Sevgili okurlar,
Bugün sizlere memleketim Adapazarı’ndan yazıyorum..
İnsanın anavatanında olması, özgür bir şekilde havasını soluması, suyunu içmesi, uykusunu çekmesi, ezan ve horoz sesleri arasında güne uyanması ne güzeldir..
Korkusuz, endişesiz bir yaşamın gereğidir bu güzellikler..
Şöyle güne uyandıktan sonra, elini yüzünü yıkayıp, sevdiklerin ile kahvaltıda buluşmak, gündelik meseleleri konuşmak ve sonra ülke gündemine kafa yormak, gün içinde aile görev bölümünü yapmak, hepimizin yaptıklarından değil midir?..
Uzatmayalım, Brüksel’den İstanbul Sabiha Gökçen için biletlerimizi Pegasus Hava Yolları’ndan ayırttık..
Uçağımız  Charleroi Havaalanından saat 17,15 gibi kalkışı öngörüyor..

UÇAK BİLETLERİ ÇOK PAHALI!
Brüksel’den Türkiye’ye doğru başta Brüksel olmak üzere, Charleroi, Ostende, Liege gibi havaalanlarından da uçak seferleri düzenleniyor..
Bu yıl uçak biletleri gerçekten çok pahalı!
Özellikle Brüksel Eskişehir, Kütahya Zafer Havalanı için bilet talep edenlerin sitemleri, itirazları çok..
Bir ara Eskişehir yerine Zafer Havaalanı için uçuşların yapılacağı duyuruldu..
Bu karar büyük tepki çekince, yöneticilerimiz, bu kararı geri çekerek, tekrar “Eskişehir için uçak seferlerinin devam ettiğini” paylaştı..
Bu siyasileri, anlamak mümkün değil?
İnsanımıza “hizmet” sunulacağına, “Kütahya Zafer Havaalanı “ için yönlendirme, baskı neden ki?
Efendim, üç büyük kentin ortasına yapılan bu havaalanı, son yılların moda deyimi ile “ yap, işlet, devret”  modeli ile yapılmadı mı?
AH ŞU RANTÇI ANLAYIŞLAR?
İyi de, yetkililerimiz, böyle bir projenin zararına gerçekleştirilmesine nasıl izin verirler ki?
Ah şu, rantçı anlayış?
Ah şu, birilerini zengin etme fırsatçılığı?
Ah şu, devrin adamını kollama hastalığı?
Ne derseniz, deyiniz, iki ucu boklu değenek?!
Hani deveye sormuşlar?
Deve,”nerem doğru ki” demiş!
Madem izin verdiniz, “bu zararın daha fazlasını, bu hatta yolculuk yapacaklara” neden yüklersiniz ki?
Biz, bu düşünceler içindeyken Charleroi Havalanında işlemlerimizi yaparak, kalkışı bekliyoruz..
Bu sırada Fransa’da ikamet eden bir anne ve biri kız iki oğlu ile tanışıyoruz..

13 YIL SONRA TÜRKİYE’YE?
Anne Figen, 13 Yıl sonra tekrar memlekete gitmenin heyecanı içinde..
Ya çocukları?..
Nilsu, Furkan ile Kaan..
Türkiye özlemi içindeler!..
Görmedikleri, ama annelerinden adını çok duydukları ülke Türkiye!
Nasıl olmuşsa, üçü de Galatasaray taraftarı..
Onlara yardımcı oluyoruz..
Gümrük geçişinde bir küçük sorun yaşanıyor..
Eşim onları bekliyor..
Gümrük polisi, ısrarla bir evrak istiyor?..
Türkiye seyahatlerinde özellikle Fransa’dan gelenler için bu evrak isteniyor?..
Neyse, “sorun ceza açıklaması” ile çözülüyor..
Figen Hanımdan, her birey başına 200 Euro isteniyor..
800 Euro tutan bir ceza bu?
Çocuklar şaşkın ve tedirgin!
Türkiye yolunda, yarı yoldan dönmekte var..
Ama öyle olmuyor..

