Şu an itibariyle, TBMM Genel Kurulu'nda salgın hastalığın yol açtığı risklerin gerekçe gösterildiği infaz yasa teklifi görüşülmeye devam ediyor. Belki siz bu satırları okurken yasallaşmış olacaktır.

İzlediğim kadarıyla en çok üzerinde durduğum ve durulması da gereken düşünce ve ifade özgünlüğü kısıtlananlara yönelik adalet bir başka bahara kalacak.

Düşünce ve ifade özgürlüğünü kullanan, dahası meslekleri, yaptıkları işleri bu özgürlüğün kullanılmasıyla doğrudan bağlantılı olan gazeteciler ve eleştiri hakkını kullanan vatandaşlar cezalandırılmaya devam edecek.

Covid-19 salgınını gerekçe gösterip pek çok suçluyu salıverirken, bu insanların içeride tutulması için makul bir sebebiniz de yok.

Ha, koronavirüs bulaşacağı insanları işledikleri suç türüne göre seçiyor bilgisine ulaştıysanız o başka.

Ama yaşananlar gösteriyor ki koronavirüs daha adil, zengin fakir ayırmıyor, sizden bizden ayırmıyor, bulaşacağı insanlara hangi partiye oy verdiklerini sormuyor, bilin istedim…

Bu konuya dair en güzel değerlendirme CHP milletvekili Muharrem Erkek’ten geldi, özetleyelim;

Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan niçin cezaevinde? Gündemdeki bir konuyu, kamuoyunun bildiği bir konuyu gazetecilik gereği haber yaptıkları için.

Murat Ağırel niçin cezaevinde? İktidarı rahatsız eden, gerçekleri ortaya koyan bir kitap yazdığı için.

Fatih Portakal?

Fatih Portakal bir "tweet" atıyor, vatan işgal altındayken uygulanan Tekalif-i Milliye, Cumhurbaşkanı tarafından gündeme getirildiği için -ki hiç doğru değil getirilmesi, hiç doğru değil- onunla ilgili ironi yapıyor, eleştiri yapıyor -güzel de bir anlatımla yapıyor- hem Sayın Cumhurbaşkanı suç duyurusunda bulunuyor hem de Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu.

Ona da talimat veriliyor; talimatla bağış toplanıyor, talimatla suç duyurusu yaptırılıyor, bunlar doğru değil.

Bakın, bir gazeteci, kutsal din duygularını istismar ettiği için iki hafta önce tutuklandı ama "Bakara makara" diyen biri, büyükelçi yapıldı.

Bu zihniyet doğru değil, bu anlayış doğru değil. Yasaklarla, bu tip uygulamalarla adaleti tecelli ettiremeyiz.

Osman Kavala; tutukluluğu iki buçuk yılı geçti. Bakın "tutukluluk" diyorum. Hakkında verilmiş bir ceza yok, hüküm yok, bir de aksine beraat hükmü var. İki buçuk yılı geçmiş bir tutukluluk olur mu?

Siz yargıyı silah olarak kullanıp özel bir husumetle birine karşı kullanırsanız adaleti yok edersiniz, infaz rejimini de düzeltemezsiniz, hiçbir şeyi düzeltemezseniz.

Onun için nasıl açıktaki hükümlülerle ilgili geçici bir düzenlemeyle, geçici bir tahliye getiriliyorsa Ceza Muhakemesi Kanunu'na eklenecek geçici bir düzenlemeyle de belli suçlar ayrı tutularak geçici tahliye ya da adli kontrol getirmelisiniz.

Başka türlü bu düzenleme kamuoyunun vicdanında yer bulmaz.

Tutuklu gazeteciler var, avukatlar var, sosyal medyada düşüncelerini, eleştiri amaçlı düşüncelerini sert bir şekilde paylaştığı için cezaevinde olan insanlar var.

Bunlar içeride kalmaya devam ederken birçok suçluyu dışarıya çıkarmak kamuoyu vicdanında yer bulmaz değerli milletvekilleri.

Çok değerli hukukçular var bu çatının altında, ben de yirmi yıl ceza avukatlığı yaptım. Biraz önce de söyledim, suçluyu kazıyınca altından insan çıkar.

Tabii ki böyle düzenlemeler bir zorunluluk arz ettiği zaman getirilebilir ama eşitliği, hakkaniyeti ve adaleti sağlamamız mutlaka gerekiyor.

Ömer Hayyam'ın çok güzel bir sözü var: "Adalet, kâinatın ruhudur." der. İşte bu teklifin ruhu yok, bu teklifin içinde adaletin ruhu yok, onun için kamuoyu vicdanında tam anlamıyla yer bulmuyor, onun için adaleti tecelli ettirmiyor.

Bu şekliyle kabul edilirse sakat doğacak. Gelin bu eksiklikleri giderelim, gelin birlikte çalışalım, ivedi bir şekilde adaleti, hakkaniyeti, eşitliği tesis edelim diyorum.

Kısa ama öz bir cümle de Ömer Faruk Gergerlioğlu’ndan aktarıp sonlandıralım;

“İnsanın en önemli özelliği olan düşüncesini 7/(2) maddesiyle terör örgütü propagandası olarak niteleyen, yine legal davranışları üyelik olarak nitelendiren 314/(2)'yi değiştirmeyen, yine masum Harbiyeli öğrencileri darbeci ilan edip defalarda müebbet hapis cezasına çarptıran bu acımasız, vicdansız duruma itiraz edip adil bir yasa oluşturma yerine, boyunduruk altına aldığınız yargıyı devam ettiriyorsunuz.

Yarın öbür gün bu yasa teklifinin, sizi de legal davranışlarınızdan dolayı yargılamayacağından emin misiniz?”