Herkes kendi hapishanesinin duvarlarını kendi örer. Nakış nakış işler o duvarları zihninde. Mutlu olacağına inandığı, dışına çıkmaya korktuğu o sınırları kendi kendine çizer ve konforlu bir alan oluşturur kendine. Konfor alanının dışına çıkmadığı sürece güvende olduğunu düşünerek.
Ördüğü duvarlar içinde sıkıntılar yaşadığı zamanlarda daha fazla gömülür konfor alanına. Duvarlarının dışında yeni hayatlar, belkide sıkıntıları için çözümler olabileceğini düşünmeden, korkarak saklanır kendi hapishanesine. Bilmediğinden, görmediğinden korkar insanoğlu en çok. Ne kadar uzun süre yaşarsa o bildiği konforlu alanında, o kadar alışır yaşadığı yere ve o kadar korkaklaşır. Oysa küçük bir adımda yıkabilecektir hapishanesinin duvarlarını ama cesaret edemez. O duvarların dışına çktığında gerçek kimliğini, kendini tanıyabilecektir ama yapamaz. 
Tamamıyla güvende hissettiğiniz, sırtınızı birilerine yaslayabildiğiniz yerlerde kendinizi keşfedemezsiniz.   Üstelik bu keşif tek seferlik bir şey de değildir. Her seferinde bambaşka bir yeteneğinizi keşfedebilirsiniz.Belki de hiç bir zaman farketmediğiniz ne büyük yetenekler gizlidir benliğinizde, kim bilir. 
Gün içinde standart olarak yaptığım herşeyi gözüm kapalı yapabilecek duruma gediysem, tehlike sirenleri çalmaya başlar benim zihnimde. Hiç bir zaman bu kadar konforlu bir alanda yaşamak istemem. Konfor alanlarının içi tükenmişlikle doludur. Standarttır her şey ve katma değersizdir. Öylesine biri olarak yaşarsın işte. Gider gelirsin,  eline tutuşturulan bir senaryoyu oynuyor gibi.  
Dikkat ederseniz küçük şehirlerde yaşayanların çok daha kalın duvarları olur büyük şehirlerde yaşayanlara göre. Çünkü küçük şehirlerde hayat standarttır. Sokağa çıktığında karşılaştığın, selamlaştığın kişiler bile hep aynıdır. Hep aynı esnaftan alıverişini yapıp, hep aynı yoldan geçerek evine dönersin. Aylarca belki yıllarca hep aynı evleri, aynı kişileri, aynı duvarları, taşları,dağları görürsün. En çok onlar korkarlar hayatlarında değişiklik yapmaya ve en çok onlar direnç gösterirler farklılıklara. Kan beyinlerine sıçrar alışmadıkları, nasıl tepki vereceklerini bilmedikleri bir durumla karşılaştıklarında. 
Büyük şehirlerde de aynı şekilde yaşayanlar vardır elbette ama hapishane biraz daha geniştir. Her gün aynı kişileri görmezsin mesela. Arada bir farklı bir kaç kişi mutlaka karışır araya. Her gün başka bir problem çıkar karşına çözüm yolunu bilmediğin, farklı bir bakış açısı geliştirmek zorunda olduğun. Böylece farklılıklara karşı biraz daha kabul edebilir duruma gelir kişi. Biraz daha "hayatta her şey mümkün" felsefesine yakınlaşır.
Standart, sıradan, hep aynı şeyleri yapmak için yaratılmış olsaydık milyarlarca farklı DNA ile yaratılır mıydık? Madem ki birbirinden farklı milyarlarca DNA'mız var, o halde en azından bu DNA'ların bir kaçının hakkını vermemiz lazım. 
Herkes, herkes gibi olmanı beklese de, sen hapishanenin duvarlarını yıkıp sen gibi olmayı başarmalısın. Çünkü senin DNA'n diğerlerininkinden çok daha farklı.