GELECEK adına iyi şeyler düşünmek istiyoruz… İyiyi çağırırsak, belki arzu ettiğimiz güzellikler saklandıkları yerden çıkagelir…
Malumunuz ülkemizdeki en azından son 10 yılda büyük sıkıntılar yaşadık, hayatın ağırlaşan yükünü sırtlamaya çalıştık…
Her sabah yeni bir gün ve yeni bir ümitle fırladık yatağımızdan, karşımıza çıkan olumsuzluklar yıldırmadı bizi… Ancak hayalle de peynir gemisi pek yürümüyor; yürüse de fazla uzun soluklu olmuyor…
Ortalıkta milyonlarca genç boş boş dolaşıyorken… Eğitimde, adalette, ekonomide, huzurlu bir yaşamda, sağlıklı yeme ve içmede, velhasıl yaşam kalitesinde geri kalmış ülkeler seviyesine düşmüşken, gelecekten nasıl ümit var olalım, nasıl Pollanna’cılık oynayalım?
Açlık, susuzluk, fakirlik, eğitimsizlik, cinayetler, tecavüzler, çalmalar, çırpmalar, insanları aptal yerine koymalar acaba bir İslam ülkesine yakışıyor mu?
İnsanı insan yapan bütün değerlerde dibe vurmuşken, milletçe girdiğimiz bu ümitsizlik tünelinin sonunda başka bir tünel bekliyorken acaba nasıl ümit tazeleyelim?
GERİLİMDEN MEDET UMANLAR
İnsanlar yer yer öfke patlaması yaşıyor… Tahammülsüzlük yaşamımızın her alanını bir karabasan misali kapsamış durumda. Gerilimden medet umanlar, halk arasındaki bu küçük fay hatlarını daha da derinleştirmek; partiler, etnik yapılar, kültür ve inanç farklılıkları arasında daha derin çukurlar açmak için sinsi sinsi çalışıyor…
Ülkedeki şiddet sarmalını, binlerce, on binlerce trol ordusu tetikliyor… Hükümet adına çalışan bazı silahşor gazeteciler, bazı cumhurbaşkanlığı danışmanları işaret fişeğini çakıyor, ertesi gün belli odaklara hizmet eden bu ülkenin “bazı” Cumhuriyet Savcıları harekete geçiyor…
Yönetenlere “ayna” görevi yapan gazeteciler, fikir adamları, yazarlar ve sanatçılar bir anda derdest edilip içeriye tıkılıyor… İçerisi dediysek, evin bir odası değil, mahpus damları!
SON ÖRNEK FATİH ALTAYLI!
Geride kalan hafta ortasında “Cumhurbaşkanını tehdit” suçlamasıyla tutuklanan gazeteci Fatih Altaylı bunlardan sadece biri… Sormak lâzım, arkasında ordusu, emniyet güçleri, trolleri, onlarca, yüzerce koruması olan bir makamı, bir gazeteci nasıl tehdit edebilir?
Bu anlayış devam ederse, Fatih Altaylı ne ilk ne de son olacak ne yazık ki! Daha önce İsmail Saymaz, Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Timur soykan, Murat Ağırel, Özlem Gürses, Merdan Yanardağ, Seda Selek’te olduğu gibi…
Aklıma gelen, gelmeyen daha pek çok gazeteci var şu an ceza evlerinde!
Her biri de kendilerine Anayasa’nın tanıdığı “basın ve fikir özgürlüğü” çerçevesinde yayın yapıyor. Fakat birileri rahatsız olunca, verilen talimatlar ve işaretler üzerine “ne yazık ki” bu ülkenin cumhuriyet savcıları da “sopa” olarak kullanıldı ve bunca insan içeriye tıkıldı.
Ortalıkta insanlığı kemiren bir hayat pahalılığı, insanlık ve din dışı birçok zalim uygulama varken, işsizlik, eğitimsizlik, talan ve her türlü yüzsüzlük devam ediyorken, suçsuz insanları içeriye tıkarak bütün bunları unutturmaya ve ülkede başka gündemler yaratmaya çalışmak acaba hangi mahfillerde hangi karanlık kişilerin eseridir?
Güzel düşünelim, güzel olsun, diyoruz ama tüm bu olumsuzluklar ve kapkara bir tablo karşısında, sonu görülmeyen bir tünelin içinde nasıl ümit var olalım?
Bırakın Polyanna’yı, dünyanın en iyimser insanı bile bu manzara karşısında iyi şeyler düşünemez, geleceğe ümitle bakamaz!
*******************
ANLAMLI SÖZ
“Ümit bitmez mi, biter… Bir umudun bittiği yerden, başka bir umut biter…”
TAYFUN TOPALOĞLU
******************