Öldüm. Nasıl olduğunu ben de tam hatırlamıyorum. En son hatırladığım yolda yürüyordum sonra kendimi karanlık ve daracık bir tabutun içerisinde buldum. Burası da amma havasızmış. Ben bugün için mi yaşamışım o kadar seneyi, zamanı. Ben bu tahta parçasının içine girmek için mi tanışmışım o kadar kişiyle. Anılarım olmuş, üzüldüğüm anlar, sevindiğim anlar. Bir de tabii ki çok sevdiğim şeyler, kişiler…

Gömüyorlar işte beni. Üstüme toprak atıyorlar. Atmayın! Ben belki yakılmak ya da ayağıma bir taş bağlayıp bir denizin serin sularına atılmak istiyorum. Büyük balıkların yemi olmak istiyorum. Kimse sormadı bana bunları. Zaten nefes alırken de benimle ilgili soruları sormamışlardı. Hep kendi bildiklerini, istediklerini benim üzerimden yapmadılar mı? Neyse ben öyle de mutluydum. Çoğunluğa uyma fikri bu hayatta ki en doğru kararlarımdan biriydi.

Ölüm ne garipmiş. Hep böyle karanlık mı olacak? Sevmediğimden değil de arada insan ufakta olsa bir ışık arıyor. Gerçi çok lazım değil bana. Ölümün soğukluğunu sevdim. Arkamdan ağlayanlara bakıyorum. Neden ağlıyorsunuz ki? Sizinle yaşadıklarımız hep sizi ağlatacak şeyler miydi? Konuşsanıza, anlatsanıza mutlu anlarımızı, gırtlağımız yırtılana kadar güldüğümüz şeyleri. İnsanlar da gülsün. Paylaştıkça artmıyor muydu mutluluk? Bunu da mı yanlış öğretmişler bize.

Sevdiklerim herkes burada. Bana ‘’Son görev’’ adı altında gelmişler. Kimsenin bir zorunluluğu yok benim bu yolculuğumda. Yaşarken bulamadıkları zamanı şimdi nasıl bulmuşlar? Ya şu arkamdan ağlayan eski sevgililerime ne diyeceksin? Vah ki vah… Ne peşinizden koşmuştum, sizi mutlu etmek için ne taklalar atmıştım da yine olmamıştı. Hatta karşılarında ağladığımda bile ‘’Sen daha iyisine layıksın.’’ demişlerdi. Ölümden daha layığı yokmuş bunu da burada öğrendim. Teşekkürler ölüm.

Arkalarda da birileri var uzaktan tanıdığım, çok selamım sabahım olmadığı kişiler, sağ olsunlar. Gerçek yakınlık kurmam gereken onlarmış demek. Baksana samimi olmamama rağmen her şeylerini bırakıp bana gelmişler. Ah şuradan bi’ kalksaydım da elinizi sıksaydım. Sarılsaydım size. Buraya girince pişmanlıklar da yüzüne çarpıyor, güçlü bir tokat gibi.

Tören bitti… Hey, nereye gidiyorsunuz? Bu kadar mıydı her şey? Ne olacak şimdi? Gitmeyin lütfen! Ben yaşarken de yalnızdım da en azından burada yalnız kalmasaydım. Ne yapacağım burada? Tamam, öldüm de bu kadar da olmamalıydı. Ne garipmiş ölmek. Neyse ben de yapacak başka bir şey bulurum gidin siz. Zaten bu hayatta da kalabalık içerisindeki yalnız kişi ben değil miydim? Ya da bu sadece bir şarkı sözü müydü? Neyse çok konuştum. Aaa, bir karartı geçti galiba! Birileri var orada, ben gideyim bakayım. Size de hayat yolculuğunda başarılar.