 500 bin liraya ihaleyi aldı, buraya kadar tamam, inceleyelim. İhaleyi alan şirketin patronu TÜRGEV ve Ensar Vakıflarının Amerika'da kurduğu TURKEN Vakfının da aynı zamanda yönetim kurulu üyesi.

Peki, ihaleyi veren TMSF kayyum heyetinde ihale dosyasını hazırlayan, kapalı zarfların içini açıp içindeki rakamları görebilen heyetin içinde kimler var? Tabii ki TÜRGEV yönetim kurulu üyesi var. Diyeceksiniz ki bir tane kayyum heyetinde TÜRGEV yönetim kurulu üyesi bütün ihaleyi şekillendirir mi? O yüzden diğer üyelerine de bakalım, bakalım kimler var. AK PARTİ Beyoğlu eski ilçe başkanı var, AK PARTİ Üsküdar eski ilçe başkanı var, TÜRGEV yönetim kurulu üyesi var, AK PARTİ Sarıyer eski ilçe başkan yardımcısı var, Türk Hava Yollarının -hani 40 tane şirketin yönetim kurulunda yer alan- basın müşaviri var. Yani ihaleyi veren, yapan, alan aynı dernek ve vakıfların üyeleri.

Sayın milletvekilleri, torpil virüsü AK PARTİ’nin tüm hücrelerini sarmış durumda.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN YOKUŞ

Ülkemizde yıllardır iktidara yakın isimlerin kurduğu bazı vakıfların ve derneklerin kamudan aktarılan kaynaklarla beslendikleri hepimizin bildiği, şahit olduğu gerçekler.

Yaklaşık sekiz yıl önce kurulan TÜGVA’nın da kısa sürede büyümesinin arkasında maalesef AK PARTİ’li belediyeler ile bir kısım kamu kurumlarının desteğinin olduğunu burada bilmeyen bir Allah’ın kulu yok. Siyasi iktidar kamu kurum ve kuruluşlarının hangi sivil toplum kuruluşlarına ne kadar kaynak aktardığı ve nerelere kullandırdığını sır gibi saklamaktadır. TÜGVA’nın birçok idari binalarının giderlerinin belediye, valilik, özel idare eliyle karşılandığını yine burada bilmeyen kimse yok. Ortaya çıkan bu tablo aslında yirmi yıldır devam edip gidiyor. Konu sadece TÜGVA değil; TÜRGEV, Ensar, say babam say!

Şimdi, bütün bu kurumlar ne yapıyorlar? Şu anda devletimizin içinde, hani bir dönem beraber yürüyüp beraber besleyip büyüttüğünüz FETÖ’nün, devleti paralel paralel yönettiğiniz FETÖ'nün kısa süreli boşluğunu bunlar dolduruyor.

Aslında, FETÖ'nün devlette devamı sağlanıyor. Niye sağlanıyor?

FETÖ'nün siyasi ayağına dokunamayan bir iktidar var. Şimdi, FETÖ'nün siyasi ayağına dokunamazsınız… Siyasi ayağının devletteki hücreleri yani sizin koruduğunuz FETÖ'cü bürokratlar şu anda devlette devam ediyor ama kısmi bir boşluk doğunca bunu kurduğunuz vakıflar, dernekler vasıtasıyla dolduruyorsunuz. Şimdi, bunu bilmeyen var mı? Buna “Hayır.” diyebilecek var mı? Allah'tan korkar buna “Hayır.” diyecek olan. “Biz devlette torpil yapmıyoruz, biz devlette yandaş kayırmıyoruz, biz devlet kadrolarını yandaşlarımıza peşkeş çekmiyoruz.” diyecek bir AK PARTİ'li çıkarsa Cenab-ı Allah'ın vallahi gazabına uğrar.

Niye? Yaşadık, yaşıyoruz, yaşamaya devam ediyoruz. Hizmetli alımından, taşeron alımından, bir memurun terfiine, yer değiştirmesine kadar yandaş kadrolaşma devam edip gidiyor. Bir yandan il, ilçe örgütleri; bir yandan vakıflar, dernekler; bir yandan hatırlı seçmenler.

