Bir gazeteci veya yazar olarak, Türkiye’de konu bulmakta hiçbir sıkıntı çekmeyeceğinizi, vallahi garanti ederim!..
“Garanti ederim” diyorum, zaten gündeme damga vuran konular, bunu haykırmıyor, yüzünüze vuruyor!..
Gerçekten haber ve konu bolluğu açısından insan, neyi öne alacak, neyi irdeleyecek şaşırıyor..
Biz bile uzaklarda olmamıza rağmen bu konu bolluğu ve haber cennetinde niye yazacağımızı,neyi öne alacağımızı şaşırmıyor değiliz..
Vallahi “yaz, yaz bitmez” türünden konuların hangisine balıklama dalsanız, inci kefaller değil, lüfer cinsinden, hatta lüferi de bırakınız, kalkan cinsinden balıklar yakalamanız bile mümkün!
Şakayı bir kenara bırakalım, ne balık derdimiz, ne de madalya beklentimiz olabilir!?..
Bir gazetecinin görevi, haberdar etmek, bilgilendirmektir..
Bir yazarın görevi ise, belli bir konu etrafında detaylı bilgiler ile okuru düşündürmek, ufkunu açmak, onunda, o konu hakkında bir düşünce, bir fikir edinmesini sağlamaktır..
Tüm bu konular için de, İstanbul Büyükşehir Belediye Yenileme Seçimleri sonucu, büyük bir hüsran yaşayan AK Parti ve “Cumhur İttifakı” İle AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan cephesinde sessizlik sürüyor..
Adet yerini bulsun türünden “teşekkür” mesajlarından öte, “aba” altından gösterilen “sopalar” hala akıllarda!…
“ Bakalım İstanbul’u nasıl yönetecekler? Ekrem İmamoğlu, Valiye hakaretten ceza alabilir! Bakalım nasıl projelerini hayata geçirecekler? Meclis çoğunluğu bizde..25 Belediye bizde..” türünden açıklamalara ,hep birlikte şahit olmadık mı?
Hatta bu seçim sürecinin önderlerinden Canan Kaftancıoğlu’na yönelik, tehdit ve SMS davaları gündeme taşınmadı mı?
Şimdi,” siyasette bunlar olur “diyeceksiniz ama, “ bu kadarı da olur mu, pes doğrusu” dedirtecek gelişmelere, tanıklık etmiyor muyuz?
Kaf dağını aştık, yaşasın adalet!
Bütün bunlardan sonra AK Parti içindeki siyasi parti hazırlıkları da, bu bağlamda irdelenmelidir..
En ilginci ise, bir zamanlar ekonomi ve maliye direksiyonunda bulunan Ali Babacan ile AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir araya gelişine ilişkin haberlerin, gündeme düşmesi idi..
Bu görüşmeden sonra, Ali Babacan hakkında, bir “FETÖ Dava Dosyası’na ilişkin basına yapılan açıklamalarda, hafızalarımızda tsunamiler yarattı!..
Vay be siyaset!
Bakalım önümüzdeki günlerde, AK Parti ile ters düşenler hakkında, ne gibi gelişmelere tanıklık edeceğiz?
Siyaset bu ya, bekleyip göreceğiz…

***
Sevgili okurlar,
Bu gelişmelere paralel olarak, yine gündeme düşen bir şehit anası olan ve aynı zamanda Şehit Anaları Derneği Başkanı Pakize Akbaba ile ilgili açılan “hakaret “davası gündemi sarsmadı değil..
Yüreği yanık, evladını bu vatan, bu bayrak, bu topraklar, bu millet için şehit vermiş, üstelik bir ana Pakize Akbaba’ya açılan davanın sahibi, ülkenin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olunca, insan şaşırmadan edemiyor!?..
Eğer, bu tür konuşmaların hepsi davalık olacaksa, bu alanda yapılan siyasi konuşmalar, inanın davalık değil, madalyalık davalar sıralamasına yer alırlar!..
Bu manada Numan Kurtulmuş’un, Süleyman Soylu’nun, Devlet Bahçeli’nin ve diğer siyasilerin yaptığı konuşmaları hatırlayınız..
Bunlardan muhalif olanların birçoğu davalık oldu ve hatta bu manada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmalarına yansıdı ve onlarla alay edilmedi mi?, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “tazminat zengini” olduğunu açıklamadı mı?
Vay be siyaset!?
Pakize Akbaba’nın o tarihi konuşmasını bir kere değil,birkaç kere dinledim.. Bu dava konusu gündeme gelince, bir iki kere daha dinledim..
Ne var diye?
İnanınız, Pakize Akbaba, hem edebi açıdan, hem tarihi açıdan, hem de Türkiye gündeminin ruhuna ilişkin, muhteşem bir konuşma yaptı..
Değme siyasetçilere taş çıkartan, bir hatiplik üslubu ile..
Hem de ne konuşma?
Ne hatiplik?
Ne kendine özgüven..
Ve bilgi birikimi..
Bu konuşmaların içeriği Türkiye gerçekleridir..
Pakize Ana, bu kürsüden, bu mikrofondan, bu salondakilere Türkiye gerçeklerini haykırmış, yanık yüreğine biraz teselli suyu, serin bir rüzgar üflemeye çalışmıştır..
Bu konuşması Youtube üzerinde, hala çok rağbet gören konuşmalardan birisidir..
Açılan bu dava karşısında hemen tepkilerde oluşmuştur..
En önemli tepki ise, bir anne, bir kadın, bir kadın lider olarak İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’den gelmiştir..
Meral Akşener,” Peygamber Efendimize komşu Şehidimizin gözü yaşlı annesi Pakize Akbaba’yı kendine düşman görüp, dava açıyorsun. Anladık kuldan utanmıyorsun, Allah’tan da mı korkmuyorsun? Pakize Anne Türkiye’dir” diye tvitter attı ve bunu tüm Türkiye ile paylaştı..
Pakize Ana, bir şehit anasıdır..
Bu manada bir Cumhuriyet kadını, şehit anası olarak, tüm annelerin hislerine tercüman olmuştur..
Yüreklerimizi parçalayan ve bizleri derinden sarsan bu Pakize Akbaba’nın bu konuşmasından, kendi payına hakaretler çıkarmak, siyasilerin haddine değildir!?
Siyasiler, milletin vekilleridir..
”Vekaleti” yerine getiremeyenlerin, yani eleştirilenlerin, aynaya bakması, kendilerine çek-düzen vermesi ve üstlendikleri görevi daha layıki ile yapması konusunda, Pakize Ana’ya ve diğer şehit analarına verdikleri sözleri unuttuk mu?
Her defasında “Şehitlerimizin kanı yerde kalmayacak” sözlerini hatırlıyor musunuz?
Bu davayı, Cumhurbaşkanlığı makamına yakıştıramadım?
Hani İslam’ın, o engin hoşgörüsü, toleransı?
Hani “cennet anaların ayakları altında” diyen Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed AS’ın sözleri,hadisleri?..
Hani evrensel değerler?
Kişi hak ve özgürlükleri?
Bir şehit anası olarak, siz Pakize Akbaba’yı değil, tüm şehit analarını karşınıza almıyor musunuz?
Yazık, nelerle uğraşıyoruz!?

