ASRIN Felaketi olarak nitelendirilen büyük depremden buna iki yıl geçti. Acılarımız hâlâ tazeliğini koruyor. Nasıl korumasın ki?

Resmi rakamlara göre 53 bin 537 vatandaşımızı verdik toprağa… Başta Hatay olmak üzere, Kahramanmaraş, Osmaniye, Adıyaman, Diyarbakır, Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis, Adana, Malatya ve Elazığ şehirlerimiz yerle bir olmuştu.

Aradan tamı tamına bir iki yıl geçti.

Deprem yaraları sarıldı mı?

Yaraların sarılması öyle kolay değil de, acaba yıkılan binaların yerine yenileri yapılıp hak sahiplerine teslim edildi mi?

Ne yazık ki, o da gerçekleşmedi. Üstelik Türkiye’yi yönetenlerin, “Bir yıl içinde tüm yaraları saracağız, yıkılan binaları yeniden inşa edeceğiz” sözüne rağmen. Geride bıraktığımız 6 Şubat Perşembe günü depremin ikinci yıl dönümüydü. Dolu dolu iki yıl geçmiş, üçüncü yıla girilmişti.

Bu nedenle birçok gazete ve haber kanalı 6 Şubat öncesi akın etti deprem bölgelerine. Geceyi de orada geçirdiler. Bölgedeki yöneticilerle, depremzedelerle ve yakınlarını kaybedenlerle çeşitli röportajlar yapıldı, onlarla birlikte mezarlıklarda gözyaşı döküldü…

Planlı bir şehir yapılanması gibi art arda sıralanmış olan mezar taşlarında hep aynı tarih vardı: 6 Şubat 2023… Gece saat: 04.17…

Günün sabahında çocuklar okullarına gidecekti…

Anneler, babalar çantaları akşamdan hazırlamıştı özenle…

Ödevler yapılmış, kitaplar, defterler, kalemler tekrar çantalara doldurulmuş, okul zilinin çalması için saatler bekleniyordu…

O gecenin sabahında bunların hiçbiri olmadı… O küçümen eller çantalarına gitmeden, o ışıl ışıl gözler gün ışığını göremeden sonsuza dek kapandı.

Hayaller, idealler, yaşamın her rengi, gelecek kurguları ve beklentiler… O gece her şey bitti; suslandı bütün bunlar…

ELİN “GÂVURU” İNTİHARI SEÇERKEN

 Deprem altında kalan 11 şehrimizden yaklaşık 150 ilçe ve binlerce mahalle ve köy yerle bir oldu da, bu sağlıksız yapılara ruhsat veren, denetleyen, “uygundur” damgasını basan bunca belediye görevlisinden, bakanından, çakanından, imar müdürlüklerinden kimsecikler istifayı bile düşünmedi, düşünemedi…

Oysaki camideki imamlarımız dâhil, söz gayrimüslimlerden açıldığında “gâvur” kelimesini dillerimize pelesenk etmeye devam ettik. Körfez Köprüsü inşaatı sırasında halatın yerinden çıkmasıyla, “Bir insanın ölümüne neden olabilirdim” diyerek intiharı seçen Japon mühendis Ryoichi Kishi’den de dersler çıkarmadık.

Aynı pişkinliği, son Kartal Grant Otel yangınında da fazlasıyla yaşadık zaten!

Demek ki lafla peynir gemisi yürümüyormuş!

Durum böyle olunca da; şöyleyiz, böyleyiz, şanlıyız, gururluyuz, cesuruz, çalışkanız, dürüstüz, hak yemeyiz; nitekim Müslümanız sözlerinin tamamı içi boşaltılmış vaziyette ve boşlukta duruyor.

Aradan bunca zaman geçmesine rağmen, depremzedelerden sadece 1 yıllık bir süre isteyen Devlet mekanizması, görevini yerine getirmiyor… Bu zamana kadar yıkılan konutların en çok %35’i yapılabilmiş… Oysa bırakın iki yılı, bir yılda bitecekti her şey…

Geriye kalan %65’lik bir kısım cefa çekmeye devam ediyor…

Üstelik deremin yaraları, can kayıpları tazeliğini korurken…

Sormak lazım; Bu acılar ne zaman dinecek?

 *****************

ANLAMLI SÖZ

“Hata yapmayan insan yoktur. Kişinin insanlıktaki derecesi hatalarını kabul edip, düzeltmek için gösterdiği gayret ve titizlikle ölçülmelidir…”

ALBERT EİNSTEİN

*****************