Önceliği deprem olan bir şehirde yaşıyoruz.

Dolayısıyla seçim sürecinde yarışan adayların depreme dair düşünceleri ve vaatleri her şeyden önemli…

Dolayısıyla adayların vaatleri ve projeleri arasından en önce deprem konusuna yoğunlaşıyorum.

Depreme dair teminatları, adayların ciddiyetinin ve yapacaklarının turnusol kağıdı gibi çünkü…

Bu anlamda, Zafer Partisi Sakarya Büyükşehir Belediyesi Başkan Adayı Uzm. Dr. Cihan KOLİP, nazarımda birkaç adım öne çıkıyor.

Onun işi tıp doktorluğu aslında, yani asli görevi depremden sonra yapılabileceklerle ilgili…

Ama konu belediye başkanlığı olunca, deprem öncesi yani depreme dair önlemlere dair de bir reçetesinin olması gerekiyor.

Oldu da…

Baktım, inceledim, gördüm ki gayet tutarlı bir reçete…

Diyor ki;

“1999 depreminde onlarca vatandaşımızın ölümüne şahitlik yapan bir doktor kardeşiniz olarak, aynı acıları ve travmaları Sakarya’nın yaşamasını asla istemiyorum.

Sizleri enkaz altından çıkarmayı düşünen zihniyeti çağ dışı buluyor, akıl ve bilimin öncülüğünde enkaz altında kalmanızı önleyen bir anlayışı Sakarya’da oluşturmayı amaçlıyorum.

Afet ve bilim kurulu oluşturarak, Sakarya’nın depremden önce risk değerlendirmesini yapacak, felaketin boyutlarını artıracak bütün faktörleri ortadan kaldıracağız.

Her binaya yaşını, geçmişini, önceki depremlerdeki hasar durumunu, güçlendirmenin ne şekilde yapıldığını, zemin etüdünü belirten kimlik kartı vereceğiz.

Ve bu bilgileri tapu kayıtlarına da işleyeceğiz.

Sakarya’nın çevresinde farklı bölgelerde lojistik merkezleri oluşturulacağız.

Alternatif yollar yaparak ulaşımını rahatlatacak, deprem sonrası şehri erişilebilir kılacağız.

Deprem anında Sakarya merkeze girişleri kapatacağız.

Şehrimize gelecek olan yardım araçlarını lojistik merkezlere indireceğiz.

Şehir merkezindeki 6,5 ve üzeri deprem sırasında yıkılması beklenen okulları önceden yıkarak elektrik (jeneratör), su ve kanalizasyon alt yapıları tamamlanmış, deprem sonrasında çok hızlı bir şekilde sahra hastanesi, barınma, aş evi, fırın, banyo ve tuvaletlerin olduğu merkezlere dönüştürecek kompozisyona getireceğiz.

Arama-kurtarma ekiplerindeki kişilerin, şehir çevresinde yapılmış güvenlikli lojmanlarda kalmasını sağlayacağız.

Bu ekibi oluşturacak kişilerin nüfus kütüklerinin Sakarya olmamasına dikkat edeceğiz.

Şehir merkezi dışında belli bölgelerde konteyner mahalleler oluşturulacağız.

İnşaat mühendisleri odası öncülüğünde oluşturacağımız konsorsiyum ile 7 ve üzeri şiddette bir depremde yıkılması beklenen 65 bin konutun, ada bazlı yerinde dönüşümünü başlatacağız.

Yazlık ve Aralık bölgesi gibi zemini konut yapmaya uygun olmayan en önemli tarım arazilerinin betonlaşmasına izin veren anlayışa son vereceğiz.

Ada bazlı yerinde dönüşüm yapılan binalardan çıkan aileler için geçici konut ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla Yenikent bölgesinde ilk etapta 5 bin konutluk toplu konut projesi başlatacağız.

Enkaz altında kalan kişilerin kimliklerini ve nerede olduklarını tespit edecek yapay zeka sosyal güvenlik sistemini kuracağız.

Şehrimizde yaşayan 100 bin civarında sığınmacı ve kaçaktan dolayı, yağma ve talanın önüne geçmek, güvenliği sağlamak amacıyla mobese ve dronlar ile bütün şehri izleyeceğiz.

Uzmanlık eğitimini stres ve kaos ortamlarında hızlı ve doğru karar almaya yönelik anlayışla tamamlayan bir kardeşiniz olarak, 31 Mart sonrası görev süresince (beş yıl içinde) meydana gelmesi beklenen büyük Sakarya depremini en az hasar ve acıyla atlatacağımızın sözünü veriyorum.”

Ben de depremi yaşayan biri olarak, bu yaramıza parmak bastığı için kendisine teşekkür ediyor, başarılar diliyorum.

İLAY AKSOY UYARIYOR!

Demokrat Parti Genel İdare Kurulu Üyesi İlay Aksoy’u tanır mısınız? Tanımıyorsanız da mutlaka tanıyın, çünkü özellikle sığınmacılar ve yabancılara toprak satışı konularında adeta otorite gibi…

Son paylaşımını ve uyarısını aktarayım;

Siyonizm’in fikir babası olarak bilinen Theodor Herzl, Yahudilerin Filistin’den toprak satın almaları için 1895 yılında “Bırakın bize yüksek fiyatlardan toprak satıp, kazıkladıklarını düşünsünler. Biz her koşulda alabileceğimizi alalım çünkü asla onlara toprakları geri satmayacağız” dedi. 1 Ocak 2002 tarihinden 19 Temmuz 2023 tarihine kadar yabancılara 28 milyon 320 bin 28 metrekare arazi satışı yapıldı. Sözde yüksek karlarla yapılan satışlar hem piyasayı yükselti hem de kendi vatandaşlarımızı toprak alamaz hale getirdi. Böylece sistem tamamen yabancıların eline kaldı. İktidar bu satışları engellemek yerine bizzat teşvik etti. Bu uygulama diğer uygulamalarda olduğu gibi de asla tesadüfen yapılmamıştır.

BOP, en kapsamlı, çok yönlü Türkiye’ye karşı uygulanan çökertme projesidir.”

İmza…