İlahi adalettir; Hukuk bir gün sana da lazım oluyor.

Ayarını bozduğun/bozulmasına vesile olduğun kantar gün geliyor seni de tartıyor.

Bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyerek büyüttüğün/büyümesine vesile olduğun yılanın bir sonraki hedefi sen oluyorsun.

En yakın örnekler Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’ydu mesela...

Yıllardır yönettikleri ülkede demokrasi, hak-hukuk, basın özgürlüğü var zannettiler, parti kurdular, bir de baktılar ki ayarını bozdukları kantar bu kez kendilerini tartıyor.

Ve son örnek Sedat Peker…

Malumunuz savunma hakkı kutsaldır. O kadar kutsaldır ki Cenabı Allah, dilsiz ettiği kişiyi aynı zamanda sağır da eder, ki kendini savunamayacağı ithamları duymasın, çıldırmasın diye.

Bakın nasıl çıldırıyor “Ulan nasıl yaparsınız” diyor, inanamıyor, isyan ediyor…

O da belki ancak farkına vardı ki, ayarını bozduğu/bozulmasına vesile olduğu veya bozulurken seyrettiği kantar, bugün onu da tartıyor.

Şimdi, bu olup bitenlerden sonra, uzun zamandır paylaşmayı planladığım ama çok tepki alacağımı da iyi bildiğim bir Osman Kavala yazısı yazacağım ve bakacağım kaçınız ‘Hukuk bir gün size de lazım olur’ gerçeğini kavramışsınız?

Malumunuz, Osman Kavala onca beraat ve AİHM kararlarına rağmen, birbirini yok sayan çelişkili hükümler sonucu, üç buçuk yılı aşkın süredir hapiste…

Hakkındaki suçlamalar; Hükümeti devirmek, darbeye teşebbüs ve casusluk…

Gezi davasından beraat ettiği ve tahliye edileceği gün, iktidar kanadı bastırıyor, yargı bağımsız ya, hemen aynı gün casusluk suçlamasıyla hapishaneye geri dönüyor.

Öyle garabetler yaşanıyor ki;

17 Ekim 2017'de göz altına alınıyor, 1 Kasım 2017'de hükümeti devirme ve darbeye teşebbüs suçlarından, iki ayrı suçtan tutuklanıyor da ilk iddianame tam on altı ay sonra Şubat 2019'da hazırlanıyor, on altı ay boş boşuna hapis yatıyor, onaltı ay boş geçiyor!.."

11 Ekim 2019'da Gezi davasında, yani darbeye teşebbüs davasında tahliyesine karar veriliyor ancak, tahliye edilmiyor, öteki dava var ya!.. Hükümeti devirme davası..."

"10 Aralık 2019'da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) karar veriyor:

"Hak ihlali var. Derhal serbest bırakılmalı!.."

Ama iktidar için "AİHM kararları yok hükmündedir" ya, yine tahliye edilmiyor.

18 Şubat 2020, hükümeti devirme suçundan da, beraat ediyor ama yine tahliye edilmiyor.

Darbeye teşebbüs suçundan yeniden tutuklanıyor, dört ay önce, 11 Ekim 2019'da verilen tahliye kararına rağmen…

9 Mart 2020'de ise, bu kez gündeme bambaşka bir suçlama, iki suçlamadan beraat sonrasında, üçüncü bir suçlama getiriliyor: "Casusluk".

20 Mart 2020'de "darbeye teşebbüs" davasından ikinci kez beraat ediyor.

Yalçın Doğan’ın ifadesiyle;

“Nasıl, insanın başı dönüyor, değil mi?..

Dava - tahliye kararı, dava - tahliye kararı ancak, tahliye yok.

Bu hukuk faciaları yaşanırken, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Kavala'nın derhal tahliyesi için çağrıda bulunuyor. Öyle ki Türkiye iki ay içinde üç kez uyarılıyor.

Peki, bizim Anayasa Mahkemesi?

29 Eylül 2020'de Kavala'nın "tutukluluk haksızdır" başvurusunu gündemine alıyor ama casusluk suçlamasına dönük iddianame üzerine, görüşmeyi erteliyor.

15 Aralık 2020'de tekrar ele alıyor ve genel kurula iletilmesine karar veriyor.

"29 Aralık 2020... Hukuk tarihimize yeni bir belge daha...

Anayasa Mahkemesi 7'ye karşı 8 oyla 'hak ihlali olmadığına' karar veriyor, tahliye geriye kalıyor.

Ya istinaf mahkemesi?

"İstinaf Mahkemesi, Gezi davasında iki kez verilen beraat kararını bozuyor. İlgili ağır ceza mahkemesi 21 Mayıs 2021'yi yeni duruşma günü olarak belirliyor.

İnsanın başı dönüyor, değil mi?

Ve 12 Mayıs'ta Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi bir kez daha, dördüncü kez, Türkiye'ye "Osman Kavala'nın tahliye edilmesi" yönünde çağrıda bulunuyor.

Bir kısmınız diyecek ki “Vay şimdi de Osman Kavala’nın derdine mi düştün?

Bakın, Sedat Peker, ‘kanlarınızla duş alacağım’ diye tehdit ettiği imzacı akademisyenlerden özür diledi.

İktidarın, birilerini ama özellikle muhaliflerini şeytanlaştırdığını ve sizin gibilere de taşlattığını ancak fark etti.

Ben sizi şimdiden uyarıyorum ki, tükürdüğünüzü yalamak zorunda kalmayasınız!