Bara oturmuştu. Aslında bir iki tek atıp kalkacaktı, fakat yanına geleni gideni çok oldu. Konu konuyu, muhabbet de muhabbeti açtı. Konuştukça içti. Ben ısmarlayayım, bu da benden olsun gibi kelimeler bütün gece boyunca havada uçuştu. Çok içti. Tuvalete gitmek için izin istedi yanında duran kişiden ve ayağa kalktı. Ayağa kalktığında çok içtiğini anlamıştı. Sanki Dünya’nın merkezine, çekirdeğine inmiş de onun üstünde dönüyor gibi hissediyordu. Bir sağa iki sola derken tuvalete gitti. Gözünü kapadı, derin nefesler aldı, elini yüzünü yıkadı. Bir sonuç elde edemedi. 
   Oturduğu yere geri geldi ve kalkmak için izin istedi. Yanında duran kişi olur mu öyle şey son bir iki kadeh daha içelim kaçarsın, dedi ve gene içtiler. Son kadehiyle beraber kendine hâkim olma durumunu da kaybetti. Bardan dışarı tek çıktı. Evin yolunu biliyordu, fakat gidecek ne gücü vardı ne de dermanı. Evi de aslında çok yakındı ama ayakları bir türlü gitmiyordu. Yoldan geçen birini gördü gözüne yakışıklı geldi ve yanına çağırıp ondan sigara ve ateş istedi. Adam hemen elini cebine attı ve sigara uzattı, daha sonra da çakmağıyla sigarasını yaktı. O da adamı ödüllendirmek için ağzından öptü. Kısa, masum ve sarhoş öpücüğüydü bu. Ayağındaki kısa topuklular onu rahatsız ediyordu, eğilip onları çıkardı. Yalın ayak ılık betonun üstünde yürümeye başladı. Bardan çok fazla uzaklaşmamıştı ama ona göre evin yolu yürü yürü bitmiyordu. Sanki biri evi olduğu yerden kaldırmış da daha uzağa, farklı bir yere taşımıştı. Kendi kendine bunu söylüyordu ve sonrasında da yine kendine gülüyordu. Sert bakana sert bakıyor, gülene de gülüyordu.
    Evin kapısının önüne geldi. Çıkarken çantasını yanına almamıştı. Cebinden anahtarını çıkardı. Önce apartmanın kapısını açması gerekiyordu, fakat anahtar deliğe girmiyordu ya da o sokamıyordu. Ya onda ya da kapıda sorun vardı. Üfleyerek pes etti ve kapının önündeki ufak merdivene oturdu. Biraz orada durduktan sonra tekrar ayağa kalktı ve ilk seferde kapıyı açtı. İçeri girdiğinde kendini alkışladı ve büyük bir gürültü ile kapı arkasından kapandı. Oysa ki kapının üzerinde kapıyı "Yavaş kapatınız" yazıyordu. Merdivenleri yavaş yavaş, sağa sola yalpalayarak çıktı. Bu sefer önünde başka bir engel vardı, o da kendi kapısıydı. 
   Çok uğraşmadan evine girdi. Önlem olarak kapısını kilitlemeyi unutmadı. Aslında bardan çıktığından beri biraz daha düzelmişti ama hâlâ içerisinde içkinin ona verdiği heyecan, cesaret ve hareketlilik vardı. Yarın sabah kalktığında bunların hiçbirini hatırlamayacak olmasına güldü. Kıyafetlerini çıkarmadan yatağa attı kendini. Öyle bir bırakmıştı ki elinde tuttuğu topuklu ayakkabılarının da kendisiyle beraber yatağa geldiğini sonradan fark etti, fakat iş işten geçmişti. Yatağın verdiği huzur ve içkinin vermiş olduğu uyku hali ile hemen uyuya kaldı. 
   Sabah kalktığında ayakkabılarını yanında gördü, kıyafetleri üstünde ve saç baş darmadağınıktı. Ağzı kurumuştu. Yataktan kendini kazıyarak kalktı. Elini yüzünü yıkadı. Ayakkabıları yerine koydu. Üstünü değiştirdi ve mutfağa gidip kana kana su içti. İçki sonrası sendromu gibi bir daha içmeyeceğim, bir daha böyle olmayacağım gibi arkasında durmayacağı sözler söyledi. Bütün gün evde oturdu. Hava karardığında sıkıldı, biraz yürüyüş için dışarı çıktı. Barın önünden geçerken bir tanıdığını gördü ve bir iki tek atmak, iki muhabbetin belini kırmak için bara girdi ve gece başladı.