Değerli milletvekilleri, üzülerek ifade etmek isterim ki yirmi yıllık AK PARTİ iktidarında Türkiye Cumhuriyeti devletinin hiçbir döneminde görülmeyen bir siyasi kadrolaşmayı siz gerçekleştirdiniz. Devletimiz âdeta parti devletine dönüştürüldü. Liyakat, tecrübe, birikim yerini partizanlık, yandaşlık, candaşlık aldı gitti. Artık, devlet kadroları, AK PARTİ il, ilçe teşkilatları, yandaş sendika, vakıflar, dernekler kanalıyla ulufe gibi paylaşıldı. Şimdi burada şunu söylüyorum: Bütün bu yaptıklarınızın hesabı vallahi sorulacak; hesap yakın.

Allah için, hak için, hukuk için adaletle bunun hesabını soracağız. Hiç merak etmeyin, hiç merak etmeyin sizin gibi olmayacağız, sizin gibi yapmayacağız.

AK PARTİ GRUBU ADINA YUSUF BEYAZIT

Vakıflar, malumualiniz insanların kendi emeklerinin, kendi kazançlarının, kendi değerlerinin, kendi zenginliklerinin, kendi fikirlerinin kendilerine göre kutsal gördükleri bir gayeye hasredilmek olarak tanımlanır. O nedenle, vakfın kökeninde iyilik vardır, vakfın temelinde sevgi vardır, saygı vardır. Nerede bir şifa varsa, nerede bir yalnızlık varsa orada vakıf devreye girer. Dünyanın ilk vakfı Kâbe’dir, Beytullah’tır. Daha sonrasında ise insanlar yaratıldığından itibaren yardımlaşmaya bir ihtiyaç duymuş ama bu değişik toplumlarda, değişik şekillerde tezahür ederken bizim toplumumuzda, bizim milletimizin değerlerinde bir medeniyet olarak kendisine yer bulmuştur. O anlamda, Peygamber Efendimizin de vakıf geleneğini başlatmış olması ve vakıf hürriyeti noktasında önemli eserleri değerlendirmiş olması da manidardır.

Selçuklular döneminde vakıf… Nerede bir han, hamam, kervansaray, darülaceze, şifahane, imarhane varsa bunların hepsine Selçukluların el attığını görüyorsunuz. Medreseler… Hangi şehirde yaşarsanız yaşayın eğer bir ulu cami görmüşseniz, bir medrese görmüşseniz ve özellikle taştan yapılan bir eser görmüşseniz -Divriği Ulu Cami’de olduğu gibi- Selçuklu eserlerine tanıklık yaparsınız. Osmanlı zamanında da böyle olmuştur ve bir medeniyet olarak kendisini ifade etmiştir. Batı'ya gittiğiniz zaman, yine bugün Balkanlarda görmüş olduğunuz bütün tarihî eserler vakıflar eliyle yapılmış ve bizim toplumumuza böyle kazandırılmıştır. O nedenle değerli dostlar, biz doğru oturalım doğru konuşalım, günümüze kadar 200 binden fazla Osmanlı vakfı gelmiş, bütün şehirlerimizi, bütün kültürümüzü, bütün medeniyetimizi ihya etmiştir.

Dolayısıyla Cumhuriyet Dönemi’nde de vakıflar kurulmuştur. Nerede bir vakıf varsa orada mutlaka bir yardımlaşma, bir sevgi, bir saygı, bir düşünce vardır. TÜGVA da bunlardan biridir, kurulan vakıflar da bunlardan biridir.

Ben sözlerimi kırıcı olmaksızın, sadece burada Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini verdiği için onların dikkatine sunmak açısından söylüyorum. İzmir Turizm Tanıtma Vakfı'na, İZTAV’a Sayın Başkanım bir bakmanızı özellikle istirham ediyorum.

8 milyon lira para meclis kararıyla İZTAV’A verilmiş ve Belediye Başkanının kardeşi, İZTAV’ın genel sekreteridir; danışmanı da oranın aynı zamanda müdürüdür, vakıf müdürüdür. En son Sayıştay bu dosyayı çıkardıktan sonra genel sekreter istifa etmiştir ama 8 milyon lira parayla ilgili de 1 milyon 200 bin lira değerindeki para Sayıştay tarafından zimmet olarak çıkartılmıştır ama… Ben vakıfların desteklenmesinin, vakıfların hakikaten korunmasının önemli olduğunu duyuruyorum.

GÜNDEMİN KARİKATÜRÜ