Kimsesistan ülkesinin Yalnızliya şehrinde doğmuş. Doğduğu gün Yalnızliya şehrinin tarihi boyunca ölçülmüş en sıcak günü yaşanmıştı. O kadar sıcakmış ki babası annesini hastaneye yetiştirmek için gaza bastıkça arabanın lastikleri asfaltta eriyormuş. Hastaneye zor bela yetişmişler. Hatta babası o büyüdüğünde bile ‘’Bir gün para kazanırsan bana dört lastik borcun var.’’ diyormuş.

Yalnızliya, turistik bir şehir olduğundan küçük yaşta turist rehberi olarak görev yapmaya başlamış. Kimsesistan’a gelen turistlerin büyük çoğunluğu Yalnızliya’daki ‘’Hüzün Çeşmesi’ni’’ ziyaret etmeden ülkeden ayrılmazlarmış. Kendisi bir turist rehberi olduğundan gelen turistleri buraya götürür hatta onların çeşmeye para atmalarını istermiş. Bu paranın anlamını da onları hüzünden ve üzüntüden koruyacağına dair bir inanış olduğu konusunda ikna edermiş. Kendisi bu tip batıl inançlara inanmasa da başkalarını çok kolay inandırırmış. Gece sonunda çeşmeye atılan paraları çöp toplayıcılar ve turist rehberleri toplayıp aralarında bölüşürlermiş.

Gelen turistlerin bir bölümü de Kimsesistan’ı gezmeye değil, buraya neden ‘’Kimsesistan’’ dendiğini öğrenmek için gelirmiş. Aslında internetten veya ansiklopedilerden araştırsalar bulacakları bir konuyu buralara gelerek hem öğrenmek hem de görmek isterlermiş. O da çocukluğundan beri her gelene aynı öyküyü anlatıyormuş.

Günlerden bir gün göçmen bir kabile şu anda Kimsesistan’a bağlı olan Yalnızliya şehrinin bulunduğu noktaya göç etmiş. O dönemde bu bölge göçmenler için çok yol üstünde sayılır ve güvenli bulunmazmış. Bu sebepten dolayı çoğu göçmenler burada yerleşmezlermiş. Fakat bir gün buraya gelen göçmen kabile de yaşlı insan ve hamile kadın sayısı biraz fazla olduğundan bu bölgeye yerleşme kararı almışlar. Etrafı düzenleyip kendilerine bir düzen oluşturmuşlar. Yaşlılar burada ölmüş, hamile kadınlar burada doğurmuşlar. Göçmen kabilenin buraya yerleştiğini duyan yoldan geçen kervanlar artık yollarını değiştirip bölgeden geçmemeye başlamışlar. Göçmenler bu duruma şaşırmış, gittikleri çevre kabilelerde durumu sorsalar da istedikleri cevapları alamamışlar.

Kabilenin yerleştiği bu topraklarda nüfusları artmış ve artık sürekli göç edecek bir durumda değillermiş. Onlar da burayı daha geniş ve ihtiyaçlara daha çok cevap veren bir yaşam alanı yani şehir haline getirmek için çabalamaya başlamışlar. Fakat kervanlar yollarını değiştirdikleri için bu bölge gittikçe ıssızlaşmaya başlamış ve ürettikleri ürünleri göndermekte son derece zorlaşmış. Buna rağmen bu toprakları seven, burayı kendi yaşam alanı gören insanlar bütün zorluklarla mücadele ederek burayı terk etmeyip koca bir şehir haline getirmişler. O kadar çok çalışmışlar ki hiçbir yerde bulunmayan tarımsal ürünleri bile yetiştirmişler. Bunun sonucunda çevredeki kabileler ve topluluklar bu ürünlere ulaşmak için buraya akın akın kervan yollamışlar.

Her gelen kervan kendi kültürünü, kendi yetiştirdikleri ürünleri getire getire burası bir kültür ve yetiştiricilik merkezine dönüşmüş. Bu bölgenin namı çok uzaklara kadar yayılmış. Tek bir sorun varmış. Bu bölge yolun yanında önemsiz bir yer olduğundan daha önce hiç isim konulmamış. Hep ‘’Yol kenarındaki yer’’ diye geçiyormuş. Buranın halkı artık buraya bir isim vermek gerektiğini düşünmüş. İlk kuruluşunda buraya kimsenin gelmediğini düşünerek buraya ‘’Kimsesistan’’ bu şehrin adına da ‘’Yalnızliya’’ demişler.

"Değerli ziyaretçiler, Kimsesistan’ın öyküsü bu şekildedir beni dinlediğiniz için teşekkür eder ‘’Hüzün Çeşmesi’ne’’ para atmak ve hüzünlerinden kurtulmak isteyenler beni takip edebilir ya da cömert teşekkür bahşişlerinizi burada alıp sizlere eşsiz bir Yalnızliya gününden hoşça kal demek isterim."