Sevgili okurlar,
Sakarya’nın doğal güzelliklerini konu alan yazımın sonunda, özellikle “İl(Sakarya) sınırları içinde işlenen cinayetlere ve silah taşıma arzusunun tavan yapmasına” dikkat çektim!..
Daha lise yıllarından itibaren, bu “silah taşıma” isteğine karşı olduğu kadar “silah taşıma,silah bulundurma,silah gösterme sevdasına yakalanmış” arkadaşlarıma karşı, hep tepkili oldum..
Yaşadığımız çağda, silah taşıma ve bulundurma isteği, sizi hiçbir zaman güvende tutmaz?
Nice silah taşıyanların, “o silahı kullanamadan canından olduğunu” bilmeyen mi var?

KOVBOY FİLİMLERİNDEKİ GİBİ?
Amerikan kovboy filmlerinden, bizim husumet ve hasımlı Yeşilçam filmlerindeki konulara baktığınızda bile, “silah kullananların akıbetinin can yaktığını” görürsünüz..
Merhum babam Hakkı Cinal, silahtan çok evde av tüfeği bulundurmaya özen gösterirdi..
Sorduğumuzda, “bunun bir uyarı, uyandırma, dikkat çekme aracı olduğunu söyleyerek, bu av tüfeğinin asılı olduğu yerden alınmamasını ve bu silaha ellenmemesini” sıkı, sıkı tembihlerdi..

AV TÜFEĞİ MERAKI?
Sevgili babam, hakka yürüdüğü zaman bile tüfeğinin duvarda asılı olduğu ve oradan nasıl indirildiğini, kimin hatıra diye aldığını yıllar sonra öğrendim..
Merhum anneciğim Hava Cinal-Yağcı ise, gerçekten silaha çok meraklıydı..
Hele de aklında, fikrinde, nereden öğrenmişse, “Belçika Parabellumu” olacaktı!..
Mutlaka kardeşlerinden öğrenmiştir ya?
Sevgili merhum dayılarım içinde Ahmet, Gençeğa, Aliosman Yağcı kardeşlerde de, bir köy yaşamı içinde silah merakı vardı..
Ama bu kardeşler içinde farklı bir yeri olan ve İstanbul yaşamı içinde kendini yetiştirmiş olan Muhammed(Mehmet) Yağcı’nın, böyle bir tutkusu olmadığını çok iyi bilirdik..
Uzatmayalım, annem bu “Belçika Parabellum” isteğini benden habersiz kardeşlerim Aliosman ile Hüseyin Cinal’a iletmiş..

BELÇİKA PARABELLUMU?
Anne isteği ya, “Belçika Parabellumu” Arama seansları başlamış..
Bu  istek karşısında kardeşlerim Aliosman ve Hüseyin,” Anne bu zarfa konulup gönderilecek bir şey değil.. Hele de Belçika Cikolatası hiç değil..Belçika’dan Akyazı’ya sana nasıl Belçika Parabellum’u gönderelim” çıkışlarına, annem çözümü çoktan bulmuştu!?..
“Oğlum, Düzceli Ali var ya, o Düzce’de var “ diyor!
65 Yaşın içinde olan annemin bu isteği sonunda yerine getirildi..
Artık, Akyazı’nın Alaağaç Köyü’nde dul bir kadın olarak yaşamını sürdüren annemin, yeni sevdalısı oldu bu Belçika Parabellum’u..
Gurbet günleri uzun ya, evlatlarının hasreti içinde olan annem, her bir evlatı geldiğinde, bu Belçika Parabellumu’nu çıkarıp, “tak, tak, tak” atmaya başladı..
Bu silah seslerini duyan komşuları,” Ha tamam, Hava Ablanın oğullarından biri geldi mutlaka” diye kapıya çıkar, haberi öğrenirlerdi..

