Hayat  Çemberi

Amerikalı girişimci, yazar ve motivasyon konuşmacısı olan Jim Rohn'un meşhur bir sözü ile başlamak istiyorum.

 "You are the average of the five people you spend the most time with."- "En çok zaman geçirdiğin beş kişinin ortalamasısın. "

 Hayat amacıyla, beklentileriyle, mutluluk ve mutsuzluklarıyla, bakış açısıyla en yakınında bulunan o beş kişinin ortalaması.

Acaba ne kadar seçici davranıyoruz en yakınlarımız konusunda. Kaçımız arkadaşlarımızı seçerken onun iyi ve kötü yönlerinin bize yansıyacağını düşünüyoruz. 

Akışına gidiyor hayatımız. Yanımızda kim var kim yok bakmadan. Dönem dönem gelip gidiyor birileri. Ancak bir durup baktığımızda fark ediyoruz değiştiğimizi.

 Kimi zaman biz olmaya yakışmayacak davranışlarımızda görüyoruz etrafımızdakilerin izlerini, kimi zaman biz olarak başaramayacaklarımızı başardığımızda. Öyle veya böyle yanı başımızdakilerden izler saklıyoruz bir ömür.

Ne olmak istediğini bilmeli insan, nereye varmak istediğini ve nasıl bir çemberde dönmek istediğini de.  Önüne geleni değil yeri geldiğinde önünden çekilecek olan o beş kişiyi kabul etmeli hayat çemberinin içine.

Düz bir çizgi değil hayat. Başarıya giden yol diye gösterilen o dümdüz çizgiler filan hikaye. Gerçek şu ki; herkesin hayatı bir çember.

Hiç bir nokta yoktur "tamam artık en üstteyim, daha iyisi yok,  piştim, en iyiyim" diyebileceğimiz. "Ulaştım ve bitti" denilecek bir nokta olmadığına göre neden hayat hep yukarıya doğru inişli çıkışlı çizgilerle gösterilir?

Bu zamana kadar gördüğünüz bütün o gösterimleri unutun. Hayat bir çemberdir. Siz bu dünyadan göçüp gidene dek uzamaz, kısalmaz, bitmez tükenmez. Herkesin kendine özel bir hayat çemberi var.

 Başarılar, başarısızlıklar, hatalar, hayaller, gerçekler... her şey ama her şey o çemberin içinde gerçekleşir. O çember öyle herkesin girip çıkabileceği bir yer olmamalıdır.

İçine girmesine izin verdiğimiz , bütün vaktimizi harcadığımız o beş kişinin bize nasıl etki edeceğini unutmamamız gerekir.

Çünkü biz en yakınımızdaki o beş kişinin ortalamasıyız...