TÜRKİYE’YE GİTMENİN BEDELİ?_
Gelişte Charleroi tercih edilirse, “yandı gülüm keten helva” misali bir durum!
Figen Hanım,Türkiye özlemi içinde buna bile razı!..
Yani,” Türkiye’ye gitmenin, beklenmeyen bedelleri” çıkabiliyor?..
Uçağı bekliyoruz..
Bu bekleyişte, sohbetimiz sürüyor..
Figen Hanım genç yaşında, kaçak olarak, sahte vize ile Fransa’ya getirilmiş..
“Buna nasıl ikna edilmiş, nasıl kandırılmış” anlamak mümkün değil..
“ Beni evlilik vaadi ile alıp, buralara getirdiler..Daha genç bir kızım..Yol iz, adres bilmiyorum..Bir el memleketinde bir hizmetci gibi itilip, kakıldım.. Birde üç çocuk doğurdum.. Dayanamadım, Fransız makamlarına sığındım.. Üç çocuk ile ortada kaldım..
Soruşturuldu, beyim olacak adam,
“Onu yolda buldum” diye savunma yaptı..
“Bu çağda, bu yüzyılda, karıyı yolda bulan adamlar da varmış” onu öğrendim!..
Yolda bulunan bir karı, ve anne?
Asıl yıkıldığım an, bu an idi!

“Allah” diyerek, önüme baktım, kaderime razı oldum!..
Başka ne yapabilirdim ki?
Fransız medeni kanunları imdadıma yetişti..
Bana ev tahsis ettiler, para yardımı yaptılar..
Her çocuk başına belli bir miktar geçim yardımı yapıldı ve çalıştım..
Hala çalışıyorum..”

BOYNU BÜKÜK ÇOCUKLAR?

Anne Figen bunları anlatırken, ailenin en büyük kızı Nilsu ve erkek kardeşleri Furkan ile Kaan ise, mahçup eda ile omuzları düşük, boyunları bükük annelerine dinliyor..
İlginç bir hikaye ya, gözlerimiz yaşarıyor..
Eşim bana bakıyor, ben ona..
Biz bu manzaralara Türkiye’de çok şahit olmadık mı?
Ya gurbet ellerde?..
Ama Türk kadını bu ya,  çocukları adına zoru başarır, bulur, buluşturur, yaşama tutunur Türk kadını!
Figen Hanım da öyle yapmış..
Erzurumlu Nene Hatun’dan öğrenmiş mücadele etmeyi!
Maço anlayışlara, erkek egemenliğine, baskı ve zulmüne direnir biliriz..

AH ŞU CEHALET?
Figen Hanım da böyle yapmış!..
“Cehalet” ya, hikayenin her satırında  kendini gösteriyor!..
Ah, şu kadınızı cahil bırakan anlayışlar?
Kadını suiistimal eden, kadını kendi egemenliklerinde tutma alışkanlığında olan yapıyı Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, kadına verdiği değer ve haklar ile birçok Avrupa ülkesinden önce bu anlayışı yıkmadı mı?
Bir saat  rötar ile yolculuğumuz başladı..
Kaptan Pilotun akortsuz sesi ile İstanbu Sabiha Gökçen’e yaklaştığımız paylaşıldı..
Furkan atıldı;
-Burası İstanbul mu?
-Ya Sabiha Gökçen?

İstanbul’un akşam ışıkları çoktan yanmıştı..
Uçağımız Marmara Denizi üzerinde sözülürken, Furkan, Kaan ve Nilsu’ya kısacacık ta olsa Atatürk’ü, Sabiha Gökçen’i anlattım..

AYDINLIK YÜZLERİ?
Sonra Figen Hanım ve çocukları, 13 Yıl sonra kendilerini bekleyen aile bireyleri, yakınları ve annesi ile gözyaşları arasında kucaklaştılar..
Hasret buluşması bu ya, filmlerdekinden daha hüzünlü!
Bize de teşekkür ederken, çocuklarını “puma” marka giysiler içinde, pırıl, parıl giydiren, tertemiz şapkalarının altındaki yüzleriyle Türkiye ile kucaklaşan bu çocuklar nezdinde, tüm  çocuklarımıza, böyle fedakar annelere, cefakar anne adayı kızlarımıza selamlar olsun!..
“Sakın, cehalete, maço anlayışlara, sizi tutsak alan zihniyetlere” boyun eğmeyiniz!
Sizler, Türkiye’nin aydınlık yüzleri ve geleceğisiniz!
Aydınlık yüzleri ve geleceği!
Yusuf Cinal yazıyor, 26 Temmuz 2022 Adapazarı