KİM GELDİ DERSİNİZ?
Bu alış-verişten haberim hiç olmamıştı..
Haberim olsa, bu işin olmayacağını evde herkes bilirdi..
Yaz tatili Belçika’dan memlekete döndüğümde, annem evin kapısı önüne çıktı, o Belçika Parabellumu’nu çıkardı, “ tak” diye havaya bir ateş etti..
Anneme, bu “tak” sesi sorulduğunda, “ Yusuf’um silaha hep karşı..Onu üzmemek için bir el ateş edip sevincimi dile getirdim.. Aliosman geldiğinde üç el ateş ederim, Hüseyin geldiğinde iki el, Yusuf geldiğinde ise bir el” diye meraklıların, merakını giderirdi..
Buna rağmen, annem mahçup bir şekilde o “tak” sesinden sonra tabancasını hep benden gizlerdi..
Alaağaç Köyü ile diğer köylerde, özellikle düğünlerde “patır, patır, patır” silahlar konuşturulurdu..
Hele de, “Acelle Yayla Şenlikleri’de ise adeta, silah kullanma, atışı, yarışı” yapılırdı..
O yıllarda bile bu alışkanlığa, bu israfa karşı haberler yaptığımı hatırlarım..

O ACIYI, KÖY HALKI OLARAK ÇOK YAŞADIK?
Bir Hıdırellez günü, Kuzuluk mesire yerinde sevgili arkadaşımız Adil Çelik, böyle bir heyecan kargaşası içinde bir serseri kurşun ile hayatını kaybetti..
Köyde ne büyük acı ve hüzün yaşandı..
Başka, yakın arkadaşlarımız, komşularımız, tanıdıklarımızı da, bu manada, “bu silah taşıma alışkanlığının kurbanı olduğunu” biliyorum..
Bazı köy düğünlerinde bu “silah atma” alışkanlığı yasaklandı..
Keşke, bütün düğünlerde yasaklansa?..
Niye olmasın ki?
Kim, kimler karşı çıkar dersiniz?
Aslında yasakta, bu yasağın gelenekleşmesi ve gelecek nesilleri de kapsayacak şekilde artık benimsenmesidir..

GAZETE SAYFALARINA YANSIYAN CİNAYET HABERLERİ?
Gazetelere yansıyan, “silahlı saldırılar, öldürmeler, cinayetlerin bu teknolojik devirde bile önünün alınamaması, bir kültür” meselesidir..
İnsanımız bu manada eğitmek, onlara gereken bilgileri vermek, “silahtan uzak durmalarını anlatmak kadar silah taşıma ve bulundurma ruhsatlarının” çok zor şartlarda verilmesinin sağlanması gerekir..
Bu konuda yetkililerimize, eğitimcilerimize, din adamlarımıza, köy, mahalle büyüklerine, muhtarlara, herkese büyük görevler düştüğü unutulmamalıdır..
Şu gazetelere yansıyan, “cinayet, saldırı, öldürme” haberleri vallahı insanın içini yakıyor!..
Bu aynı zamanda, bu kent yaşamı içinde olanları da olumsuz etkiliyor..

HOŞGÖRÜ VE HUZUR KENTİ SAKARYA?
Sakarya’nın bir “hoşgörü, bir huzur kenti, bir sakin kent” olmasını istiyorsak, burada topyekün hareket etmemizin derin bir mecburiyeti var..
Yoksa, “Sakarya huzur kendi, hoşgörü kenti, sakin kent” demenin ne anlamı kalıyor!
Gelin bu “silaha olan tutkuyu, alışkanlığı” tekrar gözden geçirelim, masaya yatıralım!
“Bu silah taşıyanların sayısını olabildiğince azaltalım”, ne dersiniz?
Yoksa, “daha çok üzeleceğiz, yakınlarımızı,canlarımızı kurban vermeye” devam edeceğiz?
Unutmayanız ki, “o öfkenin bedeli”, hep ağır olacak!?
Yine de, siz bilirsiniz ya?
Yusuf Cinal yazıyor, 23 Temmuz 2022 Brüksel