***
Sevgili okurlar,
Bu manada açılan binlerce “hakaret” davalarından, Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımızın da nasibine düşeni aldığını görüyoruz!..
Bu manada açılan davalar nedeni ile vatana gidemeyen vatandaşlarımızın üzüntüsü de içimize oturuyor!
Hatta bu tür davalardan habersiz olarak, memlekete giden ve gümrükte alıkonan vatandaşlarımızın da varlığı söz konusu?!
Siyaset makamı, eleştirilerden alınacak, kendine çeki düzen vermeyecekse, bu eleştirileri dava konusu yapacaksa, niye siyasete soyunur ki?
Birilerine “siyasete girin” demek kolay..
Siyaset yapmak, eleştirmek, fikir beyan etmek, sadece siyasilerin işi değil..
Bu memleket için herkes kafa yorabilir,fikrini söyleyebilir ve söylemelidir de..
Her fikri, düşünceyi de “hakaret” kapsamına alarak, gözdağı vermek, insanları korkutmak, susturmak, siyaset olamaz!..
Türkiye konuşmalı..
Tüm sorunlarını yüksek telden konuşmalı..
Gizlimiz, saklımız ne ola ki?
Niye eleştirilerden, yüksek sesli konuşmalardan tedirgin oluyoruz ki?
Pakize Ana ele silah alıp dağa mı çıktı?
Osman Öcalan’a uzatılan mikrofona mı konuştu..
İmralı mahkumu gibi bir mektubu mu salonda okundu..
Ayıp yahu!

***
Sevgili okurlar,
Son olarak Sakarya’daki bazı gelişmelerden de söz ederek yazıma son vermek istiyorum;
Sevgili hemşerim Muzafeer Tatlı,” KİMSE, “ŞAH” DEĞİL“PADİŞAH” DEĞİL…” başlıklı yazısında, Karasu Belediyesi’ndeki işten çıkartmalardan söz ederek, nasihatlerde bulunuyor.
“Bak Efendi..!
45-50 yaşlarına merdiven dayamış, emekliliğine 8-9 ayı kalmış kişileri, işten çıkarmakla başladın göreve...
*Evet, geçmişte senin oturduğun o yüce makamda oturan ve şu an
hayatta olan kişilere olan saygıda kusuru, “SEN” en incitici şekilde kullandın!...” diyerek önemli siyasi tespitlerde bulunuyor..
Gerek “Büyükşehir, gerek ilçe ve belediyelerinde işten çıkartmalara dikkat etmeliyiz..Bu insanlar bizim insanlarımız, hangi partiye oy verirse versinler, onlar hizmet erleridir..Bu vatanın evlatlarıdır..Kimse “siyaset sopasını” kendi ihtirasları yönünde kullanamaz, kullanmamalarıdır..
Bu manada aile içlerine kadar sızan, giren siyasi tartışmalarda, “taraf” olanlar, üzerine kendine vazife edinenler var…
Herkes fikrini söylemekte,yaşadıklarını paylaşmakta özgürdür..
Fikir beyan etmek için “Sarı çizmeli Mehmet Ağa’dan icazet alacak değiller ya?
Bunlar, yarın onulmaz yaralar açar!..
AK Parti ile ayyuka çıkan “ adamcılık, yandaşlık, tetikçilik, ayrımcılık, ötekileştirme..” artık son bulmalıdır..
Bir parti ve kindar ve dindar fikirleri için birbirinizi yemeye ne gerek var!
Su akar, yatağını bulur..
Bu siyasetçiler de gelir, gider..
Palavralara,gösterişleri itibar etmeyiniz..Kırdığınız kalpleri yarın onarmak zor olur!
On kuruşluk siyaset ve çıkarlar için, birbirinize kıymayınız!
Koltuklar kimseye baki değildir!
Bu dünyada baki kalan, bu kubbede bir hoş sedadır..
Unutmayınız!