Özgürlüğü yakalamaya çalışıyordu. Doğduğu günden beri tek amacı buydu. Onun için her şeyi ama her şeyi denedi yaptı. Bazen denizlerde aradı özgürlüğü. Attı kendini denizlere yüzdükçe yüzdü. Mavi sularda kara parçası ufacık görünene kadar açıldı. Yorulduğunu fark etti ve mecburen başladığı yere geri dönmek zorunda kaldı. Denizler ona özgürlük olmasa da huzur vermişti, o da bunu kaybetmek istemedi ve bu sefer bir tekneyle açıldı sonsuz maviliğin derinliklerine. Tepede güneş, yüzünde rüzgâr ve ayaklarının altında mavi sular… Teknesinin yanında onunla yarışan yunuslar, denizin şeffaf sularının altında görünen balıklar ona eşlik etti ama hissetmek istediği özgürlüğü böyle bulamayacağını anladı. Bu his ona bir anda gelmişti ve o da vazgeçti denizlerden.
   Dağları gözüne kestirdi. Uçsuz bucaksız, bulutlara kadar uzanan sonsuzluğun başlangıcı olan uzayın ilk adımı olan dağlara çıktı. Yoğun oksijen ona özgürlüğü az da olsa hissettirdi. Hoşuna gitti ve daha da tepelere çıkmaya başladı. Ona huzur veren oksijen bu sefer onun düşmanı oldu ve birkaç kez bayılttı onu. Özgürlüğün bir bedeli vardır dedi kendince. Oksijenin onu bayıltmadığı ancak gökyüzüne en yakın yerde kurdu kampını. Sonsuzluğa ve özgürlüğe ilk defa bu kadar yakın hissetti kendini. Aradığı özgürlük buralarda bir yerde olacaktı. Karlı dağlara, uçsuz bucaksız mavi gökyüzüne baktı ama birkaç zaman sonra aradığını bulamayacağını anladı. Başı önde şekilde geldiği yolda arkasına baka baka dağlardan indi.
   Sadece özgürlüğü değil aradığını da bulmak bu hayatta böyle bir şeydi. Her yere bakmak, her yere gitmek gerekiyordu. Bu yorucu yolculuğun sonunda aradığı şeyi bulmanın da garantisi yoktu. Hayatın belirsizliği de işte tam olarak buydu. Sıradan hayatına geri döndü. Caddede elleri cebinde yürürken gözü bu sefer de kuşlara takıldı. İnsanlar kuşları özgür diye düşünüyorlardı. Kuşlar bir sağa bir sola doğru uçuyorlardı. Onları takip etme kararı aldı. Yürüyerek, koşarak yetişemeyeceğini anladı ve hızlıca taksiye bindi. Taksiciye kuşları takip et, dedi. Taksici şaşırdı kaldı. Kendisiyle dalga geçtiğini sandı. Hangi kuşu takip edeceğini sordu. Takip etmeye çalıştığı kuş sürüsünü gösterdi. Taksici şaşkınlıkla arabayı kuşların gittiği sokaklara, caddelere sürmeye başladı. Bir yerden sonra sürü kayboldu. Taksiden koşar adım indi ve bir apartmanın çatı katına çıktı. Oradan kuşların nereye gittiğini görmeyi umuyordu. Çatıdan baktığında kuş sürüsünün dağıldığını ve hepsinin farklı yerlere uçtuğunu gördüğünde kuşların da özgür olmadığını fark etti. Sadece kanatları olup uçmaları onları özgür yapmıyordu. İnsanların da ayakları vardı ama özgür değillerdi. En azından o öyle hissediyordu.
   Hissetmek istediği özgürlüğü bulamadı. Sessizce kenara çekildi. Sessiz, yalnız ve her şeyden uzak olmayı seçti. Uzun bir süre ne özgürlüğü ne de onu bulmayı düşündü. Günlerden bir gün kendi halinde sessizce otururken içinde bir huzurun uyandığını hissetti ve aslında hissetmek istediği özgürlüğü bulduğunu o anda anladı ve tebessüm ederek oturmaya ve uzaklara bakmaya devam etti.