Aslında bu yazı pazartesi günü yazmış olduğum köşe yazısının devamı; pazartesi ‘farkında yaşamak’ ile alakalı teknik konuları sizlerle paylaştım, şimdi ise bu teknik konuların hayata nasıl aktarılacağı ve nasıl farkında olacağımızla ilgili örnekler paylaşacağım.

Öncelikle yazının başlığında görmüş olduğunuz ‘Hayatı Anla’ ifadesinin kökenin de yatan; Sen değiş, dünyan değişsin sloganıyla aynıdır.

Hayat dediğimiz, uğruna binlerce kitap yazdığımız ve üzerine hayatlar harcadığımız bu kavram kendi özümüzle alakalı. Sen olmazsan, etrafına bir bak neyin farkına varabilirsin? O halde hayat denen kavramın ta kendisi sensin.

Hayat benim, aldığım her nefesi n hakkını vermek de benim boyun borcum, hayata tozpembe bulutlar üzerinde doğmadım ben; en acılı, en ağır ve en yaralı hayatı yaşadım belki de. Yıllar öncesine dönüp baktığımda kendimi bildiğim günden bu güne dek kendi ayaklarımın üzerinde duran bir benim.

Yeri geldiğinde kömür taşımaktan, kendimi bulmak ve tanımak adına nice zorluklara göğüs germiş, her türlü insanın içine girip çıkmış, 14 yaşında başlayan hayat mücadelesin de hala hayata karşı dik durarak savaşan bir benim.

Bundan 4 sene önce hayatımın farkındalığı başladı, durup kendi kendime dedim ki; ‘sen ne yapıyorsun’ ben hayatın olağan akışında kendimi kaybetmiş sıradan bir birey olarak buldum kendimi, o gün maddi ve manevi olarak iflas etmiştim; işte o dönem benim yaşadığım duygu hiç durmak bilmeyen bir dehşet duygusuydu.

Farkına varmadan önce şunu soruyordum kendime; ‘tüm bunlar neden benim başıma geldi, neden beni m?’

İşte tek sorun buymuş meğerse farkına vardığım ilk gün ; ‘ben bu 0 noktasından nasıl zirve noktaya ulaşacağım, bunun için ne yapmalıyım’ diye sordum kendime. O gün benim hikâyemin başladığı gündü, evli ve 1 çocuk babası bir adam olarak tükenmişlik hissinin verdiği o bıkkınlık yerini umut ışıklarına bırakıverdi.

Biliyordum ki; ben bu sıfır noktasından kalkmayı başarırsam, insanların kalbine girebilmeyi ve onlara hayatın getirmiş olduğu acıları nasıl tecrübelere çevirebileceklerini gösterme şansı yakalayacaktım.

Benim savaşım hiç durmayan bir azim ve tükenmeyen bir ruh mücadelesi ile başladı, önce geçmişin izlerinden kurtuldum, kendi içimde onlarla savaştım; beni esir almalarına izin verseydim eğer bugünüm için yaşayamaz; geleceğim için doğru temelleri atamazdım.

İkinci bir Üniversite okumaya karar verdim bu mutlaka psikoloji olmalıydı ve bunu başardım; bu geçen süreçte mücadele verdiğim her gün bir adım daha ilerlediğimi fark ettim.

Bir kömür şirketinin Marmara Bölge Müdürü olarak çalışan ben, işten ayrıldım. Yarım kalan tüm hayallerimi gerçekleştirmek için yola koyuldum. Bugün geldiğimiz noktada, o güne dönüp baktığımda hayatın bana bu mücadele sonucunda verdiği çok güzel değerler var.

Bu farkındalık yolculuğumda; ben şükretmeyi öğrendim. En büyük imtihanım bu oldu, her sabah uyandığımda pencereyi açıp gökyüzüne bakarak; ‘Allah’ım sana şükürler olsun ki bu sabahta uyanma şansını nasip ettin’ dedim.

Bu yol öyle ışıklı ve değerli bir yoldu ki ben aslında gün geçtikçe bir şey yapmadığımı anladım; olması gereken buydu, seni kendinden çok sevecek bir başka kişinin olmadığını, sorun ve sıkıntıların bize verilen bir imtihan olduğunu ve en yücesi de bunların hepsinin bana bir şeyler kattığının farkına vardım.

Hayatımda kendi umutlarıma tutunarak, kendimi motive ettiğim o gün; geçmişin tüm sayfalarını yırtarak her şeyi geride bıraktım. Başıma gelenlerle ilgili benden daha tecrübeli olan kişilere danıştım; bu egoma kocaman bir tekme atmaktı.

En önemlisi de küçülmek oldu, tüm acıların ortasında önümde iki yol olduğunun farkına vardım; ya kendimi acılara bırakacaktım ki bunun sonucunda kurban psikolojisine girerek hayatımı mahvedecektim ya da bu acı deneyimleri hayatımın en tecrübeli deneyimleri haline getirecektim.

Ben deneyimlerime güvendim ve ikinci yolu seçtim. Farkında olmak için; fark yaratmak için çıktığım bu yolda bugün geldiğim noktada ben kendime dönüp; ‘Sana helal olsun be adam’ diyebiliyorum.

Benim başıma gelen şeyler benim en iyi versiyonum olmak için bana yaşatıldığını idrak ettim; ben bu acıları öğrendim ve öğrendiğim bu acılar benim yolumda bana yoldaş oldu.

Başarılı bir hayat kurdum, kendimle gurur duydum sonra fark ettim ki yine mutlu değildim, ben bu hayatı insanlar beni beğensin diye kurmuşum. Sonrasında ticaret hayatının getirdiği başarıların hepsini bir kenarı bırakarak yeniden başladım bu yolculuğa; bu yolculuk kazandığım deneyimleri başka insan hayatlarının üzerinde onlara da farkındalık oluşturmak adına atılacaktı.

Bugün yakın zamanda şehrimizde hizmete girecek olan bir Kişisel Gelişim ve Danışmanlık Hizmetleri şirketi kurdum, bu şirketin temel amacı yaralı kalpleri sarmak ve tüm bu evrene sevgi dağıtmak olacak.

Benim yolum; henüz yolun başı, nefes aldığım süre boyunca sevginin iyileştirici gücüne olan inancım tam olacak.

Sevgilerimle, hoşçakalın…